borcuna sadık olmayan kimse.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
1. Osmanlı donanmasında kullanılan kadırga türünden savaş gemisi.
2. ana ve babası arasında evlilik bağı olmadan meydana gelen çocuk. piç.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
2. ana ve babası arasında evlilik bağı olmadan meydana gelen çocuk. piç.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
1. kunduracı ve saraç gibi sanatkarların kullandığı tezgah.
2. meyhane, kahvehane gibi yerlerde sahibinin önünde bulunup, müşterinin diğer tarafında kaldığı yüksek masa şeklindeki yer.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
2. meyhane, kahvehane gibi yerlerde sahibinin önünde bulunup, müşterinin diğer tarafında kaldığı yüksek masa şeklindeki yer.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
yüksek ses çıkarmak
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
Hristiyanlıkta kutsal kimse. aziz, azize.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
baf yöresinde yapılan çitlembik sakızı.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
araba, otomobil.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
kaynak: kıbrıs ağzı, erdoğan saracoğu.
farklı ırkların karışmasından oluşan; melez.
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
açıkça ortaya koymak, belli etmek, açık vermek.
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
cinsi münasebete maruz bırakmak.
'tavuklar yerdeyse kirpi onları aşandırır.'
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
'tavuklar yerdeyse kirpi onları aşandırır.'
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
küçük su kanalı.
seher yolu bu mudur
argı dolu su mudur
gidi deyyusun gızı
evde deyil bu mudur.
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
seher yolu bu mudur
argı dolu su mudur
gidi deyyusun gızı
evde deyil bu mudur.
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
(bkz: argasti)
aynı çeşit dükkânların bulunduğu yer.
(bkz: annaş)
anlaşmak.
'o zamannar gemide çalışırdım. Beyrut'a mal götürürdük. Arkadaşlarıla annaşdık. Beyrut'tan birer şapka aldık.'
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
'o zamannar gemide çalışırdım. Beyrut'a mal götürürdük. Arkadaşlarıla annaşdık. Beyrut'tan birer şapka aldık.'
kaynak: orhan kabataş, kıbrıs türkçesinin etimolojik sözlüğü.
anlamak.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?