confessions

beytambal galsin

1. nesil Yazar - Yazar -

  1. toplam entry 107
  2. takipçi 3
  3. puan 10664

kıbrıslı türklerin atatürk sevgisi

beytambal galsin
ATATÜRK

"Ön teker nere giderse arka teker de ora gider."

Öğretmenlerin, İngiliz boyunduruğu altında iken okulun salonuna asmaktan korktuğu, çekindiği yıllarda köylü; evine, kahvesine, birliğine, derneğine, Atatürk ile Türk büyüklerinin resmini asmakta bir sakınca görmüyordu. Sağdan soldan gelen baskılara omuz silkiyor, kulak vermiyordu.

Kıbrıslı Rumların, Türkiye'ye çıkan Yunanlıları çılgınca alkışlayıp, sevinçten oynayıp zıpladıkları, taşkınlıkla yaptıkları yıllarda, Kıbrıs Türk köylüsünün Atatürk'e bağlanmaması, onu sevmemesi olanaksızdı. Bütün köylünün yüreciği o yıllarda Atatürk'le birlikte atmıştı. Onun ilerlemesi, onun başarıları, Kıbrıs'ın her yanındaki Türkler arasında bayram havası yaratmıştı. Savaşa katılamıyorlardı ama, para toplayıp gönderme yolları arıyorlardı!

Yunanlar İzmir'e çıkınca, Rumlar pek çok alay etmişti Türklerle. Yunanlar İzmir'de denize dökülünce sus pus olan, kuyruklarını bacaklarının arasına sokan Rumlarla da, Türklerin pek çok alay etmişti sonradan. Bağlarbaşı'nda o günlere değin bir öykü dinledim. Yunanlar İzmir'e çıktılar. Durmadan Ankara'ya doğru ilerliyorlar! Ha bugün ha yarın Ankara'ya girilecek, Mustafa Kemal esir edilecek! Bütün Kıbrıs Rumları gibi Bağlarbaşı'ndaki Rumlar da sevinç içinde. Sevinçlerinden yapmadık taşkınlık bırakmıyorlar. Türklerle alay ediyorlar. Evrende Türk denen bir ulus kalmadı artı diyorlar! Derken bütün Kıbrıs bir gün çalkalandı:

"Mustafa Kemal esir düştü! Trikopis Kemal Paşa'yı teslim aldı!"

bu acı salık üzerine Bağlarbaşı Türkleri aralarında para toplıyarak, Leymosuna birini yolladılar. Telgraf çektirdiler. Salığın doğruluk derecesini öğrenmek istediler. Fakat çok sürmez bir başka salık, Kıbrısı bir uçtan bir uca bir çırpıda çalkalar:

"Trikopis teslim oldu Yunanlar İzmir'e doğru kaçıyor!..."

İşte bu salıktır ki bütün Kıbrıs Türklerine sevinç gözyaşları döktürür. Rumlardan bol bol öç alırlar. Bağlarbaşlılar ise köy kahvesinin önündeki iri dut ağacının tepesine bir Türk bayrağı çekerler. Bayrak; ortasına ivedilikle ay ile yıldız dikilmiş kırmızı bir masa örtüsünden başka bir şey değildir!.

Kurtuluş Savaşı günlerinde Kavaklı köyünde de Rumlar epey Türkleri incitmişlerdi. Fakat sonradan Trikopis esir düşüp, Yunanlar kurtuluşu İzmir'e doğru kaçmakta bulunca, incitme sırası Türklere gelmişti. O günlerde Kavaklı Türkleri, köydeki Rumlara şu dörtlüğü söylemekteydi:

Var olasın Kemal Paşa
Askerinle binler yaşa
Yüzbin Yunan kellesini
Atasın birden aşaa

Bu olaydan sonra Rumlar köyde tutunamaz oldular. Çok sürmedi hepsi köyden göç ettiler. Bu gün Kavaklı'da bir Rum bile yoktur.

Kıbrıs Türk köylüsü, kentlisi o yıllardan başlayarak tellim Atatürk'ün, onun ilkelerinin, devrimlerinin yanında yer aldı. Ona artan sevgiyle bağlandı.

Bu gün Kıbrıs Türkü köylüsü kentlisi okullarını Atatürk'ün resimleri ile, heykelleri ile süslüyor. Çocuklar kafasını onun ilkeleri, onun devrimleri ile dolduruyor. Sömürgeliren kılıcı yok başlarında artık. Önce ana baba, su ekmek demesini öğrenen çocuklar, bu gün bu listenin başına Atatürk'ü eklemiştir. Atatürk Kıbrıs Türk köylüsü için sonsuz bir devinme, güç kaynağı, doğruyu, gerçeği, ileriyi gösteren bir ışıktır. Karanlık, nemli, zindan gibi evlerde yaşayan pek çok köylümüze yaşama gücü veren, evini aydınlatan, köyünü ayakta tutan, bu ışıktır. Bu ışık olmasa, bu sınır olmazdı!...

kutlu adalı

niyazi kızılyürek

beytambal galsin
Avrupa Parlamentosu Üyesi Kıbrıslı Türk tarih profesörü, akademisyen ve araştırmacı-yazar.

1959 yılında karma bir köy olan Bodamya'da doğdu. 1964 yılında toplumlararası etnik çatışmalar nedeniyle doğduğu köyü terk etmek zorunda kaldı. ailesiyle birlikte çocukluk ve gençlik yıllarını geçireceği Luricina köyüne yerleşti. 1974 yılında adanın kuzey ve güney kıbrıs olarak bölünmesinden sonra Kuzey Kıbrıs'a yerleşti. 1977 yılında lise eğitimini tamamlayarak Almanya'ya gitti. Bremen Üniversitesi'nde yükseköğrenim gördü. Aynı üniversitede Kıbrıs sorunu üzerine yazdığı doktora teziyle lisansüstü öğrenimini tamamladı. çeşitli avrupa ülkelerinde çalıştıktan sonra Kıbrıs Üniversitesi'nde çalışmaya başladı.

1995 yılında çalışmaya başladığı Kıbrıs Üniversitesi'nin Türk ve Orta Doğu Çalışmaları Bölümü'nde bugün Profesör olarak görev yapıyor. Uzun yıllar Türkoloji Bölümünün başkanlığını yürüten Kızılyürek, 2013-2016 arasında Beşeri Bilimler Fakültesine dekan seçildi. Çeşitli dillerde yayımladığı bilimsel makalelerinin yanısıra, Panikos Hrisantos ile birlikte "Duvarımız" adlı Kıbrıs belgeselini hazırladı. "Duvarımız" 1997 yılında Abdi İpekçi Ödülü'ne layık görüldü. Çoğu Kıbrıs sorunu üzerine olan yirmiyi aşkın kitabı çeşitli dillerde yayınlandı. Kıbrıs Tarihi, Milliyetçilik ve Modern Türkiye tarihi üzerine yazdığı kitapların dışında, 100'den fazla bilimsel makaleye imza attı. 2006 yılında Fransa Cumhuriyeti tarafından bilimsel çalışmaları ve Kıbrıs'ta barış mücadelesine yaptığı katkıları nedeniyle “Akademik Palmiye-Şövalye Nişanı” ile ödüllendirildi.

2015 yılında Avrupa Kültür Parlamentosuna 2019 yılında ilk Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamenteri olarak Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların oyları ile Avrupa Parlamentosu'na seçilen Niyazi Kızılyürek, Yunanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

Başlıca Kitapları :
Kıbrıs Sorununda İç ve Dış Etkenler (1983)
Paşalar Papazlar (1988)
İ Oliki Kipros (1990)
Ulus Ötesi Kıbrıs (Türkçe ve Yunanca olmak üzere iki dilli bir çalışma, 1993)
Kipros to Adioksodo ton Ethinikismon (Yunanca, Birinci Baskı, 1999)
Milliyetçilik Kıskacında Kıbrıs (İletişim Yayınları, 2002)
Kıbrıs Dün ve Bugün ( İthaki Yayınları, 2003 )
Doğmamış Bir Devletin Tarihi: Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti (İletişim Yayınları, 2005)
Glafkos Klerides Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu (İletişim Yayınları, 2007)
"Daha önceleri neredeydiniz?" (Birikim Yayınları, 2009)
Bir Hınç ve Şiddet Tarihi
Kıbrıs'ta Statü Kavgası ve Etnik Çatışma ( 2016 )
Ulus Kaçağı ( 2020 )

mikis theodorakis

beytambal galsin
Kıbrıs'ta yaşadığımız en büyük sorunlardan birini başımıza yamayan albaylar cuntası'nın 1974 yılında devrilmesinin hemen ardından verdiği konser dünya tarihinin gelmiş geçmiş en anlamlı konserlerinden biridir. O Antonis'in müthiş sesiyle...

mehmet ertuğ

beytambal galsin
kıbrıs türk kültürünün önemli simgelerinden edebiyatçı, gölge oyunu sanatçısı, meddah, filateli uzmanı. ne yazık ki bugün onu kaybettik. kıbrıs kültürüne sağladığı katkı için binlerce teşekkür. büyük han öksüz kaldı.




ali kişmir

beytambal galsin
yazdığı bir yazı nedeniyle mahkemeye çıkacak gazeteci. iyice türkiye'ye benzemeye başladık.

1
mamudemmi mamudemmi
Yazdığı yazıyı merak ettim, gerçekten var mı bir suç unsuru. Gazeteci olmak her diline geleni söylemek değil, ancak, işine gelmeyen erkler tarafından sudurulmak da değil.

ibrahim aziz

beytambal galsin
ne kıbrıslı türkler ne de kıbrıslı rumlar tarafından anlaşılabilmiş, buna karşın adadaki her iki toplumun barış içinde yaşayabileceğine dair umutlarını hiç kaybetmemiş mücadele insanı.



27 Ocak 1938'de Bodamya'da dünyaya geldi. ilkokulu Bodamya'da tamamladı. Ardından Lûrucina Ortaokulu'na başladı. 12 yaşında gündelikçi olarak Margo Çiftliği'nde pamuk tarlalarında çalıştı. 1956'da Kıbrıs Türk Lisesi'nden mezun oldu.

Sol hareketten etkilenmesi ve Derviş Ali Kavazoğlu ile tanışması sonucunda 1956 yılında AKEL üyesi oldu. Kıbrıs'taki siyasi ortamın kendisi için olumsuz olacağı düşünülerek burslu olarak Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da Ziraat Fakültesi'nde eğitim alması sağlandı. Ardından master ve doktora çalışmaları yapmaya başadı. Derviş Ali Kavazoğlu'nun 11 Nisan 1965'te Lûrucina kavşağında pusuya düşülerek öldürülmesi üzerine Kavazoğlu'ndan boşalan yeri doldurmak amacıyla 1965'te Kıbrıs'a döndü.

Aynı yıl AKEL'in çatısı altında, Kıbrıslı Türklerle birlikte, Kıbrıs Türk Vatanseverler Birliği adı altında bir örgüt kurdu ve Kıbrıslı Türklerle Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında bir arada yaşaması için siyasi faaliyet başladı. Bir süre sonra AKEL'in milliyetçi ENOSİS çizgisine kaynası ve parti liderliği ile yaşadığı sorunlar nedeniyle tekrar Sofya'ya dönerek, bağcılık-şarapçılık dalında doktora çalışmalarına başladı. Adaya tekrar döndüğünde AKEL'den ayrılarak 1975 yılında Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu Türkçe haberler ve programlar bölümünde çalışmaya başladı. Daha sonra 1998 yılında emekli olana kadar çalışacağı Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü'ne başladı.

1990 yılında AKEL'den kopan diğer üyelerle birlikte ADİSOK hareketinin kuruluş çalışmalarına aktif rol aldı. 1990-1996 yılları arasında ADİSOK hareketinin Merkez Yönetim Kurulu ve Siyasi Komitesi'ne üye olarak seçildi. gazeteci olarak Kıbrıs Gazeteciler Cemiyeti ve Dünya Gazeteciler Federasyonu'na üye oldu. 2007- 2008 arası Antenna- Televizyonu'na Türkçe haber bölümü şefi olarak çalıştı.

Kıbrıs Cumhuriyeti'nden ayrılmayıp, Rumlar arasında yaşaması nedeniyle hem Rum hem Türk aşırı unsurlarından korunmak zorunda kaldı. Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmasına ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından yönetilen bölgede yaşamasına rağmen, yaklaşık elli yıl boyunca Kıbrıs Türkü olması nedeniyle Aziz'e oy hakkı tanınmadı. Seçme ve Seçilme hakkı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, 2004'te verdiği kararda şunları belirtti: Kıbrıs'ın hükümet kontrolü altındaki bölgesinde yaşayan Kıbrıs Türk halkının bir parçası olarak davacı, yerlisi olduğu ve hayatı boyunca yaşadığı ülkede fikrini belirtme ve seçme-seçilme fırsatından tamamen mahkûm bırakılmıştır. Bir numaralı protokolün 3. maddesinin de garanti ettiği davacının oy hakkının varlığını dikkate alarak, mahkeme oy birliğiyle davacının oy hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. İbrahim Aziz, AİHM kararıyla hem kendisi hem de Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolü altındaki topraklarda yaşayan diğer Türkler için seçme seçilme hakkını elde etti.

attila manizade

beytambal galsin
Yüksek mimar attila manizade İTÜ mimarlık fakültesi 1957 mezunlarından olup istanbul belediyesi'nde mimar olarak çalışırken İstanbul'daki ilk opera olan istanbul belediyesi operası kurulur. Manizade bunu duyar duymaz hemen belediye başkanlığına dayatır dilekçesini: "ben opera müdürlüğüne naklimin yapılmasını istiyorum..."
ilgili başkan yardımcısı attila manizade'yi çağırtıp "evladım, sen operada ne yapacaksın? dekoratör filan mı olmak istiyorsun?" diye sorunca manizade: "hayır efendim, ben aynı zamanda opera sanatçısıyım. şöyle şöyle müzik eğitimim var, performansım var..." diye anlatınca başkan yardımcısı hayretler içiresinde: "iyi ama maaşın hayli azalır" der. Attila manizade: "olsun efendim biz sanatçıyız" diye cevap verir.

kutlu adalı

beytambal galsin
şair, yazar, gazeteci.

Kutlu Adalı, 3 Ocak 1935 tarihinde, Ömer Bey ile Şerife Hanım'ın oğlu olarak Lefkoşa'da doğdu. Babasının mesleği kasaplıktı. İngiliz idaresinin Türkleri Kıbrıs'tan gönderme siyaseti çerçevesinde İngiltere veya Türkiye'ye gitme hakkı verilen ailesi, seçimini Türkiye'den yana yaptı ve 1938 yılında Antalya'ya göç etti. Kutlu Adalı; ilk, orta ve lise eğitimini Antalya'da sürdürdü. Antalya Lisesinde okurken arkadaşlarından biri ileriki yıllarda hukukçu ve siyasetçi olarak tanınacak olan Deniz Baykal idi. Bu dostluk ileriki yıllarda da devam etti. Kutlu Adalı, genç yaşta Anadolu'nun her yerini dolaştı. Özellikle Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinden çok etkilendi ve Kağnı Yolu adlı eserini yazdı. 1954'te Kıbrıs'a kesin dönüş yaptı. 1958-61 yılları arasında Gençlik, Beşparmak ve Uyan dergilerini çıkaran Kutlu Adalı, ayrıca Beşparmak yayınevini kurdu. Nacak gazetesinin yazı işlerini yönetti. 1960-72 yılları arasında Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı'nda özel kalem müdürlüğü görevini sürdürdü. 1972'den 1974'e kadar Bayrak Radyosu'nda denetleme kurulu üyeliğinde bulundu. 1974'te Kayıt ve Nüfus Dairesi Müdürlüğü'ne getirildi. 1985'te buradan emekli oldu. kamu görevlisi iken kıbrıs'taki köyleri dolaşmış, köy raporları yazmıştır. tüm bu tecrübelerini 1963 yılında yayınlanan dağarcık adlı kitapta toplamıştır. kutlu adalı, kıbrıs'ın bölünmesine karşı çıkarak barış, demokrasi ve kıbrıslılık bilinci konularında yazılar yazdı. 1985-1996 arasındaki yaklaşık on yılını ağırlıklı olarak Söz, Ortam, Yeni Düzen ve Kıbrıs Postası gazetelerinde eleştirel köşe yazıları yazarak geçirdi. söyleşi, çirkin politikacı puf, hayvanistan, sancılı toplum, köprü, şago, nasrettin hoca ve kıbrıs yayımladığı diğer kitaplardır.

Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde vurularak katledildi. Ölümü kayıtlara "faili meçhul" olarak geçti. Vefatı üzerine ailesi tarafından "Kutlu Adalı Vakfı" kuruldu. Vakfın ilk yayını, Kutlu-İlkay Adalı'nın şiirlerinden oluşan Gideyim Buralardan Diyorum adlı kitap oldu. Eserlerinin büyük bir kısmı yayımlanmayı beklemektedir. Yaklaşık 36.000 kitaptan oluşan kütüphanesi, ailesi tarafından yakındoğu Üniversitesine bağışlandı. Üniversite kütüphanesi içinde "Kutlu Adalı Bölümü" oluşturuldu. Sağlığında ve vefatından sonra çok sayıda ödül aldı. Bunlardan bazıları; Altın Muflon Gazetecilik Ödülü, Necati Özkan Makale Ödülü'dür.

1961 yılında İlkay Hanım'la evlendi. Adalı ailesinin, İl ve Kut adlarında iki kızı ile Er adını verdikleri bir oğulları oldu. İlkay Adalı da şair ve yazar kimliğiyle tanınan biridir ve hâlen Lefkoşa'da eşinin vurulduğu ve sonradan adının verildiği Kutlu Adalı Sokak'ta yaşamaktadır

goncoloz

beytambal galsin
Ayşen Topal'ın derlediği bir goncoloz masalı,
bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde bir köy varmış. bu köyde fakir bir kocakarı yaşarmış. kocakarı bir gün ovaya çalışmaya gitmiş. ancak eve dönmeye geç kalmış.
ortalık da iyice kararmış, yağmur yağmaya başlamış. aceleyle evine dönmeye çalışan kocakarı, köye yanaşınca ortalıkta bir şangırtı şungurtu duymuş. etrafına bakınınca
bir de ne görsün! goncolozlar olukların altında yıkanmazlar mı... kocakarı onlara görünmemeye çalışarak yavaş yavaş evine yaklaşıp açmaya çalışırken ağlayan bir çocuk
görmüş. kocakarı çocuğu kucağına almış, içeri girmiş. girmesiyle beraber çocuk büyümeye başlamış...
kocakarı korkusundan oracıkta düşüp ölmüş.
ben da bıraktım da geldim...

raif denktaş

beytambal galsin
"...Kendisi de çok sert araba kullanan birisiydi ve o günlerde büyük bir manevi baskı altındaydı. Şöyle başladı iş: Ölümünden birkaç ay evveldi. (Rauf Raif Denktaş, 27 Aralık 1985'te, Magosa'da öldü.) Birden bire büyük bir gazetede uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor diye bir manşet çıktı. Raif ağlayarak bana geldi, "Baba, ben çocuklarıma bunu nasıl bırakırım" dedi. Oğlum tekzip yaz dedim. Yayınlamadılar. Nereden çıktı diye araştırdım tabii. Nurettin Ersin Paşa (Eski MİT Müsteşar Yardımcısı, 1984'te kadar Milli Güvenlik Konseyi üyesiydi), Allah razı olsun, ona dedim ki "Bu gazeteye göre MiT'e ifade veren falan kişinin beyanatıdır. Allah aşkına, billah aşkına aileyi de tatmin etmek için bu ifadeyi bize gönderir misiniz?" İki bant halinde gönderdi bana. Bandın biri baştan aşağıya kadar bu adam kendi ilişkilerini şey yapar, Kıbrıs'a gelir, Kıbrıs'ta bir Raif var, kamyoncu Raif diye bilinir, bununla ilişkilerinden bahsediyor. Kamyoncu Raif, kamyoncu Raif... İki-üç saatlik bir bant. O bant bir tarafa... Ondan sonra o büyük gazeteye verilen bilgi. Yani ikinci bant: "Sen Raif'le falan falan işleri yaptığını söyledin. Evet. Bu Denktaş'ın oğlu Raif miydi? Evet." Bu, o büyük gazeteye veriliyor.

* MİT tarafından?
Evet, niçin yine? Çünkü ben o yıllarda yine Türkiye'de hayır mı diyelim, evet mi diyelim diye bir tartışmanm içindeyim.

* Yani MİT bunu hükümetin (Dönemin Başbakanı Özal) bilgisi dahilinde mi yapıyor yoksa içindeki bir kanadın operasyonu mu?

Evet, onun içinden biri. MİT'in (Dönemin MİT Müsteşarı Burhanettin Bigalı) resmi şeyi mi bilmiyorum. Ama oradan basma bu şekilde sızdırılıyor. Bunun üzerine ben o gazetenin Yazıişleri Müdürü'ne "Nasıl yaparsınız bunu" diye soruyorum. Bana verdiği yanıt çok ilginçti. "Bizim istihbarat şefimiz Yunan asıllı biriydi, onun işine son verdik" dediler. O da öyle kaldı. Bu olaydan bir ay evvel aynı gazetede yine manşet: Raif bir anarşisti (Savcı Doğan Öz'ün katili Hüseyin Kocabaş) evinde saklıyor diye. O zaman da ben Kiprianu'yla New York'ta görüşmeler yapıyorum. Ve oraya gelmeden önce güya Kiprianu'nun komando oğlu kaybolmuş, kaybettiren de seçime hazırlanan Klerides'miş gibi bir hava var. Klerides bu laflara tahammül edemeyip seçimden çekilince Kiprianu'nun oğlu da ortaya çıkıyor. Ben de New York'ta "Oh bunu Kiprianu'nun aleyhine ne güzel kullanırım" diye bekliyorum. Ama ben gidene kadar gazetede bu çıkıyor. Benim hiç haberim yok. Raif bu kez yine telefonda "Baba yine böyle yaptılar, ne yapacağım" dedi. Dava et gazeteyi dedim. Etti ve o gazete 50 bin lira tazminat ödemeye mahkum oldu. Ama tekzibi yayınlamadılar. İşte Raif o psikoloji içinde üniversiteye gider ders verir ve gelirdi. O kazayı da o zaman yaptı. Hayatımın en büyük trajedisidir."

Devrim Sevimay'ın Rauf Raif Denktaş ile yaptığı 23 Kasım 2004 Salı günü Vatan Gazetesinde yayımlanan röportajı.

faiz sucuoğlu

beytambal galsin
ilk icraatı UBP Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve BRT Yönetim Kurulu Başkan Özer Kanlı'yı görevden alması oldu.

Özer Kanlı'yı sık sık “klik ve hizip” olarak niteleyen Sucuoğlu, “Kanlı benden önceki bir çok başkanı da yanlış yönlendirdi. Aynı hataya düşmeyeceğim” ifadesini kullanmıştı. (kaynak)

Kanlı'nın bu karara cevabı ise "GÜLÜ-YORUM" oldu.

Özer Kanlı'nın görevden alınması Derviş Eroğlu ve Ersin Tatar'ın UBP içinde hakimiyetlerine de uyarı oldu.

kim ne dedi

beytambal galsin
"Dün dündür, bugün bugündür!!! Değişmeyen bir şey var ama: Zihniyet! Gaile memleket, halk falan değil! Rahmetli Ciğerci Ahmet'in dediği gibi: "Fasulyanın yahnisi gitti geldi aynisi!"

Tufan Erhürman

(Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Aytaç Çaluda'nın "bütçe seçimden sonraya kalacak" ifadesi için yaptığı eleştiri)

mustafa alnar

beytambal galsin
Antalya'da organize edilen Euro Tour U23 kategorisinde Avrupa şampiyonluğuna ulaşan Doğu Akdeniz Üniversitesi Bilardo Takımı oyuncusu.

Avrupa Cepli Bilardolar Federasyonu'nun düzenlediği EURO TOUR organizasyonunun U23 kategorisinde KKTC'yi temsil eden Mustafa Alnar, rakibi Alman Luca Menn'i 8-2'lik bir skorla yenerek Avrupa şampiyonu oldu.

Mustafa Alnar daha önce 2016 yılında Avrupa, 2017 Dünya Gençler 9 Top Şampiyonası'nda dünya üçüncülüğü, 2017 yılı yazında ise Avrupa ikinciliği kazanmıştı.

niyazi kızılyürek

beytambal galsin
kıbrıs sorununu bir makalede özetlemiştir.

Devlet Bahçeli Enosisçidir!
Yazının başlığını irdelemeden önce, Türkçülerin ve Osmanlıcıların  bıraktığı Kıbrıs mirasına bir göz atalım.1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu, Kıbrıs'ı Kıbrıslı Müslümanlarla beraber Büyük Britanya İmparatorluğu'na kiraladı.

1914'te, Pan-Türkçü hayaller peşinde koşan Enver, Talat ve Cemal Paşaların savaş politikaları yüzünden İngilizler adayı ilhak etti.Turan rüyası görenlerin yol açtığı büyük yıkımların sonucunda kurtarılabilenleri kurtaran Mustafa Kemal, Lozan Antlaşmasında Kıbrıs'ta İngiliz İmparatorluğunun egemenliğini kabul etmek zorunda kaldı ve Kıbrıslı Türkleri isterlerse Türkiye'de yaşamaya davet etti.
Bundan böyle, Türkiye'nin uzun yıllar Kıbrıs politikası olmayacaktı.Tek başına kalan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların Enosis politikasına karşı her cephede kavga verdiler. Kavanin Meclisinde, basında, sokakta ve daha birçok başka girişimleriyle Enosisin önünü kesmeye çalıştılar.

Türk Hariciyesinde Kıbrıs haritası bulunmayan 1940'lı yıllarda büyük kalabalıklar halinde sokaklara indiler ve Enosise hayır dediler.

O sıralarda Türkiye'de Pan-Türkçü gruplar Nazi Almanya'sı ile işbirliği yapıyor ve Sovyetler Birliği'nin yıkılmasını ümit ediyorlardı. Beklentileri, Kafkasya'yı da içine alan bir Türk Konfederasyonu oluşturmaktı. Kıbrıs gündemlerinde yoktu.

Kıbrıslı Türkler, 1950'li yılların başına kadar Türkiye'nin kapılarını çalıp uyuyan Türkiye'yi uyandırmaya çalıştılar. Yüz bulmadılar.Türkiye, Kıbrıslı Türklerin direnişini uzaktan izliyordu, ta ki İngiliz emperyalizminin dümen suyunda gidinceye kadar.1950'li yılların ortasında İngilizlerin uyarı ve yönlendirmeleriyle Kıbrıs konusunda konuşmaya başlayan Türkiye tam olarak ne istediğini bilmiyordu. Bazen adada İngilizlerin kalmasını, bazen de adanın Türkiye'ye verilmesini savunuyordu. Kıbrıslı Türkler ise inat ve ısrarla Enosise hayır demeye devam ediyordu.

İngilizler kendi çıkarları uğruna Türkiye'yi Kıbrıs Sorununa taraf yaptılar.

1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ve Enosisin önü kesildi. Fakat bu arada, Kıbrıs'ta da yandaş edinen Türkçü gruplar ve Derin Devlet, Cumhuriyet'in yaşaması için değil, yıkılması ve ayrı bir Türk devleti kurulması için uğraşıyordu. Bu da Enosis için çabalayan Makarios'un işine yarıyordu.

1963-64 çatışmalarında İsmet İnönü' ün yaptığı “devletten ayrılmayın” uyarılarını dikkate almak yerine, Türkçü Türkeş'in yolundan giderek ayrı Türk devleti kurmaya heveslenenler, Kıbrıslı Türkleri çok zor duruma düşürdüler.

Yunan Cuntasının 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios'a darbe yapmasıyla Türkiye Kıbrıs'a çıktı. Fakat süratle Kıbrıs'ta çözüme gitmek varken, Milli Cephe hükümetlerinde yer alan Türkçü Türkeş, Osmanlıcı Erbakan ve popülist Demirel, toprak şevkiyle ve vatan millet sakarya nutuklarıyla çözümsüzlük politikalarına yöneldiler ve Kıbrıslı Türkleri çözümsüzlüğe ve statükosuzluğa mahkum ettiler.
Türkçü Denktaş ve Türkiye'deki Türkçülerle popülist politikacılar, uluslararası hukuku çiğneyerek Kıbrıs'ta ayrı bir Türk devleti kurup yaşatmaya yönelince, Kıbrıslı Türkleri kapkara bir yalnızlığa sürüklediler.
2002 yılının sonunda Annan Planı masaya yatırıldığı andan itibaren, Kıbrıs'ın Avrupa Birliğine resmen üye olduğu 2003 Nisanına kadar, Türkçüler ve Derin Devlet, Annan Planının reddedilmesi için her yola baş vurdular.

Barış isteyen Kıbrıslı Türkleri “Rumcu” ilan ederek aşağıladılar. Kendi çıkarları için çizgi değiştiren dönemin AKP hükümetine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Bu girişimleriyle Annan Planının zamanında kabul edilmesini engellediler.

2004'te AKP ve Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Annan Planına evet dediğinde, atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti. Kıbrıslı Rumlar şimdi bütün Kıbrıs adına AB üyesiydiler ve bu yüzden Annan Planına rahatlıkla hayır diyebildiler.

Saplantılı milliyetçiler, Türkçüler ve Derin Devlet, Kıbrıslı Türklere kötü bir miras bıraktılar. Kıbrıslı Türkler eşit ve tanınmış bir toplum olarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ortağı ve AB üyesi olamadılar. Varlıkları gözetilmeyen, görünmeyen, statüsüz bir toplum olarak yaşamaya mahkum edildiler.

Barışsever Kıbrıslı Türkler bugün Kıbrıs'ta barış için mücadele etmek zorunda kalıyorlarsa, bu, geçmişin hatalarını düzeltmek, Türkçü hayaller ve imparatorluk hevesiyle kaybedilen bir davayı kazanmak içindir.    
    
Gelelim yazının başlığına.

Enosis, Yunancada birleşme demektir. Almancada Anschluss deniyor. Örneğin Hitler, Avusturya'yı Anschluss/Enosis yaparak Almanya'ya bağlamıştı. Bu yüzden, akraba bir topluluğun varlığını ileri sürerek başka topraklarda yayılmacı milliyetçilik yapanlara Anschluss-Milliyetçisi de deniyor. Yani, Enosis-Milliyetçisi...

Kıbrıslı Rumlar uzun yıllar Enosis-Milliyetçiliği yaptılar ve “Kıbrıs Helen'dir” dediler. Şükür ki bunlardan artık çok kalmadı.

Fakat Devlet Bahçeli hala “Kıbrıs Türk'tür” diyor ve Kıbrıs'ı Türkiye'ye bağlamak istiyor.

Yani, açıkça Enosis-Milliyetçiliği yapıyor...Kıbrıslı Türk barışsevereler Helen-Enosisine ne kadar hayır dedilerse, Türk-Enosisine de o kadar hayır demeye kararlıdırlar.

Önümüzdeki döneme damga vuracak olan, bu mücadele olacaktır... 

Niyazi Kızılyürek
https://www.yeniduzen.com/devlet-bahceli-enosiscidir-15169yy.htm

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol