sadrazamköy . Livera, Liveras.
Girne'nin batısında, Koruçam (Kormacit) Yarımadası kuzeybatı sahil yolu üzerinde, Kormacit Burnu'na çok yakın bir yerde bulunan köy. Girne'denuzaklığı 40 kilometredir . Doğuda Kayalar (Orga) ve güneydoğuda Koruçam (Kormacit) köyleri ile komşudur. Kuzeyi ve batısı denizdir . Kıbrıs adasının kuzeybatıdaki son noktası olan Kormacit Burnu'nun köyden uzaklığı 1.5 – 2 km'dir. Köy topraklarının büyük bir bölümünü, batısındaki Güzelyurt (Omorfo) Körfezi sahilleri oluşturur.
1974'ten önce nüfusunun tamamını Rumların oluşturduğu köyün orjinal adı olan Liveras'ın nereden geldiği bilinmemektedir . Her ne kadar Rum araştırmacı N. Klerides bu ismin önceleri “Liviera”, daha sonra “Livieros” ve son olarak “Liveras” şeklinde kullanıldığını ve bu ismin Lüzinyan döneminden kalma olduğunu belirtse de, köyün adına hiçbir Orta Çağ haritasında rastlanılmaz. 1974'ten sonra köy adları Türkçeleştirilirken köye “Sadrazamköy” adı verilmiştir.
Köy denize çok yakın bir düzlük üzerinde kuruludur. Güneye doğru yükselti artar. Güneyi ormanlıktır ve “Kormacit Ormanı” adıyla bilinen araziler , orman ağaçları ve maki bitki topluluğu ile kaplıdır. 20 Temmuz 1974'ten sonra köye Türkiye'nin Araklı-Trabzon yöresinden göç eden aileler yerleştirilmiştir. Köylünün başlıca gelir kaynakları hayvancılık , kuru ziraat , sulanabilen yerlerde sebzecilik ve bölgedeki zeytin ile harup ağaçlarıdır.
1974'ten önce nüfusunun tamamını Rumların oluşturduğu köyün orjinal adı olan Liveras'ın nereden geldiği bilinmemektedir . Her ne kadar Rum araştırmacı N. Klerides bu ismin önceleri “Liviera”, daha sonra “Livieros” ve son olarak “Liveras” şeklinde kullanıldığını ve bu ismin Lüzinyan döneminden kalma olduğunu belirtse de, köyün adına hiçbir Orta Çağ haritasında rastlanılmaz. 1974'ten sonra köy adları Türkçeleştirilirken köye “Sadrazamköy” adı verilmiştir.
Köy denize çok yakın bir düzlük üzerinde kuruludur. Güneye doğru yükselti artar. Güneyi ormanlıktır ve “Kormacit Ormanı” adıyla bilinen araziler , orman ağaçları ve maki bitki topluluğu ile kaplıdır. 20 Temmuz 1974'ten sonra köye Türkiye'nin Araklı-Trabzon yöresinden göç eden aileler yerleştirilmiştir. Köylünün başlıca gelir kaynakları hayvancılık , kuru ziraat , sulanabilen yerlerde sebzecilik ve bölgedeki zeytin ile harup ağaçlarıdır.
geçitköy'de yer alan kilise. herhangi bir özelliği olmayan bu kilise Apostol Andreas'a adanmıştır. Kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Fakat oldukça yeni bir yapı olduğu kesindir. 1974'ten sonra, yapıda hiçbir değişiklik yapılmadan cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Camiye, Şehit Allahverdi Kılıç Camisi adı verilmiştir.
Girne kıyı ovasının batısındaki son köydür. Girne ile Güzelyurt anayolu üzerinde bulunan köyün Girne'den uzaklığı 25 kilometredir. Köy, Panagra Geçidi'nin üzerindeki hafif engebeli bir düzlük üzerinde kuruludur. Arazisi; Beşparmak Dağları'nın güney yamaçlarından doğan, dağlık bölgeyi yarıp kuzeye yönelen, Parnet Deresi ile birleşerek Panagra deltasını oluşturan ve köyün kuzeyinde denize dökülen Panagra (Paleomilos) Deresi ile parçalanmıştır. Bu derenin geçtiği vadide 1989 yılında tamamlanan 1.800.000 m3 su kapasiteli Geçitköy – Dağdere Göleti inşa edilmiştir. 2004 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarafından Mersin'in Anamur ilçesindeki Kocaçay üzerinde yaptırılan Alaköprü Barajı'ndan KKTC'ne Boruyla Su Götürme amaçlı bir proje başlatılmıştır.
20 Temmuz 1974'ten sonra köy isimleri Türkçeleştirilirken köyün adı değiştirilmiş ve Girne ve Güzelyurt arasındaki geçitte yer alması nedeniyle Geçitköy olarak isimlendirilmiştir.
20 Temmuz 1974'ten sonra köy isimleri Türkçeleştirilirken köyün adı değiştirilmiş ve Girne ve Güzelyurt arasındaki geçitte yer alması nedeniyle Geçitköy olarak isimlendirilmiştir.
lapta'ya bağlı köy. vasilya.
Girne'nin 18 km batısında , dağınık yerleşim şekline sahip bir köydür. Vasilya Yunanca kral anlamına gelen vasilias kelimesinden türemiştir. 1958-59 yılları arasında köy isimleri Türkçeleştirilirken Vasilya'nın adı Karşıyaka olmuştu. 2000'li yılların başına kadar köylünün en önemli geçim kaynağı limon bahçeleriydi. Girne ilçesinin tümünde 2003-2004 yıllarında başlayan inşaat patlaması vasilya'da da gerçekleşmiş, bölgede çok sayıda lüks villalar, toplu konutlar, oteller ve tatil köyleri inşa edilmiştir.
“vefa borcumdu, atadım oldu bitti”
erhan arıklı
(15 mart 2021 tarihinde Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı'nın, Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) yönetimine, 'sahte evrak düzenleme düzenleme/tedavüle sürme' suçlarından hüküm giyen Okan Erdemsiz'i ataması üzerine gelen tepkilere verdiği yanıt)
erhan arıklı
(15 mart 2021 tarihinde Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı'nın, Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) yönetimine, 'sahte evrak düzenleme düzenleme/tedavüle sürme' suçlarından hüküm giyen Okan Erdemsiz'i ataması üzerine gelen tepkilere verdiği yanıt)
Gazimağusa Belediyesi tarafından 1995 senesinden beri organize edilen kültür ve sanat festivali.
ilk festival 4-14 Ağustos 1995 tarihinde gerçekleşti. festivalin programı şöyleydi.
Ortaoyuncular, Ferhan Şensoy.
Resim/Heykel Sergisi – Mehmet Ulubatlı, Nilgün Kozal, Aşık Mene, Emin Çizenel, Ayhan Menteş, Türksal İnce, İlkay Önsoy, Alper Susuzlu, Ercan Sevengül, Gülperi Sevengül, İnci Kansu, Salih İnatçı, Peran Alnar, Mustafa
Hastürk, Osman Keten, Ali Atakan, Taylan Oyuzkan, Kemal Ankaç, Filiz Ankaç, Cem Sungurtekin, Baki Boğaç, Şinasi Tekman, Şenol Özdevrim, Kemal Karaderi.
Konser “Sevdalı Kıyılar” – Muammer Ketencoğlu ve Cengiz Onural.
Klasik Müzik Konseri – Demet Akalın, Erkan Dağlı, Rana Uluçay, Beyhan Demirdağ.
Söyleşi – “Sinema Üzerine” – Mahinur Ergün.
Tiyatro – “Kara Kedi Geçti” – Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları.
Panel – “Kimlikler ve Ötesi” – Ali Akay, Mehmet Yaşın, Sevda Kural Alankuş, Hakkı Yücel.
Konferans – “Mağusa'nın Tarihsel Yapısı” – Turhan Kamil Reishan
Gitar Resitali – Kemal Belevi
Sanat Buluşması – Kıbrıs Türk Yazarlar ve Sanatçılar Birliği
Konser – Ezginin Günlüğü
Gençlik Konseri – SOS ve Jazz Mania
ilk festival 4-14 Ağustos 1995 tarihinde gerçekleşti. festivalin programı şöyleydi.
Ortaoyuncular, Ferhan Şensoy.
Resim/Heykel Sergisi – Mehmet Ulubatlı, Nilgün Kozal, Aşık Mene, Emin Çizenel, Ayhan Menteş, Türksal İnce, İlkay Önsoy, Alper Susuzlu, Ercan Sevengül, Gülperi Sevengül, İnci Kansu, Salih İnatçı, Peran Alnar, Mustafa
Hastürk, Osman Keten, Ali Atakan, Taylan Oyuzkan, Kemal Ankaç, Filiz Ankaç, Cem Sungurtekin, Baki Boğaç, Şinasi Tekman, Şenol Özdevrim, Kemal Karaderi.
Konser “Sevdalı Kıyılar” – Muammer Ketencoğlu ve Cengiz Onural.
Klasik Müzik Konseri – Demet Akalın, Erkan Dağlı, Rana Uluçay, Beyhan Demirdağ.
Söyleşi – “Sinema Üzerine” – Mahinur Ergün.
Tiyatro – “Kara Kedi Geçti” – Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları.
Panel – “Kimlikler ve Ötesi” – Ali Akay, Mehmet Yaşın, Sevda Kural Alankuş, Hakkı Yücel.
Konferans – “Mağusa'nın Tarihsel Yapısı” – Turhan Kamil Reishan
Gitar Resitali – Kemal Belevi
Sanat Buluşması – Kıbrıs Türk Yazarlar ve Sanatçılar Birliği
Konser – Ezginin Günlüğü
Gençlik Konseri – SOS ve Jazz Mania
Salamis'te doğmuş Yahudi bir ailenin oğlu olan, St. Barnabas, Kudüs'te eğitim gördükten sonraKıbrıs'a döner ve Hıristiyanlığı yaymak için M.S.45 yılında St. Paul ile çalışmaya başlar. Bu faaliyetlerden dolayı vatandaşları tarafından öldürülüp, cesedi denize atılmak üzere bir bataklığa saklanır. St. Barnabas'ın öğrencileri olayları izleyip, cesedi Salamis'in batısında bir yeraltı mağarasına gömerler ve göğsüne de St.Mathews'un yaptığı incilin kopyasını koyarlar. Cesedin yeri bilinmediğinden uzun yıllar gizli kalır.
432 yıl sonra piskopos Anthemios, mezarı rüyasında gördüğünü söyleyerek, açılmasını ister. Mezar açıldığında St. Mathews incili dolayısıyla, St. Barnabas teşhis edilmiş olur. Bu keşif sonrasında Piskopos, İstanbul'a giderek İmparator Zeno'yu bilgilendirir ve Kıbrıs kilisesinin özerkliğini kazanır. İmparator, gömütün bulunduğu yerde bir manastır inşası için yeterince bağışta bulunur. Manastır M.S. 477'de inşa edilir. Manastır bir kilise, avlu ve avlunun üç yanında bir zamanlar papazların yaşadığı odalardan meydana gelmiştir.
432 yıl sonra piskopos Anthemios, mezarı rüyasında gördüğünü söyleyerek, açılmasını ister. Mezar açıldığında St. Mathews incili dolayısıyla, St. Barnabas teşhis edilmiş olur. Bu keşif sonrasında Piskopos, İstanbul'a giderek İmparator Zeno'yu bilgilendirir ve Kıbrıs kilisesinin özerkliğini kazanır. İmparator, gömütün bulunduğu yerde bir manastır inşası için yeterince bağışta bulunur. Manastır M.S. 477'de inşa edilir. Manastır bir kilise, avlu ve avlunun üç yanında bir zamanlar papazların yaşadığı odalardan meydana gelmiştir.
Kıbrıs'ta tren ilk defa İngiliz İdaresi döneminde kullanıldı. Kıbrıs'ta kullanılan lokomotifi bir İngiliz şirketi olan "Hamslet" imal etti. İlk proje ve ön çalışma 1899 yılında başlatıldı. Tren ise ilk seferini 1904 yılında Yüzbaşı Pirchard R.E. yönetiminde Lefkoşa-Mağusa arasında yaptı. Tren seferleri 1916 yılına kadar Lefkoşa-Mağusa arasında, sonra Güzelyurt ve 1932 yılından sonra da Lefke'ye kadar yapılıyordu. Tren, Lefkoşa-Mağusa arası 51 mil olan mesafeyi iki saatte gerçekleştirirken yol boyunca dört istasyonda durmaktaydı. Bugün Lefkoşa'da Peyak ambarlarının bulunduğu yer tren istasyonu, karşısındaki kesme taştan kemerli bina da istasyon müdürünün ikametgahı idi. Mağusa'daki istasyon binası ise surların dışında bulunan şimdiki Kaza Tapu Dairesi olarak kullanılan (1974 öncesi Polis Karakolu) alanda idi.Bu bina tren istasyonunun bir bölümü idi. Büyük avlunun içerisinde de tamir atölyesi yer almakta idi. Tren hizmete girdikten sonra ticaret ve turizm gibi ekonomik alanlarda da gelişmeler kaydedildi. Mağusa limanının önemli derecede ticaret ve yolcu trafıği bakımından gelişmiş olması ve daha kısa bir sürede adanın belli yerlerine ulaşımın sağlanması ile meydana gelen turist artışı, trenin sağladığı katkılar olarak gösterilebilmektedir. Özellikle tren hattının Lefke ve Trodos dağlarının yamaçlarına kadar uzatılması, Trodos'da turistik nitelikli otellerin yapılmasına neden oldu. Bu durum da doğal olarak turist sayısının artışını sağlayan etkenlerden biri olmuştur. 1940-1945 savaş yıllarında trenin sık sık kullanılması yıpranmasına neden oldu. Yıpranan trenin tamir edilmesi için 400 bin Kıbrıs Liralık bir bütçeye gereksinim vardı. Bu bütçenin ayrılmasını göze alamayan hükümet, aynı zamanda karayollarının da gelişmesiyle artan motorlu araç sayısı gerekçesi ile trenle yolcu ve yük taşımasına son verdi. Kıbrıs'ta ilk kez çalıştırılan tren şu anda Mağusa'daki Kaza ve Tapu Dairesi'nin avlusunda sergilenmektedir. Tren üzerinde (1) rakamı ve İngilizce yazılı şu ibare bulunmaktadır. "THIS WAS THE FIRST LOCOMOTIVE TO BE IMPORTED INTO CYPRUS. IT WAS USED DURING THE CONSTRUCTION OF THE GOVERNMENT RAILWAY AND THERE AFTER IN IT'S OPERATION FROM 1904-1951"
Kıbrıs'ta yaşadığı bilinen en yaşlı ve canlı ağaçtır.
Ağacın katedralin inşaatına başladığı 1298 yılında dikildiği söylenmektedir. Gövdesi 2.70 metreden sonra 7 dala ayrılır. Yılda yedi kez meyve veren ağaç katedralin önüne büyüleyici bir gölge verir. Kökleri Doğu Afrika'ya ulaşan ağaç, güzel bir meyveye sahip olması, sıcak yerler için yarı kapalı gölge bir mekan oluşturma özelliği ve mobilya yapımı için değerli kerestesinin olması nedeniyle eski Mısırlılar döneminden beri yörede önemliydi.
Ağacın meyvelerine halk arasında Firavun meyvesi denmesi belki de buna bağlanabilir. Yaşamı boyunca birkaç dönem şubat ayında yapraklarını dökmesi ağacın öldüğü izlenimini vermişti. Fakat yaprakların bir ay içinde geri gelmesi ve ağacın koyu yeşil yapraklarla yeniden canlanması insanları hayretler içinde bırakmıştı. Eski papirüs çizimlerinde meyvesinin çizimleri yer almaktaydı. Meyveyi yarmak için kullanılan ve eski Mısırlılar tarafından keşfedilmiş bıçak, bu meyvenin olgunlaşmasını hızlandırmaktaydı. Meyveyi yarmak önceleri, içindeki sineklerin, böceklerin kaçması için düşünülmüştü. Ancak bu yöntemle ethilen gazının üretilmesi sonucu meyve olgunlaşıyordu. Görünüşüne bakılarak birkaç yüzyıl daha katedralin bu ağacı koruyabileceği düşüncesine kapılmak oldukça sevindiricidir.
Cümbez ağacı, ada tarihini anlatan en yaşlı canlıdır. Tanıklık ettiği yüzlerce olay var: Katedral önünde ses çıkaran zırhlar içindeki Lüzinyan Silahşörleri, çekirge belası, Venedik inşaatçıları, 1571 yılındaki bombardıman, birçok deprem, son yapılan meydan düzenlemeleri ve daha yüzlerce olay... Ve daha göreceği birçok sahne...
Ağacın katedralin inşaatına başladığı 1298 yılında dikildiği söylenmektedir. Gövdesi 2.70 metreden sonra 7 dala ayrılır. Yılda yedi kez meyve veren ağaç katedralin önüne büyüleyici bir gölge verir. Kökleri Doğu Afrika'ya ulaşan ağaç, güzel bir meyveye sahip olması, sıcak yerler için yarı kapalı gölge bir mekan oluşturma özelliği ve mobilya yapımı için değerli kerestesinin olması nedeniyle eski Mısırlılar döneminden beri yörede önemliydi.
Ağacın meyvelerine halk arasında Firavun meyvesi denmesi belki de buna bağlanabilir. Yaşamı boyunca birkaç dönem şubat ayında yapraklarını dökmesi ağacın öldüğü izlenimini vermişti. Fakat yaprakların bir ay içinde geri gelmesi ve ağacın koyu yeşil yapraklarla yeniden canlanması insanları hayretler içinde bırakmıştı. Eski papirüs çizimlerinde meyvesinin çizimleri yer almaktaydı. Meyveyi yarmak için kullanılan ve eski Mısırlılar tarafından keşfedilmiş bıçak, bu meyvenin olgunlaşmasını hızlandırmaktaydı. Meyveyi yarmak önceleri, içindeki sineklerin, böceklerin kaçması için düşünülmüştü. Ancak bu yöntemle ethilen gazının üretilmesi sonucu meyve olgunlaşıyordu. Görünüşüne bakılarak birkaç yüzyıl daha katedralin bu ağacı koruyabileceği düşüncesine kapılmak oldukça sevindiricidir.
Cümbez ağacı, ada tarihini anlatan en yaşlı canlıdır. Tanıklık ettiği yüzlerce olay var: Katedral önünde ses çıkaran zırhlar içindeki Lüzinyan Silahşörleri, çekirge belası, Venedik inşaatçıları, 1571 yılındaki bombardıman, birçok deprem, son yapılan meydan düzenlemeleri ve daha yüzlerce olay... Ve daha göreceği birçok sahne...
mağusa'da Namık Kemal Meydanının kuzey batısındadır. Evkaf Dairesi arşivindeki belgelerde 1601 yılında inşa edildiği kayıtlıdır. Lusignan dönemine ait St. Fransis Kilisesi'nin avlusunda bulunan yapı kesme taştan yapılmıştır. Plan ve mimari üslubu (ılıklık ve sıcaklık bölümleri) Osmanlı dönemi yapı özelliklerini yansıtmaktadır. Sadece "Soyunmalık" odası Orta Çağa ait St. Fransis kilisesinin orjinal odalarından birisidir. Güney duvarındaki basık birkapıdan girilen bu odanın üstü haçtonozla örtülüdür. Tavanın ortasında ve duvarda bulunan üç pencere ile aydınlanmaktadır. Soyunmalık bölümünün kuzey duvarında bulunan bir kapıdan yarım tonozla örtülü "L" planlı bir ara geçide ve buradan da hamamın ılıklık bölümüne girilmektedir. Ilıklığın üstü beşik tonozla örtülüdür. Ilıklıktaki bir kapıdan hamamın sıcaklık bölümüne girilmektedir. Sıcaklık bölümünde kubbeli bir orta mekana açılan tonozlu dört Eyvan ve dört köşede kubbeli birer oda (Halvet) bulunmaktadır.
mağusa'da Suriçi Somuncuoğlu Sokakta bulunmaktadır. 12'inci Yüzyılda Suriye'deki Karmel dağında kurulan Karmel tarikatına aittir. Bu tarikata rahibe olarak hizmet verem Azize Mary'nin adı bu kiliseye verilmiştir.
mağusa Suriçi Somuncuoğlu Sokta yer alan Lüzinyan Dönemi'ne ait iyi korunmuş bir kilisedir. Alışılmışın dışında bir çan kulesine sahiptir.
STAVROS KİLİSESİ.
Suriçi Mustafa Paşa Sokakta yer alan yapı 16'ıncı yüzyılda inşa edilmiştir. Beşiktonozlu ve batısında güzel işlenmiş bir girişi vardır. Osmanlıların Kıbrıs'ı ele geçirmelerinden sonra mihrap ve minber ilave edilerek camiye dönüştürülmüştür. Avlusunda Osmanlı dönemine ait üç mezar bulunmaktadır.
Suriçi Mustafa Paşa Sokakta yer alan yapı 16'ıncı yüzyılda inşa edilmiştir. Beşiktonozlu ve batısında güzel işlenmiş bir girişi vardır. Osmanlıların Kıbrıs'ı ele geçirmelerinden sonra mihrap ve minber ilave edilerek camiye dönüştürülmüştür. Avlusunda Osmanlı dönemine ait üç mezar bulunmaktadır.
Oldukça büyük ve güzel bir yapıdır. Güney tarafında iki apseli ve duvarlarında resim izleri bulunan küçük bir Bizans katedralinin kalıntıları yer almaktadır. Bu kilise birzamanlar Ortodoxlartarafından kullanılmıştır. Bazı kaynaklarda Salamis Başpiskobosu St. Epiphanios'un (MS. 310- 406) tüm mücevheratları ile burada gömülü olduğu öne sürülmektedir.
Bizans stilinde 14'üncü veya 15'inci yüzyıllarda yapılmış bu kilise Meryem Ana'ya adanmıştır. Duvarlarında fresk izleri bulunmaktadır. Kilise yanında bulunduğu St. Nikolas Kilisesi ile benzerlikler göstermektedir.
Mağusa'daki Türk mezarlığında bulunan şehitlikte 33 mezar bulunmaktadır. Buradaki mezar taşları, Birinci Dünya Savaşı sırasında ingilizler tarafından Süveyş Kanalı ile Çanakkale cephesinde esir edilerek Mağusa'daki Karakol esir kampına getirildikten sonra gerek kötü muamele, gerekse firara teşebbüs gerekçesi ile şehit edilen Türk askerlerine aittir. Bugün şehitlikteki sembolik 33 mezarda, esirler arasındaki sanatkarlar tarafından oyularak yapılmış yazıtlı ve bir bölümü bezemeli mezar taşları bulunmaktadır. Mezar taşlarının en eskisi 24.11.1916 , en yenisi ise 8 veya 18 Şubat 1920 tarihlidir. Şehitlerin anısını yaşatmak için Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin 5'inci Kuruluş yıldönümü olan 13 Şubat 1980 tarihinde buraya bir anıt dikilmiştir.
Kara Kapısı karşısındaki mezarlıkta görülen türbeler 17'inci Yüzyıla aittir. Bu türbelerin şehrin ileri gelenlerine ait olduğuna inanılmaktadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?