kıbrıslı türklerin atatürk sevgisi

beytambal galsin
ATATÜRK

"Ön teker nere giderse arka teker de ora gider."

Öğretmenlerin, İngiliz boyunduruğu altında iken okulun salonuna asmaktan korktuğu, çekindiği yıllarda köylü; evine, kahvesine, birliğine, derneğine, Atatürk ile Türk büyüklerinin resmini asmakta bir sakınca görmüyordu. Sağdan soldan gelen baskılara omuz silkiyor, kulak vermiyordu.

Kıbrıslı Rumların, Türkiye'ye çıkan Yunanlıları çılgınca alkışlayıp, sevinçten oynayıp zıpladıkları, taşkınlıkla yaptıkları yıllarda, Kıbrıs Türk köylüsünün Atatürk'e bağlanmaması, onu sevmemesi olanaksızdı. Bütün köylünün yüreciği o yıllarda Atatürk'le birlikte atmıştı. Onun ilerlemesi, onun başarıları, Kıbrıs'ın her yanındaki Türkler arasında bayram havası yaratmıştı. Savaşa katılamıyorlardı ama, para toplayıp gönderme yolları arıyorlardı!

Yunanlar İzmir'e çıkınca, Rumlar pek çok alay etmişti Türklerle. Yunanlar İzmir'de denize dökülünce sus pus olan, kuyruklarını bacaklarının arasına sokan Rumlarla da, Türklerin pek çok alay etmişti sonradan. Bağlarbaşı'nda o günlere değin bir öykü dinledim. Yunanlar İzmir'e çıktılar. Durmadan Ankara'ya doğru ilerliyorlar! Ha bugün ha yarın Ankara'ya girilecek, Mustafa Kemal esir edilecek! Bütün Kıbrıs Rumları gibi Bağlarbaşı'ndaki Rumlar da sevinç içinde. Sevinçlerinden yapmadık taşkınlık bırakmıyorlar. Türklerle alay ediyorlar. Evrende Türk denen bir ulus kalmadı artı diyorlar! Derken bütün Kıbrıs bir gün çalkalandı:

"Mustafa Kemal esir düştü! Trikopis Kemal Paşa'yı teslim aldı!"

bu acı salık üzerine Bağlarbaşı Türkleri aralarında para toplıyarak, Leymosuna birini yolladılar. Telgraf çektirdiler. Salığın doğruluk derecesini öğrenmek istediler. Fakat çok sürmez bir başka salık, Kıbrısı bir uçtan bir uca bir çırpıda çalkalar:

"Trikopis teslim oldu Yunanlar İzmir'e doğru kaçıyor!..."

İşte bu salıktır ki bütün Kıbrıs Türklerine sevinç gözyaşları döktürür. Rumlardan bol bol öç alırlar. Bağlarbaşlılar ise köy kahvesinin önündeki iri dut ağacının tepesine bir Türk bayrağı çekerler. Bayrak; ortasına ivedilikle ay ile yıldız dikilmiş kırmızı bir masa örtüsünden başka bir şey değildir!.

Kurtuluş Savaşı günlerinde Kavaklı köyünde de Rumlar epey Türkleri incitmişlerdi. Fakat sonradan Trikopis esir düşüp, Yunanlar kurtuluşu İzmir'e doğru kaçmakta bulunca, incitme sırası Türklere gelmişti. O günlerde Kavaklı Türkleri, köydeki Rumlara şu dörtlüğü söylemekteydi:

Var olasın Kemal Paşa
Askerinle binler yaşa
Yüzbin Yunan kellesini
Atasın birden aşaa

Bu olaydan sonra Rumlar köyde tutunamaz oldular. Çok sürmedi hepsi köyden göç ettiler. Bu gün Kavaklı'da bir Rum bile yoktur.

Kıbrıs Türk köylüsü, kentlisi o yıllardan başlayarak tellim Atatürk'ün, onun ilkelerinin, devrimlerinin yanında yer aldı. Ona artan sevgiyle bağlandı.

Bu gün Kıbrıs Türkü köylüsü kentlisi okullarını Atatürk'ün resimleri ile, heykelleri ile süslüyor. Çocuklar kafasını onun ilkeleri, onun devrimleri ile dolduruyor. Sömürgeliren kılıcı yok başlarında artık. Önce ana baba, su ekmek demesini öğrenen çocuklar, bu gün bu listenin başına Atatürk'ü eklemiştir. Atatürk Kıbrıs Türk köylüsü için sonsuz bir devinme, güç kaynağı, doğruyu, gerçeği, ileriyi gösteren bir ışıktır. Karanlık, nemli, zindan gibi evlerde yaşayan pek çok köylümüze yaşama gücü veren, evini aydınlatan, köyünü ayakta tutan, bu ışıktır. Bu ışık olmasa, bu sınır olmazdı!...

kutlu adalı
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol