şarkıda şişe, gadeh, meze, içki lafcıkları dolaşır ama klipte masada çay var. Türkiye'de korku bulutları her yeri sarmış. yine de güzel şarkıcık. içime ata ata gadefi vururum masaya...
ATATÜRK
"Ön teker nere giderse arka teker de ora gider."
Öğretmenlerin, İngiliz boyunduruğu altında iken okulun salonuna asmaktan korktuğu, çekindiği yıllarda köylü; evine, kahvesine, birliğine, derneğine, Atatürk ile Türk büyüklerinin resmini asmakta bir sakınca görmüyordu. Sağdan soldan gelen baskılara omuz silkiyor, kulak vermiyordu.
Kıbrıslı Rumların, Türkiye'ye çıkan Yunanlıları çılgınca alkışlayıp, sevinçten oynayıp zıpladıkları, taşkınlıkla yaptıkları yıllarda, Kıbrıs Türk köylüsünün Atatürk'e bağlanmaması, onu sevmemesi olanaksızdı. Bütün köylünün yüreciği o yıllarda Atatürk'le birlikte atmıştı. Onun ilerlemesi, onun başarıları, Kıbrıs'ın her yanındaki Türkler arasında bayram havası yaratmıştı. Savaşa katılamıyorlardı ama, para toplayıp gönderme yolları arıyorlardı!
Yunanlar İzmir'e çıkınca, Rumlar pek çok alay etmişti Türklerle. Yunanlar İzmir'de denize dökülünce sus pus olan, kuyruklarını bacaklarının arasına sokan Rumlarla da, Türklerin pek çok alay etmişti sonradan. Bağlarbaşı'nda o günlere değin bir öykü dinledim. Yunanlar İzmir'e çıktılar. Durmadan Ankara'ya doğru ilerliyorlar! Ha bugün ha yarın Ankara'ya girilecek, Mustafa Kemal esir edilecek! Bütün Kıbrıs Rumları gibi Bağlarbaşı'ndaki Rumlar da sevinç içinde. Sevinçlerinden yapmadık taşkınlık bırakmıyorlar. Türklerle alay ediyorlar. Evrende Türk denen bir ulus kalmadı artı diyorlar! Derken bütün Kıbrıs bir gün çalkalandı:
"Mustafa Kemal esir düştü! Trikopis Kemal Paşa'yı teslim aldı!"
bu acı salık üzerine Bağlarbaşı Türkleri aralarında para toplıyarak, Leymosuna birini yolladılar. Telgraf çektirdiler. Salığın doğruluk derecesini öğrenmek istediler. Fakat çok sürmez bir başka salık, Kıbrısı bir uçtan bir uca bir çırpıda çalkalar:
"Trikopis teslim oldu Yunanlar İzmir'e doğru kaçıyor!..."
İşte bu salıktır ki bütün Kıbrıs Türklerine sevinç gözyaşları döktürür. Rumlardan bol bol öç alırlar. Bağlarbaşlılar ise köy kahvesinin önündeki iri dut ağacının tepesine bir Türk bayrağı çekerler. Bayrak; ortasına ivedilikle ay ile yıldız dikilmiş kırmızı bir masa örtüsünden başka bir şey değildir!.
Kurtuluş Savaşı günlerinde Kavaklı köyünde de Rumlar epey Türkleri incitmişlerdi. Fakat sonradan Trikopis esir düşüp, Yunanlar kurtuluşu İzmir'e doğru kaçmakta bulunca, incitme sırası Türklere gelmişti. O günlerde Kavaklı Türkleri, köydeki Rumlara şu dörtlüğü söylemekteydi:
Var olasın Kemal Paşa
Askerinle binler yaşa
Yüzbin Yunan kellesini
Atasın birden aşaa
Bu olaydan sonra Rumlar köyde tutunamaz oldular. Çok sürmedi hepsi köyden göç ettiler. Bu gün Kavaklı'da bir Rum bile yoktur.
Kıbrıs Türk köylüsü, kentlisi o yıllardan başlayarak tellim Atatürk'ün, onun ilkelerinin, devrimlerinin yanında yer aldı. Ona artan sevgiyle bağlandı.
Bu gün Kıbrıs Türkü köylüsü kentlisi okullarını Atatürk'ün resimleri ile, heykelleri ile süslüyor. Çocuklar kafasını onun ilkeleri, onun devrimleri ile dolduruyor. Sömürgeliren kılıcı yok başlarında artık. Önce ana baba, su ekmek demesini öğrenen çocuklar, bu gün bu listenin başına Atatürk'ü eklemiştir. Atatürk Kıbrıs Türk köylüsü için sonsuz bir devinme, güç kaynağı, doğruyu, gerçeği, ileriyi gösteren bir ışıktır. Karanlık, nemli, zindan gibi evlerde yaşayan pek çok köylümüze yaşama gücü veren, evini aydınlatan, köyünü ayakta tutan, bu ışıktır. Bu ışık olmasa, bu sınır olmazdı!...
kutlu adalı
"Ön teker nere giderse arka teker de ora gider."
Öğretmenlerin, İngiliz boyunduruğu altında iken okulun salonuna asmaktan korktuğu, çekindiği yıllarda köylü; evine, kahvesine, birliğine, derneğine, Atatürk ile Türk büyüklerinin resmini asmakta bir sakınca görmüyordu. Sağdan soldan gelen baskılara omuz silkiyor, kulak vermiyordu.
Kıbrıslı Rumların, Türkiye'ye çıkan Yunanlıları çılgınca alkışlayıp, sevinçten oynayıp zıpladıkları, taşkınlıkla yaptıkları yıllarda, Kıbrıs Türk köylüsünün Atatürk'e bağlanmaması, onu sevmemesi olanaksızdı. Bütün köylünün yüreciği o yıllarda Atatürk'le birlikte atmıştı. Onun ilerlemesi, onun başarıları, Kıbrıs'ın her yanındaki Türkler arasında bayram havası yaratmıştı. Savaşa katılamıyorlardı ama, para toplayıp gönderme yolları arıyorlardı!
Yunanlar İzmir'e çıkınca, Rumlar pek çok alay etmişti Türklerle. Yunanlar İzmir'de denize dökülünce sus pus olan, kuyruklarını bacaklarının arasına sokan Rumlarla da, Türklerin pek çok alay etmişti sonradan. Bağlarbaşı'nda o günlere değin bir öykü dinledim. Yunanlar İzmir'e çıktılar. Durmadan Ankara'ya doğru ilerliyorlar! Ha bugün ha yarın Ankara'ya girilecek, Mustafa Kemal esir edilecek! Bütün Kıbrıs Rumları gibi Bağlarbaşı'ndaki Rumlar da sevinç içinde. Sevinçlerinden yapmadık taşkınlık bırakmıyorlar. Türklerle alay ediyorlar. Evrende Türk denen bir ulus kalmadı artı diyorlar! Derken bütün Kıbrıs bir gün çalkalandı:
"Mustafa Kemal esir düştü! Trikopis Kemal Paşa'yı teslim aldı!"
bu acı salık üzerine Bağlarbaşı Türkleri aralarında para toplıyarak, Leymosuna birini yolladılar. Telgraf çektirdiler. Salığın doğruluk derecesini öğrenmek istediler. Fakat çok sürmez bir başka salık, Kıbrısı bir uçtan bir uca bir çırpıda çalkalar:
"Trikopis teslim oldu Yunanlar İzmir'e doğru kaçıyor!..."
İşte bu salıktır ki bütün Kıbrıs Türklerine sevinç gözyaşları döktürür. Rumlardan bol bol öç alırlar. Bağlarbaşlılar ise köy kahvesinin önündeki iri dut ağacının tepesine bir Türk bayrağı çekerler. Bayrak; ortasına ivedilikle ay ile yıldız dikilmiş kırmızı bir masa örtüsünden başka bir şey değildir!.
Kurtuluş Savaşı günlerinde Kavaklı köyünde de Rumlar epey Türkleri incitmişlerdi. Fakat sonradan Trikopis esir düşüp, Yunanlar kurtuluşu İzmir'e doğru kaçmakta bulunca, incitme sırası Türklere gelmişti. O günlerde Kavaklı Türkleri, köydeki Rumlara şu dörtlüğü söylemekteydi:
Var olasın Kemal Paşa
Askerinle binler yaşa
Yüzbin Yunan kellesini
Atasın birden aşaa
Bu olaydan sonra Rumlar köyde tutunamaz oldular. Çok sürmedi hepsi köyden göç ettiler. Bu gün Kavaklı'da bir Rum bile yoktur.
Kıbrıs Türk köylüsü, kentlisi o yıllardan başlayarak tellim Atatürk'ün, onun ilkelerinin, devrimlerinin yanında yer aldı. Ona artan sevgiyle bağlandı.
Bu gün Kıbrıs Türkü köylüsü kentlisi okullarını Atatürk'ün resimleri ile, heykelleri ile süslüyor. Çocuklar kafasını onun ilkeleri, onun devrimleri ile dolduruyor. Sömürgeliren kılıcı yok başlarında artık. Önce ana baba, su ekmek demesini öğrenen çocuklar, bu gün bu listenin başına Atatürk'ü eklemiştir. Atatürk Kıbrıs Türk köylüsü için sonsuz bir devinme, güç kaynağı, doğruyu, gerçeği, ileriyi gösteren bir ışıktır. Karanlık, nemli, zindan gibi evlerde yaşayan pek çok köylümüze yaşama gücü veren, evini aydınlatan, köyünü ayakta tutan, bu ışıktır. Bu ışık olmasa, bu sınır olmazdı!...
kutlu adalı
Kıbrıs'ta yaşadığımız en büyük sorunlardan birini başımıza yamayan albaylar cuntası'nın 1974 yılında devrilmesinin hemen ardından verdiği konser dünya tarihinin gelmiş geçmiş en anlamlı konserlerinden biridir. O Antonis'in müthiş sesiyle...
Avrupa Parlamentosu Üyesi Kıbrıslı Türk tarih profesörü, akademisyen ve araştırmacı-yazar.
1959 yılında karma bir köy olan Bodamya'da doğdu. 1964 yılında toplumlararası etnik çatışmalar nedeniyle doğduğu köyü terk etmek zorunda kaldı. ailesiyle birlikte çocukluk ve gençlik yıllarını geçireceği Luricina köyüne yerleşti. 1974 yılında adanın kuzey ve güney kıbrıs olarak bölünmesinden sonra Kuzey Kıbrıs'a yerleşti. 1977 yılında lise eğitimini tamamlayarak Almanya'ya gitti. Bremen Üniversitesi'nde yükseköğrenim gördü. Aynı üniversitede Kıbrıs sorunu üzerine yazdığı doktora teziyle lisansüstü öğrenimini tamamladı. çeşitli avrupa ülkelerinde çalıştıktan sonra Kıbrıs Üniversitesi'nde çalışmaya başladı.
1995 yılında çalışmaya başladığı Kıbrıs Üniversitesi'nin Türk ve Orta Doğu Çalışmaları Bölümü'nde bugün Profesör olarak görev yapıyor. Uzun yıllar Türkoloji Bölümünün başkanlığını yürüten Kızılyürek, 2013-2016 arasında Beşeri Bilimler Fakültesine dekan seçildi. Çeşitli dillerde yayımladığı bilimsel makalelerinin yanısıra, Panikos Hrisantos ile birlikte "Duvarımız" adlı Kıbrıs belgeselini hazırladı. "Duvarımız" 1997 yılında Abdi İpekçi Ödülü'ne layık görüldü. Çoğu Kıbrıs sorunu üzerine olan yirmiyi aşkın kitabı çeşitli dillerde yayınlandı. Kıbrıs Tarihi, Milliyetçilik ve Modern Türkiye tarihi üzerine yazdığı kitapların dışında, 100'den fazla bilimsel makaleye imza attı. 2006 yılında Fransa Cumhuriyeti tarafından bilimsel çalışmaları ve Kıbrıs'ta barış mücadelesine yaptığı katkıları nedeniyle “Akademik Palmiye-Şövalye Nişanı” ile ödüllendirildi.
2015 yılında Avrupa Kültür Parlamentosuna 2019 yılında ilk Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamenteri olarak Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların oyları ile Avrupa Parlamentosu'na seçilen Niyazi Kızılyürek, Yunanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.
Başlıca Kitapları :
Kıbrıs Sorununda İç ve Dış Etkenler (1983)
Paşalar Papazlar (1988)
İ Oliki Kipros (1990)
Ulus Ötesi Kıbrıs (Türkçe ve Yunanca olmak üzere iki dilli bir çalışma, 1993)
Kipros to Adioksodo ton Ethinikismon (Yunanca, Birinci Baskı, 1999)
Milliyetçilik Kıskacında Kıbrıs (İletişim Yayınları, 2002)
Kıbrıs Dün ve Bugün ( İthaki Yayınları, 2003 )
Doğmamış Bir Devletin Tarihi: Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti (İletişim Yayınları, 2005)
Glafkos Klerides Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu (İletişim Yayınları, 2007)
"Daha önceleri neredeydiniz?" (Birikim Yayınları, 2009)
Bir Hınç ve Şiddet Tarihi
Kıbrıs'ta Statü Kavgası ve Etnik Çatışma ( 2016 )
Ulus Kaçağı ( 2020 )
1959 yılında karma bir köy olan Bodamya'da doğdu. 1964 yılında toplumlararası etnik çatışmalar nedeniyle doğduğu köyü terk etmek zorunda kaldı. ailesiyle birlikte çocukluk ve gençlik yıllarını geçireceği Luricina köyüne yerleşti. 1974 yılında adanın kuzey ve güney kıbrıs olarak bölünmesinden sonra Kuzey Kıbrıs'a yerleşti. 1977 yılında lise eğitimini tamamlayarak Almanya'ya gitti. Bremen Üniversitesi'nde yükseköğrenim gördü. Aynı üniversitede Kıbrıs sorunu üzerine yazdığı doktora teziyle lisansüstü öğrenimini tamamladı. çeşitli avrupa ülkelerinde çalıştıktan sonra Kıbrıs Üniversitesi'nde çalışmaya başladı.
1995 yılında çalışmaya başladığı Kıbrıs Üniversitesi'nin Türk ve Orta Doğu Çalışmaları Bölümü'nde bugün Profesör olarak görev yapıyor. Uzun yıllar Türkoloji Bölümünün başkanlığını yürüten Kızılyürek, 2013-2016 arasında Beşeri Bilimler Fakültesine dekan seçildi. Çeşitli dillerde yayımladığı bilimsel makalelerinin yanısıra, Panikos Hrisantos ile birlikte "Duvarımız" adlı Kıbrıs belgeselini hazırladı. "Duvarımız" 1997 yılında Abdi İpekçi Ödülü'ne layık görüldü. Çoğu Kıbrıs sorunu üzerine olan yirmiyi aşkın kitabı çeşitli dillerde yayınlandı. Kıbrıs Tarihi, Milliyetçilik ve Modern Türkiye tarihi üzerine yazdığı kitapların dışında, 100'den fazla bilimsel makaleye imza attı. 2006 yılında Fransa Cumhuriyeti tarafından bilimsel çalışmaları ve Kıbrıs'ta barış mücadelesine yaptığı katkıları nedeniyle “Akademik Palmiye-Şövalye Nişanı” ile ödüllendirildi.
2015 yılında Avrupa Kültür Parlamentosuna 2019 yılında ilk Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamenteri olarak Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların oyları ile Avrupa Parlamentosu'na seçilen Niyazi Kızılyürek, Yunanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.
Başlıca Kitapları :
Kıbrıs Sorununda İç ve Dış Etkenler (1983)
Paşalar Papazlar (1988)
İ Oliki Kipros (1990)
Ulus Ötesi Kıbrıs (Türkçe ve Yunanca olmak üzere iki dilli bir çalışma, 1993)
Kipros to Adioksodo ton Ethinikismon (Yunanca, Birinci Baskı, 1999)
Milliyetçilik Kıskacında Kıbrıs (İletişim Yayınları, 2002)
Kıbrıs Dün ve Bugün ( İthaki Yayınları, 2003 )
Doğmamış Bir Devletin Tarihi: Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti (İletişim Yayınları, 2005)
Glafkos Klerides Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu (İletişim Yayınları, 2007)
"Daha önceleri neredeydiniz?" (Birikim Yayınları, 2009)
Bir Hınç ve Şiddet Tarihi
Kıbrıs'ta Statü Kavgası ve Etnik Çatışma ( 2016 )
Ulus Kaçağı ( 2020 )
kıbrıs türk kültürünün önemli simgelerinden edebiyatçı, gölge oyunu sanatçısı, meddah, filateli uzmanı. ne yazık ki bugün onu kaybettik. kıbrıs kültürüne sağladığı katkı için binlerce teşekkür. büyük han öksüz kaldı.
kktc'nin gazı kaçtı.
ne kıbrıslı türkler ne de kıbrıslı rumlar tarafından anlaşılabilmiş, buna karşın adadaki her iki toplumun barış içinde yaşayabileceğine dair umutlarını hiç kaybetmemiş mücadele insanı.
![]()
27 Ocak 1938'de Bodamya'da dünyaya geldi. ilkokulu Bodamya'da tamamladı. Ardından Lûrucina Ortaokulu'na başladı. 12 yaşında gündelikçi olarak Margo Çiftliği'nde pamuk tarlalarında çalıştı. 1956'da Kıbrıs Türk Lisesi'nden mezun oldu.
Sol hareketten etkilenmesi ve Derviş Ali Kavazoğlu ile tanışması sonucunda 1956 yılında AKEL üyesi oldu. Kıbrıs'taki siyasi ortamın kendisi için olumsuz olacağı düşünülerek burslu olarak Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da Ziraat Fakültesi'nde eğitim alması sağlandı. Ardından master ve doktora çalışmaları yapmaya başadı. Derviş Ali Kavazoğlu'nun 11 Nisan 1965'te Lûrucina kavşağında pusuya düşülerek öldürülmesi üzerine Kavazoğlu'ndan boşalan yeri doldurmak amacıyla 1965'te Kıbrıs'a döndü.
Aynı yıl AKEL'in çatısı altında, Kıbrıslı Türklerle birlikte, Kıbrıs Türk Vatanseverler Birliği adı altında bir örgüt kurdu ve Kıbrıslı Türklerle Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında bir arada yaşaması için siyasi faaliyet başladı. Bir süre sonra AKEL'in milliyetçi ENOSİS çizgisine kaynası ve parti liderliği ile yaşadığı sorunlar nedeniyle tekrar Sofya'ya dönerek, bağcılık-şarapçılık dalında doktora çalışmalarına başladı. Adaya tekrar döndüğünde AKEL'den ayrılarak 1975 yılında Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu Türkçe haberler ve programlar bölümünde çalışmaya başladı. Daha sonra 1998 yılında emekli olana kadar çalışacağı Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü'ne başladı.
1990 yılında AKEL'den kopan diğer üyelerle birlikte ADİSOK hareketinin kuruluş çalışmalarına aktif rol aldı. 1990-1996 yılları arasında ADİSOK hareketinin Merkez Yönetim Kurulu ve Siyasi Komitesi'ne üye olarak seçildi. gazeteci olarak Kıbrıs Gazeteciler Cemiyeti ve Dünya Gazeteciler Federasyonu'na üye oldu. 2007- 2008 arası Antenna- Televizyonu'na Türkçe haber bölümü şefi olarak çalıştı.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nden ayrılmayıp, Rumlar arasında yaşaması nedeniyle hem Rum hem Türk aşırı unsurlarından korunmak zorunda kaldı. Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmasına ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından yönetilen bölgede yaşamasına rağmen, yaklaşık elli yıl boyunca Kıbrıs Türkü olması nedeniyle Aziz'e oy hakkı tanınmadı. Seçme ve Seçilme hakkı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, 2004'te verdiği kararda şunları belirtti: Kıbrıs'ın hükümet kontrolü altındaki bölgesinde yaşayan Kıbrıs Türk halkının bir parçası olarak davacı, yerlisi olduğu ve hayatı boyunca yaşadığı ülkede fikrini belirtme ve seçme-seçilme fırsatından tamamen mahkûm bırakılmıştır. Bir numaralı protokolün 3. maddesinin de garanti ettiği davacının oy hakkının varlığını dikkate alarak, mahkeme oy birliğiyle davacının oy hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. İbrahim Aziz, AİHM kararıyla hem kendisi hem de Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolü altındaki topraklarda yaşayan diğer Türkler için seçme seçilme hakkını elde etti.
27 Ocak 1938'de Bodamya'da dünyaya geldi. ilkokulu Bodamya'da tamamladı. Ardından Lûrucina Ortaokulu'na başladı. 12 yaşında gündelikçi olarak Margo Çiftliği'nde pamuk tarlalarında çalıştı. 1956'da Kıbrıs Türk Lisesi'nden mezun oldu.
Sol hareketten etkilenmesi ve Derviş Ali Kavazoğlu ile tanışması sonucunda 1956 yılında AKEL üyesi oldu. Kıbrıs'taki siyasi ortamın kendisi için olumsuz olacağı düşünülerek burslu olarak Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da Ziraat Fakültesi'nde eğitim alması sağlandı. Ardından master ve doktora çalışmaları yapmaya başadı. Derviş Ali Kavazoğlu'nun 11 Nisan 1965'te Lûrucina kavşağında pusuya düşülerek öldürülmesi üzerine Kavazoğlu'ndan boşalan yeri doldurmak amacıyla 1965'te Kıbrıs'a döndü.
Aynı yıl AKEL'in çatısı altında, Kıbrıslı Türklerle birlikte, Kıbrıs Türk Vatanseverler Birliği adı altında bir örgüt kurdu ve Kıbrıslı Türklerle Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında bir arada yaşaması için siyasi faaliyet başladı. Bir süre sonra AKEL'in milliyetçi ENOSİS çizgisine kaynası ve parti liderliği ile yaşadığı sorunlar nedeniyle tekrar Sofya'ya dönerek, bağcılık-şarapçılık dalında doktora çalışmalarına başladı. Adaya tekrar döndüğünde AKEL'den ayrılarak 1975 yılında Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu Türkçe haberler ve programlar bölümünde çalışmaya başladı. Daha sonra 1998 yılında emekli olana kadar çalışacağı Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü'ne başladı.
1990 yılında AKEL'den kopan diğer üyelerle birlikte ADİSOK hareketinin kuruluş çalışmalarına aktif rol aldı. 1990-1996 yılları arasında ADİSOK hareketinin Merkez Yönetim Kurulu ve Siyasi Komitesi'ne üye olarak seçildi. gazeteci olarak Kıbrıs Gazeteciler Cemiyeti ve Dünya Gazeteciler Federasyonu'na üye oldu. 2007- 2008 arası Antenna- Televizyonu'na Türkçe haber bölümü şefi olarak çalıştı.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nden ayrılmayıp, Rumlar arasında yaşaması nedeniyle hem Rum hem Türk aşırı unsurlarından korunmak zorunda kaldı. Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmasına ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından yönetilen bölgede yaşamasına rağmen, yaklaşık elli yıl boyunca Kıbrıs Türkü olması nedeniyle Aziz'e oy hakkı tanınmadı. Seçme ve Seçilme hakkı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, 2004'te verdiği kararda şunları belirtti: Kıbrıs'ın hükümet kontrolü altındaki bölgesinde yaşayan Kıbrıs Türk halkının bir parçası olarak davacı, yerlisi olduğu ve hayatı boyunca yaşadığı ülkede fikrini belirtme ve seçme-seçilme fırsatından tamamen mahkûm bırakılmıştır. Bir numaralı protokolün 3. maddesinin de garanti ettiği davacının oy hakkının varlığını dikkate alarak, mahkeme oy birliğiyle davacının oy hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. İbrahim Aziz, AİHM kararıyla hem kendisi hem de Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolü altındaki topraklarda yaşayan diğer Türkler için seçme seçilme hakkını elde etti.
Yazdığı yazıyı merak ettim, gerçekten var mı bir suç unsuru. Gazeteci olmak her diline geleni söylemek değil, ancak, işine gelmeyen erkler tarafından sudurulmak da değil.
Yüksek mimar attila manizade İTÜ mimarlık fakültesi 1957 mezunlarından olup istanbul belediyesi'nde mimar olarak çalışırken İstanbul'daki ilk opera olan istanbul belediyesi operası kurulur. Manizade bunu duyar duymaz hemen belediye başkanlığına dayatır dilekçesini: "ben opera müdürlüğüne naklimin yapılmasını istiyorum..."
ilgili başkan yardımcısı attila manizade'yi çağırtıp "evladım, sen operada ne yapacaksın? dekoratör filan mı olmak istiyorsun?" diye sorunca manizade: "hayır efendim, ben aynı zamanda opera sanatçısıyım. şöyle şöyle müzik eğitimim var, performansım var..." diye anlatınca başkan yardımcısı hayretler içiresinde: "iyi ama maaşın hayli azalır" der. Attila manizade: "olsun efendim biz sanatçıyız" diye cevap verir.
ilgili başkan yardımcısı attila manizade'yi çağırtıp "evladım, sen operada ne yapacaksın? dekoratör filan mı olmak istiyorsun?" diye sorunca manizade: "hayır efendim, ben aynı zamanda opera sanatçısıyım. şöyle şöyle müzik eğitimim var, performansım var..." diye anlatınca başkan yardımcısı hayretler içiresinde: "iyi ama maaşın hayli azalır" der. Attila manizade: "olsun efendim biz sanatçıyız" diye cevap verir.
çiğ südden gaymag olmaz
güzelsin doymag olmaz
eyil bir şeftali ver
yolcuyum durmag olmaz
güzelsin doymag olmaz
eyil bir şeftali ver
yolcuyum durmag olmaz
şair, yazar, gazeteci.
Kutlu Adalı, 3 Ocak 1935 tarihinde, Ömer Bey ile Şerife Hanım'ın oğlu olarak Lefkoşa'da doğdu. Babasının mesleği kasaplıktı. İngiliz idaresinin Türkleri Kıbrıs'tan gönderme siyaseti çerçevesinde İngiltere veya Türkiye'ye gitme hakkı verilen ailesi, seçimini Türkiye'den yana yaptı ve 1938 yılında Antalya'ya göç etti. Kutlu Adalı; ilk, orta ve lise eğitimini Antalya'da sürdürdü. Antalya Lisesinde okurken arkadaşlarından biri ileriki yıllarda hukukçu ve siyasetçi olarak tanınacak olan Deniz Baykal idi. Bu dostluk ileriki yıllarda da devam etti. Kutlu Adalı, genç yaşta Anadolu'nun her yerini dolaştı. Özellikle Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinden çok etkilendi ve Kağnı Yolu adlı eserini yazdı. 1954'te Kıbrıs'a kesin dönüş yaptı. 1958-61 yılları arasında Gençlik, Beşparmak ve Uyan dergilerini çıkaran Kutlu Adalı, ayrıca Beşparmak yayınevini kurdu. Nacak gazetesinin yazı işlerini yönetti. 1960-72 yılları arasında Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı'nda özel kalem müdürlüğü görevini sürdürdü. 1972'den 1974'e kadar Bayrak Radyosu'nda denetleme kurulu üyeliğinde bulundu. 1974'te Kayıt ve Nüfus Dairesi Müdürlüğü'ne getirildi. 1985'te buradan emekli oldu. kamu görevlisi iken kıbrıs'taki köyleri dolaşmış, köy raporları yazmıştır. tüm bu tecrübelerini 1963 yılında yayınlanan dağarcık adlı kitapta toplamıştır. kutlu adalı, kıbrıs'ın bölünmesine karşı çıkarak barış, demokrasi ve kıbrıslılık bilinci konularında yazılar yazdı. 1985-1996 arasındaki yaklaşık on yılını ağırlıklı olarak Söz, Ortam, Yeni Düzen ve Kıbrıs Postası gazetelerinde eleştirel köşe yazıları yazarak geçirdi. söyleşi, çirkin politikacı puf, hayvanistan, sancılı toplum, köprü, şago, nasrettin hoca ve kıbrıs yayımladığı diğer kitaplardır.
Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde vurularak katledildi. Ölümü kayıtlara "faili meçhul" olarak geçti. Vefatı üzerine ailesi tarafından "Kutlu Adalı Vakfı" kuruldu. Vakfın ilk yayını, Kutlu-İlkay Adalı'nın şiirlerinden oluşan Gideyim Buralardan Diyorum adlı kitap oldu. Eserlerinin büyük bir kısmı yayımlanmayı beklemektedir. Yaklaşık 36.000 kitaptan oluşan kütüphanesi, ailesi tarafından yakındoğu Üniversitesine bağışlandı. Üniversite kütüphanesi içinde "Kutlu Adalı Bölümü" oluşturuldu. Sağlığında ve vefatından sonra çok sayıda ödül aldı. Bunlardan bazıları; Altın Muflon Gazetecilik Ödülü, Necati Özkan Makale Ödülü'dür.
1961 yılında İlkay Hanım'la evlendi. Adalı ailesinin, İl ve Kut adlarında iki kızı ile Er adını verdikleri bir oğulları oldu. İlkay Adalı da şair ve yazar kimliğiyle tanınan biridir ve hâlen Lefkoşa'da eşinin vurulduğu ve sonradan adının verildiği Kutlu Adalı Sokak'ta yaşamaktadır
Kutlu Adalı, 3 Ocak 1935 tarihinde, Ömer Bey ile Şerife Hanım'ın oğlu olarak Lefkoşa'da doğdu. Babasının mesleği kasaplıktı. İngiliz idaresinin Türkleri Kıbrıs'tan gönderme siyaseti çerçevesinde İngiltere veya Türkiye'ye gitme hakkı verilen ailesi, seçimini Türkiye'den yana yaptı ve 1938 yılında Antalya'ya göç etti. Kutlu Adalı; ilk, orta ve lise eğitimini Antalya'da sürdürdü. Antalya Lisesinde okurken arkadaşlarından biri ileriki yıllarda hukukçu ve siyasetçi olarak tanınacak olan Deniz Baykal idi. Bu dostluk ileriki yıllarda da devam etti. Kutlu Adalı, genç yaşta Anadolu'nun her yerini dolaştı. Özellikle Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinden çok etkilendi ve Kağnı Yolu adlı eserini yazdı. 1954'te Kıbrıs'a kesin dönüş yaptı. 1958-61 yılları arasında Gençlik, Beşparmak ve Uyan dergilerini çıkaran Kutlu Adalı, ayrıca Beşparmak yayınevini kurdu. Nacak gazetesinin yazı işlerini yönetti. 1960-72 yılları arasında Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı'nda özel kalem müdürlüğü görevini sürdürdü. 1972'den 1974'e kadar Bayrak Radyosu'nda denetleme kurulu üyeliğinde bulundu. 1974'te Kayıt ve Nüfus Dairesi Müdürlüğü'ne getirildi. 1985'te buradan emekli oldu. kamu görevlisi iken kıbrıs'taki köyleri dolaşmış, köy raporları yazmıştır. tüm bu tecrübelerini 1963 yılında yayınlanan dağarcık adlı kitapta toplamıştır. kutlu adalı, kıbrıs'ın bölünmesine karşı çıkarak barış, demokrasi ve kıbrıslılık bilinci konularında yazılar yazdı. 1985-1996 arasındaki yaklaşık on yılını ağırlıklı olarak Söz, Ortam, Yeni Düzen ve Kıbrıs Postası gazetelerinde eleştirel köşe yazıları yazarak geçirdi. söyleşi, çirkin politikacı puf, hayvanistan, sancılı toplum, köprü, şago, nasrettin hoca ve kıbrıs yayımladığı diğer kitaplardır.
Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde vurularak katledildi. Ölümü kayıtlara "faili meçhul" olarak geçti. Vefatı üzerine ailesi tarafından "Kutlu Adalı Vakfı" kuruldu. Vakfın ilk yayını, Kutlu-İlkay Adalı'nın şiirlerinden oluşan Gideyim Buralardan Diyorum adlı kitap oldu. Eserlerinin büyük bir kısmı yayımlanmayı beklemektedir. Yaklaşık 36.000 kitaptan oluşan kütüphanesi, ailesi tarafından yakındoğu Üniversitesine bağışlandı. Üniversite kütüphanesi içinde "Kutlu Adalı Bölümü" oluşturuldu. Sağlığında ve vefatından sonra çok sayıda ödül aldı. Bunlardan bazıları; Altın Muflon Gazetecilik Ödülü, Necati Özkan Makale Ödülü'dür.
1961 yılında İlkay Hanım'la evlendi. Adalı ailesinin, İl ve Kut adlarında iki kızı ile Er adını verdikleri bir oğulları oldu. İlkay Adalı da şair ve yazar kimliğiyle tanınan biridir ve hâlen Lefkoşa'da eşinin vurulduğu ve sonradan adının verildiği Kutlu Adalı Sokak'ta yaşamaktadır
Ayşen Topal'ın derlediği bir goncoloz masalı,
bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde bir köy varmış. bu köyde fakir bir kocakarı yaşarmış. kocakarı bir gün ovaya çalışmaya gitmiş. ancak eve dönmeye geç kalmış.
ortalık da iyice kararmış, yağmur yağmaya başlamış. aceleyle evine dönmeye çalışan kocakarı, köye yanaşınca ortalıkta bir şangırtı şungurtu duymuş. etrafına bakınınca
bir de ne görsün! goncolozlar olukların altında yıkanmazlar mı... kocakarı onlara görünmemeye çalışarak yavaş yavaş evine yaklaşıp açmaya çalışırken ağlayan bir çocuk
görmüş. kocakarı çocuğu kucağına almış, içeri girmiş. girmesiyle beraber çocuk büyümeye başlamış...
kocakarı korkusundan oracıkta düşüp ölmüş.
ben da bıraktım da geldim...
bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde bir köy varmış. bu köyde fakir bir kocakarı yaşarmış. kocakarı bir gün ovaya çalışmaya gitmiş. ancak eve dönmeye geç kalmış.
ortalık da iyice kararmış, yağmur yağmaya başlamış. aceleyle evine dönmeye çalışan kocakarı, köye yanaşınca ortalıkta bir şangırtı şungurtu duymuş. etrafına bakınınca
bir de ne görsün! goncolozlar olukların altında yıkanmazlar mı... kocakarı onlara görünmemeye çalışarak yavaş yavaş evine yaklaşıp açmaya çalışırken ağlayan bir çocuk
görmüş. kocakarı çocuğu kucağına almış, içeri girmiş. girmesiyle beraber çocuk büyümeye başlamış...
kocakarı korkusundan oracıkta düşüp ölmüş.
ben da bıraktım da geldim...
uygulama qr kod ile taratınca undedinedG0MFNNQ9 hatası vermekte.
Yönetmen Cemal Yıldırım'ın Bayrak Radyo Televizyonu için yaptığı Zamanın Tozu programında araştırmacı yazar Eralp Adanır kardeşi Mete Adanır'ı anlattı.
ilk icraatı UBP Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve BRT Yönetim Kurulu Başkan Özer Kanlı'yı görevden alması oldu.
Özer Kanlı'yı sık sık “klik ve hizip” olarak niteleyen Sucuoğlu, “Kanlı benden önceki bir çok başkanı da yanlış yönlendirdi. Aynı hataya düşmeyeceğim” ifadesini kullanmıştı. (kaynak)
Kanlı'nın bu karara cevabı ise "GÜLÜ-YORUM" oldu.
Özer Kanlı'nın görevden alınması Derviş Eroğlu ve Ersin Tatar'ın UBP içinde hakimiyetlerine de uyarı oldu.
Özer Kanlı'yı sık sık “klik ve hizip” olarak niteleyen Sucuoğlu, “Kanlı benden önceki bir çok başkanı da yanlış yönlendirdi. Aynı hataya düşmeyeceğim” ifadesini kullanmıştı. (kaynak)
Kanlı'nın bu karara cevabı ise "GÜLÜ-YORUM" oldu.
Özer Kanlı'nın görevden alınması Derviş Eroğlu ve Ersin Tatar'ın UBP içinde hakimiyetlerine de uyarı oldu.
Antalya'da organize edilen Euro Tour U23 kategorisinde Avrupa şampiyonluğuna ulaşan Doğu Akdeniz Üniversitesi Bilardo Takımı oyuncusu.
Avrupa Cepli Bilardolar Federasyonu'nun düzenlediği EURO TOUR organizasyonunun U23 kategorisinde KKTC'yi temsil eden Mustafa Alnar, rakibi Alman Luca Menn'i 8-2'lik bir skorla yenerek Avrupa şampiyonu oldu.
Mustafa Alnar daha önce 2016 yılında Avrupa, 2017 Dünya Gençler 9 Top Şampiyonası'nda dünya üçüncülüğü, 2017 yılı yazında ise Avrupa ikinciliği kazanmıştı.
![]()
Avrupa Cepli Bilardolar Federasyonu'nun düzenlediği EURO TOUR organizasyonunun U23 kategorisinde KKTC'yi temsil eden Mustafa Alnar, rakibi Alman Luca Menn'i 8-2'lik bir skorla yenerek Avrupa şampiyonu oldu.
Mustafa Alnar daha önce 2016 yılında Avrupa, 2017 Dünya Gençler 9 Top Şampiyonası'nda dünya üçüncülüğü, 2017 yılı yazında ise Avrupa ikinciliği kazanmıştı.
Baf Bölgesinde, Trodos dağının güney eteklerinde Cilinya köyünün üç kilometre kuzeydoğusunda yer alan bir köydür. köyün adı 1958 yılında değişerek “dağın üstesinden gelen kişiler” anlamına gelen Dağaşan adını aldı.
Hakkında destan üretilen Baf'ın Vretça köyünde doğmuş halk kahramanı.
Cemal Mida, Vretça'nın Trabeza Ormanlık ve dağlık bölgesinde keçi çobanlığı ile uğraşırmış. Kısa boylu, tıknaz, sakin, sessiz, az konuşan bir kişiymiş. köylüye yardım eder, merhametli ve çalışkan bir adam olarak tanınırmış.
Aybifan köyünde birisi ile ortaklaşa hayvancılık yaparmış. trodoslarda serbestçe dolaşıp otlayan, gece olduğunda da oldukça bakımlı ve temiz tuttuğu mandırasına dönen yüzlerce keçisi varmış.
İngiliz idaresi hayvanların dağda serbestçe otlanmasını yasaklamış. hayvanlarını satmak istemeyen Mida, mecburen ormandan düz araziye inmiş. Ancak burada da bölgenin çobanları yüzünden rahat yüzü görmemiş. Sürekli dayak yiyen ve keçileri çalınan Mida bir hırsızlık olayına karışmış ve kısa bir süre hapis yatmış.
Salıverildiği günün gecesi arkadaşları ile yeme içme düzenlemiş. Köyün muhtarı Rauf Denktaş'ın eniştesi olan Kara Hasan'mış. Kara Hasan rahatsızlık yarattıkları için Mida ve arkadaşlarından şikayetçi olmuş. Bu şikayet davasının görüleceği gün Mida, Kara Hasan'ı öldürmüş. Böylelikle dağlara kaçmak zorunda kalmış. 4 yıl boyunca dağlarda saklanmış.
Dönemin İngiliz Valisi, teslim olması halinde, canının bağışlanacağını ilan etmiş. ancak Mida teslim olmamış. İngiliz idaresi başına ödül koymuş. ölüsünü ya da dirisini getirene para ödülü verileceğini ilan etmiş. derken para ödülünü almak isteyenler Mida'yı ihbar etmiş.
Mida kaçarken ayağından vurulmuş. bir süre daha yaralı halde kaçmış ancak gücü kalmayınca yakalanmış ve idam edilmiş.
Cemal Mida, Vretça'nın Trabeza Ormanlık ve dağlık bölgesinde keçi çobanlığı ile uğraşırmış. Kısa boylu, tıknaz, sakin, sessiz, az konuşan bir kişiymiş. köylüye yardım eder, merhametli ve çalışkan bir adam olarak tanınırmış.
Aybifan köyünde birisi ile ortaklaşa hayvancılık yaparmış. trodoslarda serbestçe dolaşıp otlayan, gece olduğunda da oldukça bakımlı ve temiz tuttuğu mandırasına dönen yüzlerce keçisi varmış.
İngiliz idaresi hayvanların dağda serbestçe otlanmasını yasaklamış. hayvanlarını satmak istemeyen Mida, mecburen ormandan düz araziye inmiş. Ancak burada da bölgenin çobanları yüzünden rahat yüzü görmemiş. Sürekli dayak yiyen ve keçileri çalınan Mida bir hırsızlık olayına karışmış ve kısa bir süre hapis yatmış.
Salıverildiği günün gecesi arkadaşları ile yeme içme düzenlemiş. Köyün muhtarı Rauf Denktaş'ın eniştesi olan Kara Hasan'mış. Kara Hasan rahatsızlık yarattıkları için Mida ve arkadaşlarından şikayetçi olmuş. Bu şikayet davasının görüleceği gün Mida, Kara Hasan'ı öldürmüş. Böylelikle dağlara kaçmak zorunda kalmış. 4 yıl boyunca dağlarda saklanmış.
Dönemin İngiliz Valisi, teslim olması halinde, canının bağışlanacağını ilan etmiş. ancak Mida teslim olmamış. İngiliz idaresi başına ödül koymuş. ölüsünü ya da dirisini getirene para ödülü verileceğini ilan etmiş. derken para ödülünü almak isteyenler Mida'yı ihbar etmiş.
Mida kaçarken ayağından vurulmuş. bir süre daha yaralı halde kaçmış ancak gücü kalmayınca yakalanmış ve idam edilmiş.
olayı sidik yarışmasına çevirmenin anlamı yok. biraz empati kurun. maraş'ta evlerini, işlerini, hayatlarının kaybeden insanların yerine kendimizi koyalım. ha bu Nihayet'e yapılan tehditleri onayladığım anlamında değil. adadaki sismik ritüel haline gelmiş ırkçı anlayışı yıkmak gerekir.
Avrupa Gazetesi'nin haberine göre, ismi eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın isminin de bulunduğu 42'likler listesinde yer alıyor. “Türkiye'nin milli güvenliğine tehdit oluşturduğu” gerekçesiyle 5 yıla varan zaman dilimi çerçevesinde Türkiye'ye giriş yapamayacak.
![]()
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?