fazla pişirilen pekmezin katı kıvama gelmiş hali, pestil. bastelli, pastelli
Susam, bal, şerbet veya pekmezin karamel kıvamına gelinceye kadar kaynatılması, daha sonra da soğutulması şeklinde yapılan bir tatlıdır.
nazara uğramak, kıskançlık ve hasede tutulmak.
"aha da gözü duttu"
"aha da gözü duttu"
kıbrıs türk ticaret odasının kuruluşunda emeği geçen kıbrıslı türk iş insanı.
sarayönü'nde mağasında kadın kıyafetleri, çantaları, şapkaları satardı. sokakta bir kişinın güzel kıyafetli olduğu görüldüğünde, nereden aldın diye sorulduğunda, pek tabii vedia betut'tan derdi. barut ticaret evi bir markaydı. yalnız türkler değil rumlar, ermeniler ve kıbrıs'taki yabacılar da vedia barut'ta alışveriş yapardı. kıbrıs türk toplumunda iş kadınlarının parmakla sayılabileği günlerde vedia barut türk kadınının da öncüsü olmuştur.
21 aralık 1963 iile 20 temmuz arasında geçişler sadece ledra palas'dan yapılıyordu. ledra'dan sadece diplomatlar, bm görevlileri rahatça geçiş yapabiliyorlardı. rumca gazetelerin barikatlardan alınıp türk tarafına geçirilmesine vesile olmuştu. kemal aşık gazeteleri vedia hanıma götürür oradan da gazeteler başta cumhurbaşkanı olmak üzere ilgili bakanlıklara ve brt'ye verilir, böylece halk rum kesiminde olup bitenleri öğrenmiş olurdu.
sarayönü'nde mağasında kadın kıyafetleri, çantaları, şapkaları satardı. sokakta bir kişinın güzel kıyafetli olduğu görüldüğünde, nereden aldın diye sorulduğunda, pek tabii vedia betut'tan derdi. barut ticaret evi bir markaydı. yalnız türkler değil rumlar, ermeniler ve kıbrıs'taki yabacılar da vedia barut'ta alışveriş yapardı. kıbrıs türk toplumunda iş kadınlarının parmakla sayılabileği günlerde vedia barut türk kadınının da öncüsü olmuştur.
21 aralık 1963 iile 20 temmuz arasında geçişler sadece ledra palas'dan yapılıyordu. ledra'dan sadece diplomatlar, bm görevlileri rahatça geçiş yapabiliyorlardı. rumca gazetelerin barikatlardan alınıp türk tarafına geçirilmesine vesile olmuştu. kemal aşık gazeteleri vedia hanıma götürür oradan da gazeteler başta cumhurbaşkanı olmak üzere ilgili bakanlıklara ve brt'ye verilir, böylece halk rum kesiminde olup bitenleri öğrenmiş olurdu.
kasaba.
kaba yapılı erkek
kaşık.
beytambal: çocukluğumda işittiğim bir dilden, özellikle babaannemin dilinden bir sözcük kalmıştı bende: "beytambal"... anladığım kadarıyla belirli bir manası henüz yok, ama kıbrıs'ta kullanılıyor yine de. bazılarına göre şeytan, başkalarına göre "alllahın işi" --ki biliriz, galiba şeytan da "allahın işi" olmalı... yine başkalarına göre çok hukuki ve pratik bir mesele: "beytambal kalsın" diye bir deyim var... ve bu deyim diyor ki tamam, bunlar benim diye bana sitem ediyorsunuz... ben de diyorum ki tamam, alın gidin, ya da diyorum ki, "beytambal kalsın"... yani bana da kimseye de yaramasın... beytambal, demek ki, miras kalıp hiçbir işe yaramayan mal mülk demek... ama aynı zamanda her şeyimizin üstüne çöreklenebilecek olan bir lanet... çocuk doğuruyoruz ve beytambal'a veriyoruz mesela --basit bir kızamıktan bile ölüp gidecek kadar kırılgan...
bu kelimeyi en bolca kullananlar bile anlamını açıklayamadı... kelimenin hiçbir etimolojik kökeni ya da yakınlığı yok... semantik şebekesi henüz tamamlanmamış durumda... çok çok "atıl" diye tercüme edebilirsiniz ama bu da yetersiz, çünkü kelime kapanmamış henüz..."beytambal kalsın" en büyük lanet hala... ve kelime kapanmamışlığına rağmen o kadar "açık" ve "canlı" ki, kıbrıs'ta boşa gidene, heba edilen her şeye "beytambal'a kaldı" diyorlar hala... beytambal kalmak, beytambala kalmak, bütün bu sözcükler biliniz ki son otuz yıllık hayatları içinde bütün kıbrıslı türklerin hayatını örüp duruyorlar...ya da kazıp duruyorlar, ağ örüyorlar, ve her türlü börtü böcek gibi işliyorlar... kıbrıs romantizmi yapmama neden yok... ama hissediyorum ki böyle bir "açık kelimeye" duyulan ihtiyaç şu anda muazzam: "beytambal galsın" biraz ressentiment de içererek "tamam alın gidin, lanet olsun" demekten başka bir şey değil... bir filistinli şu anda israil işgali sırasında neye karşı savaşması gerektiğini iyi biliyor... kıbrıslı türk insan ise bunu bile asla bilemeyecek bir tür haline getirildi... tek diyebileceği şey "alın gidin" –beytambal kalsın... ya da "alın gidin" çünkü zaten benim değilmiş... beytambal bir mirasın karadeliğe düşüşü gibi bir şey... genelde işe yaramaz miras için kullanılıyor gibi... ya da eli ayağı olmadan doğan bir çocuk... veya gözü, kulağı yok... veya sakat, duymuyor, görmüyor, yürümüyor... şimdi denktaş ile klerides şu "beytambal"a, yani kıbrıs'a ilişkin son budalaca sohbetlerini yapmaya girişecekler ve yine --yavole ve yavorka(na) (bunlar da lanetleme sözcükleri)-- o küçücük ülkenin küçücük nüfusu acılarını bağrına çekecek..."
ulus baker, yüzeybilim fragmanları, https://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=21,253,0,0,1,0
bu kelimeyi en bolca kullananlar bile anlamını açıklayamadı... kelimenin hiçbir etimolojik kökeni ya da yakınlığı yok... semantik şebekesi henüz tamamlanmamış durumda... çok çok "atıl" diye tercüme edebilirsiniz ama bu da yetersiz, çünkü kelime kapanmamış henüz..."beytambal kalsın" en büyük lanet hala... ve kelime kapanmamışlığına rağmen o kadar "açık" ve "canlı" ki, kıbrıs'ta boşa gidene, heba edilen her şeye "beytambal'a kaldı" diyorlar hala... beytambal kalmak, beytambala kalmak, bütün bu sözcükler biliniz ki son otuz yıllık hayatları içinde bütün kıbrıslı türklerin hayatını örüp duruyorlar...ya da kazıp duruyorlar, ağ örüyorlar, ve her türlü börtü böcek gibi işliyorlar... kıbrıs romantizmi yapmama neden yok... ama hissediyorum ki böyle bir "açık kelimeye" duyulan ihtiyaç şu anda muazzam: "beytambal galsın" biraz ressentiment de içererek "tamam alın gidin, lanet olsun" demekten başka bir şey değil... bir filistinli şu anda israil işgali sırasında neye karşı savaşması gerektiğini iyi biliyor... kıbrıslı türk insan ise bunu bile asla bilemeyecek bir tür haline getirildi... tek diyebileceği şey "alın gidin" –beytambal kalsın... ya da "alın gidin" çünkü zaten benim değilmiş... beytambal bir mirasın karadeliğe düşüşü gibi bir şey... genelde işe yaramaz miras için kullanılıyor gibi... ya da eli ayağı olmadan doğan bir çocuk... veya gözü, kulağı yok... veya sakat, duymuyor, görmüyor, yürümüyor... şimdi denktaş ile klerides şu "beytambal"a, yani kıbrıs'a ilişkin son budalaca sohbetlerini yapmaya girişecekler ve yine --yavole ve yavorka(na) (bunlar da lanetleme sözcükleri)-- o küçücük ülkenin küçücük nüfusu acılarını bağrına çekecek..."
ulus baker, yüzeybilim fragmanları, https://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=21,253,0,0,1,0
çamaşırın üstüne giyilen her türlü şey. urba, giysi.
tırnak cilası, oje, el tırnak bakımı, manikür. manakür de denir.
kızarmış ekmek. ekmek kızartmak için kullanılan küçük saca gabiralık denir. kabira.
bir çeşit köfte.
kepekten yapılan bir tür tatlı. şamşi de denir.
çitlembik ağacından elde edilen sakız, damlasakızı.
fıstık içi. hellim konulan kap; tavuğun göğsü. aynı zamanda erken üreyip ortalığa yayılmak; çok çocuk doğurmak; (at, eşek vb. hayvanlar) doğurmak ankamında da kullanılır.
kuşkonmaz.
reçel; marmelat; meyveler pişirilerek yapılan bir tür tatlı.
Mucendra ya da mücaddara; Kıbrıs, Suriye, Mısır ve Lübnan'daki aile sofralarında yer alan klasik bir yemektir. yeşil mercimek ve pirinçten yapılan pilav.
kurutularak yemeği yapılan bir tür sebze. molihiya, molehiya, mulihiya denldiği de olur.
çitlenbikten yapılmış peksimet.
pişirildikten sonra dilim dilim kesilerek ısıyla kurutulmuş ekmek. peksimet.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?