ulusal Birlik Partisi İskele Milletvekili.
Aynı zamanda Cumhuriyet Meclisi Başkanlık Divanı Divan Katibi, Yasalardaki Cinsiyet Ayrımcılığını İzleme Komitesi Üyesi ve Hukuk, Siyasi işler ve Dış ilişkiler Komitesi Üyesi olarak görev almaktadır.
Star Trek serisinin kaptanı James Kirk'ü canlandıran William Shatner'in, iş insanı Jeff Bezos'un Blue Origin şirketi tarafından gerçekleştirilen uzay gezintisine katılması olayı.
90 yaşındaki oyuncu, Mission NS-18 isimli seferle, uzay yolculuğu yapan en yaşlı insan ve sinema oyuncusu oldu. Üzüldüğüm nokta bunu serinin esas üyesi olan Leonard Nimoy'un yani Spock'ın bu yolculuğu gerçekleştiremeyecek olması. 2015 yılında hayatını kaybeden Nimoy uzaya asıl gitmesi gereken kişiydi.
Vulkan selamım seninle olsun spock.
90 yaşındaki oyuncu, Mission NS-18 isimli seferle, uzay yolculuğu yapan en yaşlı insan ve sinema oyuncusu oldu. Üzüldüğüm nokta bunu serinin esas üyesi olan Leonard Nimoy'un yani Spock'ın bu yolculuğu gerçekleştiremeyecek olması. 2015 yılında hayatını kaybeden Nimoy uzaya asıl gitmesi gereken kişiydi.
Vulkan selamım seninle olsun spock.
Sistemde bazı sorunlar var. Sisteme kayıt yaptırdığımızda kişi bulunamadı diyor.
Alsancak yolu bir türlü bitirilemedi. Gerçi bitirilse dahi ne ışıklandırma yeterli olacak ne de yollar düzgün işaretlerle dolu olacak. Nereden mi biliyorum? Örneklerini Kıbrıs'ın kuzeyinde her gün yaşıyoruz. Güney bu noktada da bizden daha iyi.
Üzücü durum. Allah sevdiklerine sabır versin.
Coğrafyamızda 6 farklı yılan türü vardır. Kör Yılan, Gufi, Kara Yılan, Sikkeli Yılan, Kedi Gözlü Yılan, Çukurbaşlı Yılan. Bunlar içinde gufi yani koca engerek en zehirli yılanlardandır. özellikle otlak alanlarda bulunur.
Gufi herhangi bir tehdit algıladığında akciğerlerini şişirerek hırıltıya benzer bir ses çıkarır. Bu olduğunda hemen topuklayın. Zira bura serengeti değildir daha da tehlikelidir.
Gufi herhangi bir tehdit algıladığında akciğerlerini şişirerek hırıltıya benzer bir ses çıkarır. Bu olduğunda hemen topuklayın. Zira bura serengeti değildir daha da tehlikelidir.
21 Aralık 1963 olayları ve Kumsal baskını denince, ilk akla gelen, Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın banyo küvetinde EOKA'cılar tarafından kurşunlanarak öldürülen eşi ve çocuklarının fotoğrafını çeken Kıbrıs'ın ilk ortodontisti.
ingiliz der ki diye devam ederler.
(bkz: A Man for All Seasons)
Biz Kıbrıs'ta bisikletin pedalına değil, avakçaya basarız.
Taksi ile giderken viraja girmeyiz, büküme gireriz.
Rüzgardan korunmak için kuytu yerlerde değil, kesman yerde dururuz ve kapının az aralıklı olup olmamasına
değil, gındırık olup olmadığına bakarız.
Taksi ile giderken viraja girmeyiz, büküme gireriz.
Rüzgardan korunmak için kuytu yerlerde değil, kesman yerde dururuz ve kapının az aralıklı olup olmamasına
değil, gındırık olup olmadığına bakarız.
İngiltere adına 4 kez olimpiyata katılan ilk Kıbrıslı Türk.
Kıbrıslı Türk bir baba ve İngiliz bir annenin çocuğu olarak Londra'nın Hackney bölgesinde 1980 yılında dünyaya geldi. henüz dokuz yaşındayken, her iki gözündeki merkezi görüşünün kullanımını kaybettiği anlamına gelen Maküler Distrofi Startgarts adı verilen bir göz rahatsızlığı teşhisi kondu. Görme bozukluğunu öğrendikten sonra Konuralp ilkokulunda yüzmeyi öğrenmeye başladı. Bu yüzme merakı Derviş Konuralp'i olimpiyatlara kadar taşıdı. Derviş Konuralp sporculuk hayatında uluslararası yarışmalardan 14'ü altın olmak üzere 35 madalya kazandı. Konuralp, dört kez Paralimpik olimpiyatlarına katıldı. 15 yaşında 1996 Atlanta Olimpiyatlarına katıldı. 17 yaşına geldiğinde hem dünya şampiyonu hem de dünya rekortmeni odu. Konuralp, İngiltere adına dört Olimpiyat, üç Dünya Şampiyonası ve dört de Avrupa Şampiyonası'na katıldı.
Konuralp 2012'de Londra'da yapılan olimpiyatlarda olimpiyat elçisi olarak görev yaptı. Konuralp 2009'dan beri London Youth Games Hall of Fame üyesidir. Tüm bu spor faaliyetleri arasında eğitimine de devam etmiş ve City University (University of London) Computer Science (BSc) bölümünden mezun olmuştur.
Kıbrıslı Türk bir baba ve İngiliz bir annenin çocuğu olarak Londra'nın Hackney bölgesinde 1980 yılında dünyaya geldi. henüz dokuz yaşındayken, her iki gözündeki merkezi görüşünün kullanımını kaybettiği anlamına gelen Maküler Distrofi Startgarts adı verilen bir göz rahatsızlığı teşhisi kondu. Görme bozukluğunu öğrendikten sonra Konuralp ilkokulunda yüzmeyi öğrenmeye başladı. Bu yüzme merakı Derviş Konuralp'i olimpiyatlara kadar taşıdı. Derviş Konuralp sporculuk hayatında uluslararası yarışmalardan 14'ü altın olmak üzere 35 madalya kazandı. Konuralp, dört kez Paralimpik olimpiyatlarına katıldı. 15 yaşında 1996 Atlanta Olimpiyatlarına katıldı. 17 yaşına geldiğinde hem dünya şampiyonu hem de dünya rekortmeni odu. Konuralp, İngiltere adına dört Olimpiyat, üç Dünya Şampiyonası ve dört de Avrupa Şampiyonası'na katıldı.
Konuralp 2012'de Londra'da yapılan olimpiyatlarda olimpiyat elçisi olarak görev yaptı. Konuralp 2009'dan beri London Youth Games Hall of Fame üyesidir. Tüm bu spor faaliyetleri arasında eğitimine de devam etmiş ve City University (University of London) Computer Science (BSc) bölümünden mezun olmuştur.
Kıbrıs adı M.Ö. 1500'e doğru, Mısır kitabelerinde “Isj” şeklinde yazılmış daha sonra “Alaşia” şeklini almış, kadim ibrani kaynaklarında “Kıttim” olarak kaydedilmiştir. Yunancada “Kypros” adına ilk defa Homeros'ta rastlanır.
ingiltere Kıbrıs Türk Toplum Merkezi'nin CEO'su aynı zamanda İngiliz sinema sektöründe bilinen bir film yapımcısı, yönetmen ve senarist.
Erim Hasan ya da Londra'da bilinen ismi ile Erim Metto. 1966 yılında Kuzey Londra'nın Enield bölgesinde
dünyaya geldi. Metto, Greenwich Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Haringey Belediyesi'nde çalışmaya
başladı. Bir yıl içerisinde Irksal Eşitlik Memurluğuna terfi etti. 8 yıl belediyede çalıştıktan sonra Kıbrıs Türk
Toplum Merkezi'nin CEO'u oldu.
1982 yılında başladığı sinema hayatında bugüne kadar 6 uzun metrajlı film, 5 belgesel ve 21 de kısa metrajlı filme imza attı. Bu filmlerde İngiliz sinema sektöründe bilinen Sir Derek Jacobi, Sir John Hurt, Roger Lloyd Pack, Tamer Hassan, Danny John-Jules, Todd Carty, Vas Blackwood and Sir Norman Wisdom gibi isimlerle çalışma fırsatı buldu.
İngiltere'de ilk Türkçe konuşan Sulh Hakimi olan Erim Metto, 2012 yılında yapılan Londra Olimpiyatları'nda da olimpiyat meşalesini taşıyan kişilerden biriydi. Metto aynı zamanda bir film ve tiyatro eğitim merkezi olan RAaW isimli kuruluşun da direktörlüğünü yapmaktadır. Metto'nun Kıbrıs ile ilgili yaptığı filmlerden bazıları arasında “I used tol ive in Cyprus” ve “Kaleburnu” da vardır.
Metto topluma yaptığı başarılı hizmetler dolayısı ile 2012 yılında Camden Belediyesi tarafından “yaşam boyu başarı” ödülüne layık görüldü ve yine aynı şekilde 2019 yılında Kıbrıs Türk Toplumu Başarı Ödülü'nü kazandı.
Erim Metto film yapımcısı Robbi Stevens ile evli ve bu evlilikten de iki kızı bulunuyor.
Erim Hasan ya da Londra'da bilinen ismi ile Erim Metto. 1966 yılında Kuzey Londra'nın Enield bölgesinde
dünyaya geldi. Metto, Greenwich Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Haringey Belediyesi'nde çalışmaya
başladı. Bir yıl içerisinde Irksal Eşitlik Memurluğuna terfi etti. 8 yıl belediyede çalıştıktan sonra Kıbrıs Türk
Toplum Merkezi'nin CEO'u oldu.
1982 yılında başladığı sinema hayatında bugüne kadar 6 uzun metrajlı film, 5 belgesel ve 21 de kısa metrajlı filme imza attı. Bu filmlerde İngiliz sinema sektöründe bilinen Sir Derek Jacobi, Sir John Hurt, Roger Lloyd Pack, Tamer Hassan, Danny John-Jules, Todd Carty, Vas Blackwood and Sir Norman Wisdom gibi isimlerle çalışma fırsatı buldu.
İngiltere'de ilk Türkçe konuşan Sulh Hakimi olan Erim Metto, 2012 yılında yapılan Londra Olimpiyatları'nda da olimpiyat meşalesini taşıyan kişilerden biriydi. Metto aynı zamanda bir film ve tiyatro eğitim merkezi olan RAaW isimli kuruluşun da direktörlüğünü yapmaktadır. Metto'nun Kıbrıs ile ilgili yaptığı filmlerden bazıları arasında “I used tol ive in Cyprus” ve “Kaleburnu” da vardır.
Metto topluma yaptığı başarılı hizmetler dolayısı ile 2012 yılında Camden Belediyesi tarafından “yaşam boyu başarı” ödülüne layık görüldü ve yine aynı şekilde 2019 yılında Kıbrıs Türk Toplumu Başarı Ödülü'nü kazandı.
Erim Metto film yapımcısı Robbi Stevens ile evli ve bu evlilikten de iki kızı bulunuyor.
Garavollinin birçok pişirilme şekli var. Kimileri yahnisini, pilavını ya da böreğini yapıyor, kimileri haşlanarak turşu hazırlıyor, kimileri ise kızartılmış olarak tüketiyor. Yumurta bırakmasını engellememek ve yok olmasına neden olmamak adına Ocak ayında toplanan garavolliler, 2-3 gün bir kovada bekletilir ve kaynatılarak kabuklarından tek tek çıkartılır. Garavolliyi pişirirken hijyene de dikkat etmek gerekiyor. Pişirmeden önce garavollilerin en az 5-6 kez yıkanması gerekiyor
1974 sonrasında ismi Pınarbaşı olarak değiştirilen, Kırnı Köyü, Girne boğazının yaklaşık 5 kilometre güney batısında Girne sıra dağlarının güney eteklerinde yer alan köklü bir Türk köyüdür.
“Krini” sözcüğü eski Yunanca'da pınar anlamına geliyor. Hayvancılık ve tarımla uğraşan köyün nüfusu, yaklaşık 500 kişi dolaylarındadır. Köy çevresinde, eski un değirmenlerine ait su kemerleri, sıra kuyular, Kırnı camisi, kale sur duvarları, antik mezarlar, mağaralar, eski kireç ocağı gibi yapılar bulunur.
kırnı'nın en bilinen özelliği ve simgesi i, anıtsal özelliğe sahip çınar ağaçlarıdır. bu ağaçların yaşının 100 ile 300 sene arasında olduğu tahmin ediliyor.
“Krini” sözcüğü eski Yunanca'da pınar anlamına geliyor. Hayvancılık ve tarımla uğraşan köyün nüfusu, yaklaşık 500 kişi dolaylarındadır. Köy çevresinde, eski un değirmenlerine ait su kemerleri, sıra kuyular, Kırnı camisi, kale sur duvarları, antik mezarlar, mağaralar, eski kireç ocağı gibi yapılar bulunur.
kırnı'nın en bilinen özelliği ve simgesi i, anıtsal özelliğe sahip çınar ağaçlarıdır. bu ağaçların yaşının 100 ile 300 sene arasında olduğu tahmin ediliyor.
KKTC'nin 4. Cumhurbaşkanı.
Bahçesinde kebap yapılan bir Saray
"Kıbrıs demişken, eski Cumhurbaşkanı Akıncı'nın siyasi görüşlerine pek katılmam. Hatta Fazıl Küçük'ün, Rauf Denktaş'ın mirasına, Kıbrıs Türklerinin 60 yıllık davasına ihanet ettiğini düşünürüm.
Ama ne yalan söyleyeyim, son yaptığı açıklamayı doğru buldum.
Devletlerin itibarının binalarının ihtişamı ile ölçülmeyeceği barizdir.
Kıbrıs'a hiç gittiniz mi, Başkanlık Sarayı'nı hiç gördünüz mü bilmiyorum.
Doğru eskidir.
Doğru küçüktür.
Ama çok şirin bir binadır.
320 bin nüfuslu bir ülke için de bana göre yeterlidir.
Yıllar önce iş için Kıbrıs'ta idim.
Nur içinde yatsın Rauf Denktaş Kıbrıs'ta olduğumuzu duymuş.
Asistanı telefon açtı.
“Eğer müsaitseniz yarın akşam Sayın Denktaş yemeğe bekliyor” diye.
Biz “Tamam” deyince ekledi.
“Çok da geç kalmayın. Akşam üzeri gelin.”
Biz de hava kararmadan bir taksiye atladık ve Başkanlık Sarayı'nın yolunu tuttuk.
Saray dediğim 1939 yılında Lefkoşa Valisi için yapılmış, 1960'tan sonra Türk toplumu liderlerine konut olarak tahsis edilmiş büyükçe, güzel bir kolonyal villa.
Taksiyle “Saray”ın avlusuna girdik.
Bir de ne görelim.
Avlunun bahçeye bakan köşesinde rahmetli Rauf Bey.
Önünde bir mangal.
Elinde bir karton.
Mangalı tutuşturmuş, kartonla yelleyerek ateşi yakmaya çalışıyor.
Bizi görünce “Erken dedikse bu kadar demedik” dedi gülerek.
Kömürlü ellerini uzatmak istemedi.
Bahçe hortumu ile ellerini çalkaladı.
“Size Kıbrıs kebabı yaptırdım” dedi.
Mangalı birine devretti.
Başkanlık Sarayı'nın içine girdik.
Debdebesiz bir yaşanmışlığın verdiği bir sıcaklık vardı konutun içinde.
Biraz anneannemin evi gibiydi.
Yıllarca birikmiş anılar duvarlara, sehpaların üzerine, büfelere, gümüşlüklere sinmişti.
Yeni hiçbir şey yoktu ama her şey pırıl pırıldı.
O konutun içinde kendimi mutlu hissetmiştim.
Hatırlıyorum.
Rauf Bey'den sonra bir daha gitmek nasip olmadı. Şimdi orada eski çalışma arkadaşım Ersin Tatar oturuyor.
Umarım oradaki anılara sahip çıkıyordur."
Fatih Altaylı ( 24 Temmuz 2021 habertük gazetesi köşe yazısı )
"Kıbrıs demişken, eski Cumhurbaşkanı Akıncı'nın siyasi görüşlerine pek katılmam. Hatta Fazıl Küçük'ün, Rauf Denktaş'ın mirasına, Kıbrıs Türklerinin 60 yıllık davasına ihanet ettiğini düşünürüm.
Ama ne yalan söyleyeyim, son yaptığı açıklamayı doğru buldum.
Devletlerin itibarının binalarının ihtişamı ile ölçülmeyeceği barizdir.
Kıbrıs'a hiç gittiniz mi, Başkanlık Sarayı'nı hiç gördünüz mü bilmiyorum.
Doğru eskidir.
Doğru küçüktür.
Ama çok şirin bir binadır.
320 bin nüfuslu bir ülke için de bana göre yeterlidir.
Yıllar önce iş için Kıbrıs'ta idim.
Nur içinde yatsın Rauf Denktaş Kıbrıs'ta olduğumuzu duymuş.
Asistanı telefon açtı.
“Eğer müsaitseniz yarın akşam Sayın Denktaş yemeğe bekliyor” diye.
Biz “Tamam” deyince ekledi.
“Çok da geç kalmayın. Akşam üzeri gelin.”
Biz de hava kararmadan bir taksiye atladık ve Başkanlık Sarayı'nın yolunu tuttuk.
Saray dediğim 1939 yılında Lefkoşa Valisi için yapılmış, 1960'tan sonra Türk toplumu liderlerine konut olarak tahsis edilmiş büyükçe, güzel bir kolonyal villa.
Taksiyle “Saray”ın avlusuna girdik.
Bir de ne görelim.
Avlunun bahçeye bakan köşesinde rahmetli Rauf Bey.
Önünde bir mangal.
Elinde bir karton.
Mangalı tutuşturmuş, kartonla yelleyerek ateşi yakmaya çalışıyor.
Bizi görünce “Erken dedikse bu kadar demedik” dedi gülerek.
Kömürlü ellerini uzatmak istemedi.
Bahçe hortumu ile ellerini çalkaladı.
“Size Kıbrıs kebabı yaptırdım” dedi.
Mangalı birine devretti.
Başkanlık Sarayı'nın içine girdik.
Debdebesiz bir yaşanmışlığın verdiği bir sıcaklık vardı konutun içinde.
Biraz anneannemin evi gibiydi.
Yıllarca birikmiş anılar duvarlara, sehpaların üzerine, büfelere, gümüşlüklere sinmişti.
Yeni hiçbir şey yoktu ama her şey pırıl pırıldı.
O konutun içinde kendimi mutlu hissetmiştim.
Hatırlıyorum.
Rauf Bey'den sonra bir daha gitmek nasip olmadı. Şimdi orada eski çalışma arkadaşım Ersin Tatar oturuyor.
Umarım oradaki anılara sahip çıkıyordur."
Fatih Altaylı ( 24 Temmuz 2021 habertük gazetesi köşe yazısı )
Girne Kalesi Kıbrıs'taki en görkemli yapılardan birisidir. Kale bugünkü biçimine ulaşıncaya değin pek çok değişiklik geçirmiştir. Söz konusu değişiklikler temelde üç evreye ayrılır. Girne Limanının doğusunda yer alan bu kalenin tespit edilebilen ilk evresi 7.yy'a aittir. Söz konusu dönemde ortaya çıkan Arap akınlarına karşı kenti savunmak amacı ile adayı yönetmekte olan Bizanslılar tarafından inşa edilen ilk kaleye ait çok az kalıntı mevcuttur. Kale bugünkü formuna büyük ölçüde ikinci evrede, ada Lüzinyanların hakimiyetinde iken 1208-1211 yılları arasında ulaşmıştır. 14. yüzyılda Venedik saldırıları ile hasar gören kale, 1491'de adanın Venediklilerin eline geçmesinin ardından yapılan son eklemelerle de bugünkü biçimine kavuşmuştur. Kuzeybatı ve güneydoğuda yer alan kuleler Venediklilerin Osmanlılara karşı kaleyi sağlamlaştırmak üzere bu evrede yaptığı eklemelerdendir. Bu önlemlere karşın kale, 1570 yılında, Lefkoşa'daki Osmanlı zaferinden sonra direniş gösterilmeden Osmanlılara teslim edilmiş, bu sayede olması muhtemel bir muharebe nedeni ile zarar görmemiştir.
Kale kareye yakın bir plana sahiptir. Her bir köşede birer kule yer alır. Kalenin güney ve batısı derince bir hendek ile, kuzeyi ve doğusu deniz ile çevrelenmekte, giriş kuzeybatı tarafta bir köprü vasıtası ile sağlanmaktadır. Kalenin içinde kuzey batı bölümde 1100'lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans kilisesi (St. George Kilisesi) yer alır. 1570 yılında Kıbrıs'ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında şehit düşen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa'nın lahiti de kalenin giriş bölümündeki rampanın hemen kenarında yer almaktadır. Kalenin içerisinde yer alan sergi salonlarında, Girne açıklarında ele geçen batık gemi ve elde edilen buluntuların yanı sıra, yine Girne çevresindeki kazılarda ele geçen çeşitli Arkeolojik kalıntılar sergilenmektedir. Bununla birlikte kalenin birçok noktasında, kalenin geçirdiği tarihsel süreci ziyaretçilere aktarmayı hedefleyen çeşitli canlandırmalar da yer almaktadır.
Günümüzde yat limanı olarak kullanılan Girne Limanı, Kuzey Kıbrıs'a ilişkin en tanınmış panoramalardan birisini oluşturan bir güzelliğe sahiptir. Limanın geçirdiği çeşitli evreleri gösteren dalgakıran ve deniz fenerlerinin yanı sıra, St. Hilarion kalesi ve Beşparmak Sıradağlarının semer biçimindeki sırtlarının oluşturduğu fonun bu güzelliğe büyük bir katkısı olduğu şüphesizdir. Bir yanda kolossal yapısı ile Girne kalesi, bir yanda eski liman yapıları, eski bir kilisenin çan kulesi ve eski bir cami minaresi ile Girne'nin bu profili adanın geçmişinden bir kesit gibidir. Limanı çevreleyen ve orjinal biçimleri bozulmadan kalmış çeşitli yapılar, günümüzde cafe, bar, restaurant olarak hizmet vermektedir. Bu binalar arasında yer alan ve 18. yy'a ait bir Kıbrıs evi olan birisi günümüzde Halk Sanatları Müzesi olarak kullanılmaktadır. Giriş katında zeytinyağı mengeneleri, karasaban, tezgah, küp ve döven gibi hasatla ilgili tarım araçları bulunmakta, üst katta ise geleneksel el sanatı örnekleri sergilenmektedir. Bunlar arasında tığ işleri, yatak ve masa örtüleri, yün çorap, oymalı sandıklar, gelinlikler ve dolaplar yer alır.
Girne Kalesi, kentin savunmasında tek başına bir fonksiyona sahip olmayıp aslında bir iç kaledir. Kenti çeviren surlardan günümüze çok az bir kısım ulaşmıştır ve bunlar üç kuleye aittir. En sağlam korunmuş olanı, The Round Tower olarak bilinen kuledir. Bu kule Ziya Rızkı Caddesi üzerinde, Bandabuliya'nın karşısında yer alır. Söz konusu yapı, kentin savunmasını güçlendiren Lüzinyanlar tarafından 1300 yılı civarında inşa edilmiştir. Venedikliler de, orijinalde Bizans dönemine dayanan bu savunma sistemini genişletmiştir. Ada Osmanlıların eline geçtikten sonra surlar önemini yitirmiş ve kent surların dışına doğru genişlemiştir. Görülebilecek durumda olan diğer kule Bandabuliya'dan limana inen sokak üzerinde, sonuncusu ise Girne Marinasının güneybatı köşesinde yer alır. The Round Tower, 1987 yılında geçirdiği restorasyonun ardından sanat galerisi olarak hizmet vermektedir.
Ticaretin merkezinde bir ada olduğu için tarih boyu korsanlar ve savaşlar eksik olmamış. Bundan dolayı dönem dönem eklemeler ve güçlendirmeler ile bu gün oldukça büyük bir kale halini almış. Girne Kalesi büyük olduğu kadar içinde sergilediği eserlerle de değerli. Baştan aşağı hakkını vererek gezmek için bir günü kaleye ayırmak lazım.
Kale kareye yakın bir plana sahiptir. Her bir köşede birer kule yer alır. Kalenin güney ve batısı derince bir hendek ile, kuzeyi ve doğusu deniz ile çevrelenmekte, giriş kuzeybatı tarafta bir köprü vasıtası ile sağlanmaktadır. Kalenin içinde kuzey batı bölümde 1100'lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans kilisesi (St. George Kilisesi) yer alır. 1570 yılında Kıbrıs'ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında şehit düşen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa'nın lahiti de kalenin giriş bölümündeki rampanın hemen kenarında yer almaktadır. Kalenin içerisinde yer alan sergi salonlarında, Girne açıklarında ele geçen batık gemi ve elde edilen buluntuların yanı sıra, yine Girne çevresindeki kazılarda ele geçen çeşitli Arkeolojik kalıntılar sergilenmektedir. Bununla birlikte kalenin birçok noktasında, kalenin geçirdiği tarihsel süreci ziyaretçilere aktarmayı hedefleyen çeşitli canlandırmalar da yer almaktadır.
Günümüzde yat limanı olarak kullanılan Girne Limanı, Kuzey Kıbrıs'a ilişkin en tanınmış panoramalardan birisini oluşturan bir güzelliğe sahiptir. Limanın geçirdiği çeşitli evreleri gösteren dalgakıran ve deniz fenerlerinin yanı sıra, St. Hilarion kalesi ve Beşparmak Sıradağlarının semer biçimindeki sırtlarının oluşturduğu fonun bu güzelliğe büyük bir katkısı olduğu şüphesizdir. Bir yanda kolossal yapısı ile Girne kalesi, bir yanda eski liman yapıları, eski bir kilisenin çan kulesi ve eski bir cami minaresi ile Girne'nin bu profili adanın geçmişinden bir kesit gibidir. Limanı çevreleyen ve orjinal biçimleri bozulmadan kalmış çeşitli yapılar, günümüzde cafe, bar, restaurant olarak hizmet vermektedir. Bu binalar arasında yer alan ve 18. yy'a ait bir Kıbrıs evi olan birisi günümüzde Halk Sanatları Müzesi olarak kullanılmaktadır. Giriş katında zeytinyağı mengeneleri, karasaban, tezgah, küp ve döven gibi hasatla ilgili tarım araçları bulunmakta, üst katta ise geleneksel el sanatı örnekleri sergilenmektedir. Bunlar arasında tığ işleri, yatak ve masa örtüleri, yün çorap, oymalı sandıklar, gelinlikler ve dolaplar yer alır.
Girne Kalesi, kentin savunmasında tek başına bir fonksiyona sahip olmayıp aslında bir iç kaledir. Kenti çeviren surlardan günümüze çok az bir kısım ulaşmıştır ve bunlar üç kuleye aittir. En sağlam korunmuş olanı, The Round Tower olarak bilinen kuledir. Bu kule Ziya Rızkı Caddesi üzerinde, Bandabuliya'nın karşısında yer alır. Söz konusu yapı, kentin savunmasını güçlendiren Lüzinyanlar tarafından 1300 yılı civarında inşa edilmiştir. Venedikliler de, orijinalde Bizans dönemine dayanan bu savunma sistemini genişletmiştir. Ada Osmanlıların eline geçtikten sonra surlar önemini yitirmiş ve kent surların dışına doğru genişlemiştir. Görülebilecek durumda olan diğer kule Bandabuliya'dan limana inen sokak üzerinde, sonuncusu ise Girne Marinasının güneybatı köşesinde yer alır. The Round Tower, 1987 yılında geçirdiği restorasyonun ardından sanat galerisi olarak hizmet vermektedir.
Ticaretin merkezinde bir ada olduğu için tarih boyu korsanlar ve savaşlar eksik olmamış. Bundan dolayı dönem dönem eklemeler ve güçlendirmeler ile bu gün oldukça büyük bir kale halini almış. Girne Kalesi büyük olduğu kadar içinde sergilediği eserlerle de değerli. Baştan aşağı hakkını vererek gezmek için bir günü kaleye ayırmak lazım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?