confessions

ganca

1. nesil Yazar - Yazar -

  1. toplam entry 272
  2. takipçi 2
  3. puan 10158

soli tiyatrosu

ganca
Soli'deki Roma tiyatrosu, bir tepenin denize bakan yamacında bir zamanlar aynı yerde olan bir Yunan tiyatrosunun yerine yapılmıştır. İ.S. 2.yy'ın sonu ile 3.yy'ın başından kalmadır. Seyircilere ayrılan yarım daire şeklindeki oturma sıralarının olduğu bölüm kısmen tepenin kayasına oyulmuştur. Burası ortadaki orkestra (koro yeri) denilen kısımdan kireç taşı bloklardan yapılmış alçak bir duvarla ayrılıyordu.

Orkestraya ve oturma yerlerine geçiş, sahne binasının önünde, iki yandaki geçitle sağlanmaktaydı. Oturma yerlerinin taşları ve mermerlerinden sağlam kalanlar 19.yy'da Port Sait rıhtımının yapılmasında kullanılmışlardır. Aslında kapasitesi 4000 kişi olan bu kısım günümüzde yarı yüksekliğine kadar restore edilmiş durumdadır. Sahne binası iki katlı olup, mermerle kaplı ve heykellerle süslüydü. Günümüzde görülebilen kısım sahne binasının üzerine inşa edildiği platformdu. Tiyatronun batısındaki bir tepenin üzerine İsis ve Afrodit'e adanmış bir tapınağın izlerine rastlanmıştır.

Ayrıca Soli Tiyatrosunda her yıl Lefke Avrupa Ünversitesi'nin mezuniyet törenleri ve yine her yıl düzenlenen L.A.Ü. Bahar şenliklerinin ünlü sanatçı konserleri yapılmaktadır.

soli bazilikası

ganca
Soli bazilikasının 4.yy'ın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Kıbrıs'ta inşa edilen ilk kiliselerden olup kendine özgü yanları vardır. 200 metre uzunluğundaki bazilika üç kapılı bir giriş ve bir giriş mekanıyla başlıyordu. Bunu dört tarafı sütunlarla çevrili ve çeşmesi olan bir avlu izliyordu. Bundan sonra gelen gene üç kapılı bir giriş ve narteksten sonra asıl kiliseye giriliyordu. Kilisenin içinde iki sıra halinde dizilmiş onikişer taştan yontulmuş dev sütunlar nefi üçe bölmekteydi. Bu sütunların altlıkları bugünde yerlerindedir. Nefin sonunda üçlü bir apsit vardı. Ortadakindeki sıralar piskoposlara ve rahiplere aitti. Kilisenin döşemesi tamamen tessera (dört köşe kesilmiş ufak taşlar) mozaikle kapalıydı. Bu mozaiklerin büyük bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Başlangıçta hepsi geometrik desenli olan mozaiklere zamanla hayvan figürleri ve bundan sonra da opus sectile (kesilmiş taş parçalarından yapılmış) mozaikler eklenmiştir. Hayvan figürleri arasında etrafı bir bitki örtüsü ve dört küçük yunusla çevrili, kaza benzeyen kuğu figürü dikkat çeker. Apsitin önündeki mozaikte Yunanca “Ey İsa, bu mozaiği adayanları koru” yazısı okunmaktadır. Hıristiyanlık geleneğinde Soli, Saint Mark'ın Saint Auxibius tarafından vaftiz edildiği yer olarak kabul edilmiştir. Buna göre 1.yy'da Soli'ye sığınan Hıristiyan bir Romalı olan Auxibius sonradan Soli kilisesinin ilk piskoposu olmuştur.

saint mamas manastırı ve kilisesi

ganca
Lüzinyan döneminde Bizans kilisesi kalıntıları üzerinde inşa edilmiştir. Kilise 1725 yılında yeniden inşa edilerek kubbe eklenmiş ve 18 yüzyılda da manastır binaları eklenmiştir.

Kilise içindeki 16. yüzyıla ait, Venedik özelliklerini taşıyan önemli bir unsurdur. Buradaki en önemli ikon, kiliseye de adını veren Aziz Mamas'ı aslanın üstünde ve kucağında kuzu ile gösteren ikondur. Kıbrıs'ta halen kullanılan nadir kiliselerden biridir.

vuni kalesi

ganca
Marion kentinin, Pers sempatizanı olan kralı Doxandros of Marion tarafından; civardaki Yunan taraftarları yerleşim birimlerinin kontrolü için; 5'nci yüzyılda yaptırılmıştır.
Saray'da; 137 oda var. Bunlar: idari bölümleri, yatak odalarını, erzak depolarını, hamam ve çalışma odalarını kapsıyor. MÖ.449 yılında; bölgedeki Pers egemenliği, yerini Yunan egemenliğine bırakınca; Saray işlevini yitirir. Toplam:70 yıllık bir dönemde ayakta kalmıştır. Daha sonra ise; MÖ.380 yılında; Soli halkı tarafından yıkılır ve bir daha yenilenmez. Sarayın su ihtiyacı için kayalara oyulmuş sarnıçlarda biriken yağmur suları kullanılmış. Erzakların depolandığı bazı odaların içlerine; anforaların oturtulduğu çukurlar göze çarpıyor. Hamamlar; sıcak hamam türünün eski örneklerinden.

Yapılan kazılarda: pişmiş topraktan yapılmış ve sarayın ortadan kalktığı yangında siyahlaşmış testi içinde “Vouni Hazinesi” olarak adlandırılan eşyalar bulunmuş. Bunlar arasında: altın ve gümüş bilezikler, işlemeli gümüş kupalar, Marion, Kition, Lapithos ve Paphos kentlerinin damgalarını taşıyan yüzlerce madeni para bulunmuştur. Sarayın güneyinde ise; MÖ.5'nci yüzyılda yapılmış olan bir “Athena Tapınağı” izleri bulunmuş. İki avlusu ve etrafı çevrili kutsal bir alanın bulunduğu tapınakta, içlerine heykellerin oturtulduğu çukurlar da belli. Vouni kalıntılarının bölümleri; giriş, kraliyet odaları, sütunlu avlu, mutfak avlusu, sarnıç, erzak depoları, hamamlar, oturma odaları, işyerleri olarak gezilip görülebiliyor.

nikokreon anıtı

ganca
Salamis Nekropolu dahilinde yer alan bu anıtın Salamis'in son kralı Nikokreon adına inşa edilmiş olabileceği düşünülmektedir. Kaynaklara göre son kral Nikokreon, Ptolemeos'a teslim olmaktansa intihar etmeyi yeğlemiş, karısı da ailesini öldürüp, sarayı yaktıktan sonra intihar etmiştir. Kademeli basamaklarla çıkılan platformun ortasında bir ocak ve bunun içinde o döneme ait demir çubuk, taş ve topraktan heykeller bulunmuştur. Bulunan bu az pişmiş topraktan yapılmış heykeller, geç devre ait Klasik Yunan heykel sanatı özelliklerini taşımaktadırlar.

cellarga toplu mezarları

ganca
Salamis Nekropolü'nun bir bölümünü oluşturan bu toplu mezarlar, Kral mezarlarının yaklaşık 500 m güney doğusunda yer alan, dönemin yoksul halkına ait olan toplu bir nekropol alanıdır. Yaklaşık 120 tane mezar tespiti yapılmış olan bu alanın M.Ö.8. yy ve M.Ö. 4. yy arasında kullanıldığı belirlenmiştir. Girişleri iri taş levhalarla kapanan mezarların önünde, kayaya oyulmuş basamaklar göze çarpar. Zamanla dolan mezar alanında ilk yapılan mezarların çeşitli yerlerine baca şeklinde alanlara sahip mezarlar açılmış, M.Ö. 4. yy'dan sonra ise kullanılmamaya başlanmıştır. Mezarların önlerinde yakılan ateşlerin külleri içinde karşılaşılan, hayvan, heykel, çanak - çömlek kalıntıları buralarda kurban törenleri ve ziyafetler yapıldığı izlenimini vermektedir.

salamis nekropolü

ganca
Yaklaşık olarak 4 mil karelik bir alanda bulunan Salamis Nekropol'u, Enkomi'den Salamis ormanının batı ucu ve St. Barnabas Manastırına dek uzanır. Açığa çıkarılan mezarlar arasında görülen bir kısım mezarlar yapısal biçimler ve zengin buluntularından dolayı Kral mezarları diye adlandırılmıştır.

Başlıca mimari özellikleri, mezar odası önünde yer alan geniş, uzun ve meyilli alanlardır. Burada cenaze arabasını çeken atlar ölünün şerefine kurban edilip, yağ, şarap veya bal dolu küpler burada sıralanmaktadır. Araştırmalar mezarların M.Ö. 8. yy'da yapıldıklarını ve M.S. 4. yy'a değin kullanıldıklarını gösterir. Özellikle 47, 50 ve 79 nolu kral mezarlarında zengin buluntulara rastlanmıştır. Bunlardan 50 nolu mezar, St. Catherine'e adanan küçük bir kilise olarak da kullanılmaktadır. Hıristiyanlık dinini benimseyen St. Catherine'in Salamis yöneticisi dayısı tarafından buraya hapsedildiğine inanıldığından, St. Catherine Hapishanesi olarak da anılmaktadır. Yapılan kazılarda, mezarların içinde çeşitli çanak, çömlek, tunç ve fildişi nesneler ve kurban edilmiş atların iskeletlerine rastlanmıştır.

ayia epiphanios bazilikası

ganca
Kıbrıs'ın bilinen en büyük bazilikası olan bu yapı geçmişte Salamis'in Metropolit kilisesi idi. Piskopos Epiphanios'un görev süresinde yapıldığı (368 - 403) bilinmektedir. Epiphanios'un mermerden yapılmış mezarı burada bulunmaktadır. Bazilika on dörtlü iki sütun dizisi ile 3 ayrı bölüme ayrılmıştır. Apsitte piskopos ve rahiplerin oturduğu sıralar yer alır. Bu bölümün iki yanındaki odalar rahiplerin cübbelerini giymeleri ve ayin sırasında kullanılan eşyaların saklanması için kullanılmaktadır. Vaftiz odasının döşeme seviyesinin altındaki ısıtma sistemi, kış aylarında vaftiz için sıcak su kullanıldığını göstermektedir. Kalıntılar, 7. yy'daki Arap istilasının ardından, güney tarafında ikinci bir küçük kilisenin inşa edildiğini gösterir

salamis tiyatrosu

ganca
gymnasiumun güneyinde yer almaktadır.

İlk kez Augustus döneminde inşa edilen tiyatro 1.-2. yüzyıllarda yapılan plan değişiklikleri ile son şeklini almıştır. 4. yüzyıldaki depremlerle yıkılan yapının taşları Erken Bizans dönemi hamamlarının yapımında kullanılmıştır. Temelde üç bölümden oluşur: sahne binası, orkestra ve oturma yerleri. Hem performansların gerçekleştirildiği hem de kulislerin yer aldığı freskler, nişler, heykeller ile süslenmiş sahne yapısından günümüze sadece temeller ulaşmıştır. Bir zamanlar üzerleri beyaz kireç kaplı olan oturma yerleri elliden fazla sıra içermesine karşın bunlardan çok azı korunmuştur. Tiyatronun 15.000 kişilik bir kapasitesi olduğu düşünülmektedir. Yapılan onarım ve sağlamlaştırma çalışmalarının ardından bu antik tiyatro çeşitli kültür ve sanat aktivitelerinin gerçekleştirildiği yaşayan bir mekan olarak halen hizmet vermektedir.

salamis gymnasiumu

ganca
mağusa'nın kuzey ucunda yer alır. Bu alanda yer alan bir yazıt vasıtası ile burada M.ö. 2. yüzyıla ait Hellenistik bir gymnasiumun varolduğu anlaşılmaktadır. Sadece üç tarafı revaklarla çevrili olan Hellenistik yapının depremler sonucunda yıkılması üzerine Augustus devrinde tamir edilerek bir de doğu revak eklenir. 79 yılındaki depremlerle bir kez daha zarar gören gymnasium Traianus ve Hadrianus dönemlerinde (2. yüzyıl) bazı ilavelerle yeniden tadil edilir. Dört tarafı sütunlu revaklarla çevrili palaestranın kuzey ve güney ucunda yer alan, etraflarında heykeller bulunan havuzlar bu dönemdeki eklemelerdendir. 332-342 yılları arasındaki depremlerle yeniden hasar gören gymnasium Erken Bizans döneminde II. Constantius zamanında sadece hamamdan ibaret olarak yeniden inşa edilir.

salamis harabeleri

ganca
Salamis antik kenti, Mağusa'nın 6 km kuzeyinde, Kanlıdere (Pedios) nehrinin kıyısında yer almaktadır. Bronz Çağı sonlarında kurulan Salamis kentinin kuruluş efsanesine göre kurucusu Teukros'tur. Atina yakınlarındaki Salamis adasının kralı Telamon'un oğlu olan Teukros Troia savaşı sırasında kardeşi Aiax'ın intiharını engelleyemediği için babası tarafından memleketinden kovulur ve buraya gelerek kenti kurar.

Salamis'teki en erken buluntular M.ö. 11. yüzyıla aittir. Nekropolisten elde edilen verilere göre bu dönemde kentte Fenike tesiri hakimdir. M.ö. 708 yılından itibaren ise tüm ada ile birlikte Salamis de Asur hakimiyetine girmiştir. Kent 669'da sona eren Asur hakimiyetinin ardından bir müddet bağımsız krallık olarak yaşasa da sonradan Mısır hakimiyetine girmiştir. M.ö. 525 yılında ise Mısır'ın Perslerin eline geçmesi ile birlikte Kıbrıs da Pers yönetimine girer. Büyük İskender'in doğu seferi sırasında Pers yönetiminden kurtulur.

76/77 yıllarında meydana gelen depremler nedeni ile kentin tahrip olduğu antik kaynaklardan bilinmektedir. Kent yeniden imar edilse de de 332-342 yılları arasında yaşanan depremler sonucunda oturulamaz hale gelir. Constantinus II daha küçük bir plana göre “Constantia” adıyla kenti yeniden kurar. Yeniden kurulan kent Kıbrıs adasının başkentliğini Baf'ın elinden alır. 647 yılından itibaren başlayan Arap akınları, ayrıca depremlerin neden olduğu yıkım ve limanın dolması sebepleri ile Salamis terk edilir. Salamis'i terk edenlerin Magosa'ya yerleştiği düşünülmektedir.

Kuzey Kıbrıs'taki en önemli ören yerlerinden birisi olan Salamis kenti 1952-1974 yılları arasındaki kazılarla kısmen açığa çıkarılmıştır. 1974 yılında kesilen kazı çalışmaları 1998 yılından beri Ankara Üniversitesi tarafından yeniden başlatılmıştır.

Ören yerinde görülebilecek yapı kalıntılarının tamamı Roma Dönemine aittir. Söz konusu yapılar gymnasium, forum, agora ve hamam gibi kamu yapılarıdır.

kral mezarları

ganca
Yaklaşık olarak 4 mil karelik bir alanda bulunan Salamis Nekropol'u, Enkomi'den Salamis ormanının batı ucu ve St. Barnabas Manastırına dek uzanır. Açığa çıkarılan mezarlar arasında görülen bir kısım mezarlar yapısal biçimler ve zengin buluntularından dolayı Kral mezarları diye adlandırılmıştır.

Başlıca mimari özellikleri, mezar odası önünde yer alan geniş, uzun ve meyilli alanlardır. Burada cenaze arabasını çeken atlar ölünün şerefine kurban edilip, yağ, şarap veya bal dolu küpler burada sıralanmaktadır. Araştırmalar mezarların M.Ö. 8. yy'da yapıldıklarını ve M.S. 4. yy'a değin kullanıldıklarını gösterir. Özellikle 47, 50 ve 79 nolu kral mezarlarında zengin buluntulara rastlanmıştır. Bunlardan 50 nolu mezar, St. Catherine'e adanan küçük bir kilise olarak da kullanılmaktadır. Hıristiyanlık dinini benimseyen St. Catherine'in Salamis yöneticisi dayısı tarafından buraya hapsedildiğine inanıldığından, St. Catherine Hapishanesi olarak da anılmaktadır. Yapılan kazılarda, mezarların içinde çeşitli çanak, çömlek, tunç ve fil dişi nesneler ve kurban edilmiş atların iskeletlerine rastlanmıştır.

kantara kalesi

ganca
Girne Dağları üzerindeki üç kaleden en doğuda yer alanı olan Kantara Kalesi yaklaşık 700 metre yükseklikteki kurulmuştur. Kuzey kıyıyı, Mesarya ovasını ve Karpaz yarımadasına girişi kontrol edebilecek konumu nedeni ile stratejik bir kaledir. St. Hilarion ve Buffavento kaleleri gibi Arap akınlarının sonrasında Bizanslılar tarafından inşa edildiği tahmin edilmekle birlikte yazılı kaynaklarda ilk kez Aslan Yürekli Richard'ın Kıbrıs'ı ele geçirdiği 1191 yılında bahsi geçmektedir. Kalenin adı en çok Lüzinyan ve Venedik devirlerinde duyulmaktadır. Bu devirlerde bir çok savaşa sahne olmuştur. Kale, Cenevizlilerin 1373'te Lefkoşa ve Mağusa'yı işgal etmelerine rağmen, Kral I.Peter taraftarlarının elinde kalmıştır. Kıbrıs Kralı I. Peter'in kardeşi Prens John'un, Cenevizlilerin elinde tutsak iken kaçarak kaleye sığındığı bilinir. Kale 1391 yılında, Kral James tarafından surlarla çevrilir. Venediklilerin adayı ele geçirmesinden sonra, denizden uzak diğer kaleler gibi bu kale de askerden arındırılarak eski önemini yitirir. Kalede savunma yeri, asker odaları, su sarnıcı, tonozlu odalar, işaret kulesi gibi bölümler bulunmaktadır.

ayia trias bazilikası

ganca
Karpaz yarımadasında Sipahi köyü yakınlarında yer alan bazilika 5. yüzyılda inşa edilmiştir. 7. yüzyılın ortasına doğru kilisenin tahrip olması üzerine güney tarafında yer alan küçük kilise ile bazı ek binalar yapılmıştır. Son olarak 9.-10. yüzyılda tahrip edilmesi üzerine tamamen terkedilmiştir. Bazilika orijinalde üç sahanlı olup batısında nartex ve atrium, güneydoğusunda ise vaftiz odası yer alır. Zemini geometrik, bitkisel ve haç motifleri içeren mozaiklerle döşelidir. Burada yer alan bir yazıtta bu mozaiklerin papazın yardımcılarından Heraklios tarafından yaptırıldığı belirtilir.

panagia kanakaria kilisesi

ganca
Karpaz yarımadasında, Boltaşlı köyü yakınlarında yer alan kilisenin ilk inşa tarihinin 5.-6. yüzyıllar olduğu düşünülmektedir. Arap akınları sonucunda 7. yüzyılda tahrip görmesinden dolayı tadilat görmüştür. 1160 yılındaki bir depremle yeniden hasar almıştır. Bunun üzerine yapılan yenilemede çok kubbeli bir kilise inşa edilmiştir. Söz konusu yapım evresi 14. yüzyıla değin devam etmiştir. Apsis kısmı ve nartexteki korinth tarzındaki sütun başlıkları eski kiliseye aittir. Apsis bölümünde yer alan mozaik 525-550 yılları arasına tarihlenmekte olup bir bölümü çalınmıştır.

ayios philon kilisesi

ganca
Kiliseye adı verilen Philon, 4. yüzyılda Karpaz bölgesinde yaşayanları Hristiyanlaştıran piskoposun ismidir. Bu kilise, Dipkarpaz (Rizokarpazo) köyünün kuzeyinde, deniz kıyısında yer almaktadır. Erken 5. yüzyılda inşa edilen kilisenin yer aldığı bu alan, ilk kez Fenikelilerin yerleştiği antik Karpaz kentinin bulunduğu yer olup, kilise Hellenistik ve Roma dönemi kalıntıları üzerinde yer almaktadır. Üç bölümden oluşan bir apsise ve kubbeye sahip olan kilisenin orijinal zemini mozaiklerle kaplı idi. 802'deki Arap saldırıları sırasında tüm kentle birlikte kilise de tahrip edilmiş, 12. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir.

altınkum plajı

ganca
Kıbrıs'ın şehir kalabalığından uzaklaştıkça Karpaz'a yani buruna varırsınız. İyice ilerledikçe yaban eşeklerinin ve caretta carettaların diyarına gelirsiniz. Hemen orada adanın en güzel plajı önünüze çıkar. Altınkum Sahilleri, Kıbrıs'ın kuzeydoğu ucundan Anadolu'ya doğru uzanan, sivri ve uzun bölge olan Karpaz Yarımadası'nda yer alıyor. İki sahilden oluşan Altınkum Sahilleri, mitolojide güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit'in doğduğu yer olarak anılıyor. Pırıl pırıl parlayan altın kumları ve Caretta Caretta ve Chelonia Mydas türü deniz kaplumbağalarının üreme alanıdır.

apostolos andreas manastırı

ganca
Karpaz Yarımadasının Apostolos Andreas ya da Zafer Burnu olarak bilinen en doğu ucunda yer alan bu manastır hem Rumlar hem de Türkler tarafından kutsal bir yer olarak oldukça değer görmektedir. Mucizeler Yaratıcısı, Rüzgarların Hakimi ve Yolcuların Koruyucusu vasıflarını taşıyan Apostolos Andreas'a (St. Andrew) adanmış olan manastırda yer alan kilise, görkemli mimarisinin yanı sıra göz alıcı avizeleri ve ikonları ile mekanın mistisizmini arttırmaktadır. Manastırın ziyaretçileri için burada gerçekleştirilen ayinler dışında bir diğer önemli imkan ise adakta bulunabilmeleridir. Sadece Ortodoks ziyaretçiler değil Apostolos Andreas'ın gücüne inanan hemen hemen herkes giriş kapısının yanında bulunan adak yerine birer mum dikerek dilekte bulunur. St. Andrew'in, Hz. İsa tarafından papazlığa çağrılan ilk kişi olmasından dolayı dini unvanı "ilk çağrılan" anlamında "O Protoklitos" olmuştur. Hristiyan inanışına göre St. Andrew bir gözü kör bir kaptanın kullanmakta olduğu bir tekne ile bir ziyaret dönüşünde burada kıyıya çıkmış, kayaya vurarak şifalı bir suyun kaynak bulmasını sağlamış ve kaptanın görmeyen bir gözünü iyileştirmiştir. Şu anda modern kilisenin altında içme suyu bulunan kuyuların bulunduğu küçük odanın 15. yüzyıldan kalma bir şapel olduğu düşünülmektedir.

zafer burnu

ganca
adanın Nur Dağlarına uzanan dar ve bir o kadar uzun Karpaz Yarımadasının ucundaki burundur.

Kıbrıs adasının en kuzey ucunda yer alır. Adanın bu en uç noktasında çok büyük boyda bir KKTC ile bir Türkiye bayrağı yan yana yükselmektedir. Hemen kuzeyde ise birkaç küçük ada görmek mümkün olmaktadır. Bu adalar zafer adaları ismi ile bilinir. Apostolos Andreas Manastırı'nı geçtikten sonra adanın en uç noktasıdır.
10 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol