Kıbrıs'ta barış ve demokrasi mücadelesinin unutulmaz ismi cumhuriyetçi türk partisi'nın efsanevi genel sekreteri.
26 Haziran 1991'de, henüz 46 yaşındayken Londra'da hayata veda etti.
İbrahim Beycanlı'nın kurduğu ve içerik ürettiği sosyal medya sayfası. Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından organize edilen Altın Karga Yeni Medya Ödülleri'nde En iyi çevrimiçi mizah sayfası kategorisi ödülünü kazandı.
an itibariyle beraberindeki 2 bin 11 kişi ile birlikte Yeniden Doğuş Partisi'nden (YDP) istifa etti. kendisini dev aynasında görüyor. azalarak biteceği günleri de biz göreceğiz.
Ameno Pro Resurrection.
an itibarıyla istifasını başbakan ersan saner'e sunmuş. Saner, Çağman'ın kararını yeniden değerlendirmesi istemiş. nasıl bir memleket. doktorumuz milletvekili olmak istemezken milletvekili, bakan olmak istemezken bakan oldu. şimdi de "aman bir kez daha düşün" diyorlar.
kıbrıs sorununu bir makalede özetlemiştir.
Devlet Bahçeli Enosisçidir!
Yazının başlığını irdelemeden önce, Türkçülerin ve Osmanlıcıların bıraktığı Kıbrıs mirasına bir göz atalım.1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu, Kıbrıs'ı Kıbrıslı Müslümanlarla beraber Büyük Britanya İmparatorluğu'na kiraladı.
1914'te, Pan-Türkçü hayaller peşinde koşan Enver, Talat ve Cemal Paşaların savaş politikaları yüzünden İngilizler adayı ilhak etti.Turan rüyası görenlerin yol açtığı büyük yıkımların sonucunda kurtarılabilenleri kurtaran Mustafa Kemal, Lozan Antlaşmasında Kıbrıs'ta İngiliz İmparatorluğunun egemenliğini kabul etmek zorunda kaldı ve Kıbrıslı Türkleri isterlerse Türkiye'de yaşamaya davet etti.
Bundan böyle, Türkiye'nin uzun yıllar Kıbrıs politikası olmayacaktı.Tek başına kalan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların Enosis politikasına karşı her cephede kavga verdiler. Kavanin Meclisinde, basında, sokakta ve daha birçok başka girişimleriyle Enosisin önünü kesmeye çalıştılar.
Türk Hariciyesinde Kıbrıs haritası bulunmayan 1940'lı yıllarda büyük kalabalıklar halinde sokaklara indiler ve Enosise hayır dediler.
O sıralarda Türkiye'de Pan-Türkçü gruplar Nazi Almanya'sı ile işbirliği yapıyor ve Sovyetler Birliği'nin yıkılmasını ümit ediyorlardı. Beklentileri, Kafkasya'yı da içine alan bir Türk Konfederasyonu oluşturmaktı. Kıbrıs gündemlerinde yoktu.
Kıbrıslı Türkler, 1950'li yılların başına kadar Türkiye'nin kapılarını çalıp uyuyan Türkiye'yi uyandırmaya çalıştılar. Yüz bulmadılar.Türkiye, Kıbrıslı Türklerin direnişini uzaktan izliyordu, ta ki İngiliz emperyalizminin dümen suyunda gidinceye kadar.1950'li yılların ortasında İngilizlerin uyarı ve yönlendirmeleriyle Kıbrıs konusunda konuşmaya başlayan Türkiye tam olarak ne istediğini bilmiyordu. Bazen adada İngilizlerin kalmasını, bazen de adanın Türkiye'ye verilmesini savunuyordu. Kıbrıslı Türkler ise inat ve ısrarla Enosise hayır demeye devam ediyordu.
İngilizler kendi çıkarları uğruna Türkiye'yi Kıbrıs Sorununa taraf yaptılar.
1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ve Enosisin önü kesildi. Fakat bu arada, Kıbrıs'ta da yandaş edinen Türkçü gruplar ve Derin Devlet, Cumhuriyet'in yaşaması için değil, yıkılması ve ayrı bir Türk devleti kurulması için uğraşıyordu. Bu da Enosis için çabalayan Makarios'un işine yarıyordu.
1963-64 çatışmalarında İsmet İnönü' ün yaptığı “devletten ayrılmayın” uyarılarını dikkate almak yerine, Türkçü Türkeş'in yolundan giderek ayrı Türk devleti kurmaya heveslenenler, Kıbrıslı Türkleri çok zor duruma düşürdüler.
Yunan Cuntasının 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios'a darbe yapmasıyla Türkiye Kıbrıs'a çıktı. Fakat süratle Kıbrıs'ta çözüme gitmek varken, Milli Cephe hükümetlerinde yer alan Türkçü Türkeş, Osmanlıcı Erbakan ve popülist Demirel, toprak şevkiyle ve vatan millet sakarya nutuklarıyla çözümsüzlük politikalarına yöneldiler ve Kıbrıslı Türkleri çözümsüzlüğe ve statükosuzluğa mahkum ettiler.
Türkçü Denktaş ve Türkiye'deki Türkçülerle popülist politikacılar, uluslararası hukuku çiğneyerek Kıbrıs'ta ayrı bir Türk devleti kurup yaşatmaya yönelince, Kıbrıslı Türkleri kapkara bir yalnızlığa sürüklediler.
2002 yılının sonunda Annan Planı masaya yatırıldığı andan itibaren, Kıbrıs'ın Avrupa Birliğine resmen üye olduğu 2003 Nisanına kadar, Türkçüler ve Derin Devlet, Annan Planının reddedilmesi için her yola baş vurdular.
Barış isteyen Kıbrıslı Türkleri “Rumcu” ilan ederek aşağıladılar. Kendi çıkarları için çizgi değiştiren dönemin AKP hükümetine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Bu girişimleriyle Annan Planının zamanında kabul edilmesini engellediler.
2004'te AKP ve Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Annan Planına evet dediğinde, atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti. Kıbrıslı Rumlar şimdi bütün Kıbrıs adına AB üyesiydiler ve bu yüzden Annan Planına rahatlıkla hayır diyebildiler.
Saplantılı milliyetçiler, Türkçüler ve Derin Devlet, Kıbrıslı Türklere kötü bir miras bıraktılar. Kıbrıslı Türkler eşit ve tanınmış bir toplum olarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ortağı ve AB üyesi olamadılar. Varlıkları gözetilmeyen, görünmeyen, statüsüz bir toplum olarak yaşamaya mahkum edildiler.
Barışsever Kıbrıslı Türkler bugün Kıbrıs'ta barış için mücadele etmek zorunda kalıyorlarsa, bu, geçmişin hatalarını düzeltmek, Türkçü hayaller ve imparatorluk hevesiyle kaybedilen bir davayı kazanmak içindir.
Gelelim yazının başlığına.
Enosis, Yunancada birleşme demektir. Almancada Anschluss deniyor. Örneğin Hitler, Avusturya'yı Anschluss/Enosis yaparak Almanya'ya bağlamıştı. Bu yüzden, akraba bir topluluğun varlığını ileri sürerek başka topraklarda yayılmacı milliyetçilik yapanlara Anschluss-Milliyetçisi de deniyor. Yani, Enosis-Milliyetçisi...
Kıbrıslı Rumlar uzun yıllar Enosis-Milliyetçiliği yaptılar ve “Kıbrıs Helen'dir” dediler. Şükür ki bunlardan artık çok kalmadı.
Fakat Devlet Bahçeli hala “Kıbrıs Türk'tür” diyor ve Kıbrıs'ı Türkiye'ye bağlamak istiyor.
Yani, açıkça Enosis-Milliyetçiliği yapıyor...Kıbrıslı Türk barışsevereler Helen-Enosisine ne kadar hayır dedilerse, Türk-Enosisine de o kadar hayır demeye kararlıdırlar.
Önümüzdeki döneme damga vuracak olan, bu mücadele olacaktır...
Niyazi Kızılyürek
https://www.yeniduzen.com/devlet-bahceli-enosiscidir-15169yy.htm
Devlet Bahçeli Enosisçidir!
Yazının başlığını irdelemeden önce, Türkçülerin ve Osmanlıcıların bıraktığı Kıbrıs mirasına bir göz atalım.1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu, Kıbrıs'ı Kıbrıslı Müslümanlarla beraber Büyük Britanya İmparatorluğu'na kiraladı.
1914'te, Pan-Türkçü hayaller peşinde koşan Enver, Talat ve Cemal Paşaların savaş politikaları yüzünden İngilizler adayı ilhak etti.Turan rüyası görenlerin yol açtığı büyük yıkımların sonucunda kurtarılabilenleri kurtaran Mustafa Kemal, Lozan Antlaşmasında Kıbrıs'ta İngiliz İmparatorluğunun egemenliğini kabul etmek zorunda kaldı ve Kıbrıslı Türkleri isterlerse Türkiye'de yaşamaya davet etti.
Bundan böyle, Türkiye'nin uzun yıllar Kıbrıs politikası olmayacaktı.Tek başına kalan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların Enosis politikasına karşı her cephede kavga verdiler. Kavanin Meclisinde, basında, sokakta ve daha birçok başka girişimleriyle Enosisin önünü kesmeye çalıştılar.
Türk Hariciyesinde Kıbrıs haritası bulunmayan 1940'lı yıllarda büyük kalabalıklar halinde sokaklara indiler ve Enosise hayır dediler.
O sıralarda Türkiye'de Pan-Türkçü gruplar Nazi Almanya'sı ile işbirliği yapıyor ve Sovyetler Birliği'nin yıkılmasını ümit ediyorlardı. Beklentileri, Kafkasya'yı da içine alan bir Türk Konfederasyonu oluşturmaktı. Kıbrıs gündemlerinde yoktu.
Kıbrıslı Türkler, 1950'li yılların başına kadar Türkiye'nin kapılarını çalıp uyuyan Türkiye'yi uyandırmaya çalıştılar. Yüz bulmadılar.Türkiye, Kıbrıslı Türklerin direnişini uzaktan izliyordu, ta ki İngiliz emperyalizminin dümen suyunda gidinceye kadar.1950'li yılların ortasında İngilizlerin uyarı ve yönlendirmeleriyle Kıbrıs konusunda konuşmaya başlayan Türkiye tam olarak ne istediğini bilmiyordu. Bazen adada İngilizlerin kalmasını, bazen de adanın Türkiye'ye verilmesini savunuyordu. Kıbrıslı Türkler ise inat ve ısrarla Enosise hayır demeye devam ediyordu.
İngilizler kendi çıkarları uğruna Türkiye'yi Kıbrıs Sorununa taraf yaptılar.
1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ve Enosisin önü kesildi. Fakat bu arada, Kıbrıs'ta da yandaş edinen Türkçü gruplar ve Derin Devlet, Cumhuriyet'in yaşaması için değil, yıkılması ve ayrı bir Türk devleti kurulması için uğraşıyordu. Bu da Enosis için çabalayan Makarios'un işine yarıyordu.
1963-64 çatışmalarında İsmet İnönü' ün yaptığı “devletten ayrılmayın” uyarılarını dikkate almak yerine, Türkçü Türkeş'in yolundan giderek ayrı Türk devleti kurmaya heveslenenler, Kıbrıslı Türkleri çok zor duruma düşürdüler.
Yunan Cuntasının 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios'a darbe yapmasıyla Türkiye Kıbrıs'a çıktı. Fakat süratle Kıbrıs'ta çözüme gitmek varken, Milli Cephe hükümetlerinde yer alan Türkçü Türkeş, Osmanlıcı Erbakan ve popülist Demirel, toprak şevkiyle ve vatan millet sakarya nutuklarıyla çözümsüzlük politikalarına yöneldiler ve Kıbrıslı Türkleri çözümsüzlüğe ve statükosuzluğa mahkum ettiler.
Türkçü Denktaş ve Türkiye'deki Türkçülerle popülist politikacılar, uluslararası hukuku çiğneyerek Kıbrıs'ta ayrı bir Türk devleti kurup yaşatmaya yönelince, Kıbrıslı Türkleri kapkara bir yalnızlığa sürüklediler.
2002 yılının sonunda Annan Planı masaya yatırıldığı andan itibaren, Kıbrıs'ın Avrupa Birliğine resmen üye olduğu 2003 Nisanına kadar, Türkçüler ve Derin Devlet, Annan Planının reddedilmesi için her yola baş vurdular.
Barış isteyen Kıbrıslı Türkleri “Rumcu” ilan ederek aşağıladılar. Kendi çıkarları için çizgi değiştiren dönemin AKP hükümetine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Bu girişimleriyle Annan Planının zamanında kabul edilmesini engellediler.
2004'te AKP ve Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Annan Planına evet dediğinde, atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti. Kıbrıslı Rumlar şimdi bütün Kıbrıs adına AB üyesiydiler ve bu yüzden Annan Planına rahatlıkla hayır diyebildiler.
Saplantılı milliyetçiler, Türkçüler ve Derin Devlet, Kıbrıslı Türklere kötü bir miras bıraktılar. Kıbrıslı Türkler eşit ve tanınmış bir toplum olarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ortağı ve AB üyesi olamadılar. Varlıkları gözetilmeyen, görünmeyen, statüsüz bir toplum olarak yaşamaya mahkum edildiler.
Barışsever Kıbrıslı Türkler bugün Kıbrıs'ta barış için mücadele etmek zorunda kalıyorlarsa, bu, geçmişin hatalarını düzeltmek, Türkçü hayaller ve imparatorluk hevesiyle kaybedilen bir davayı kazanmak içindir.
Gelelim yazının başlığına.
Enosis, Yunancada birleşme demektir. Almancada Anschluss deniyor. Örneğin Hitler, Avusturya'yı Anschluss/Enosis yaparak Almanya'ya bağlamıştı. Bu yüzden, akraba bir topluluğun varlığını ileri sürerek başka topraklarda yayılmacı milliyetçilik yapanlara Anschluss-Milliyetçisi de deniyor. Yani, Enosis-Milliyetçisi...
Kıbrıslı Rumlar uzun yıllar Enosis-Milliyetçiliği yaptılar ve “Kıbrıs Helen'dir” dediler. Şükür ki bunlardan artık çok kalmadı.
Fakat Devlet Bahçeli hala “Kıbrıs Türk'tür” diyor ve Kıbrıs'ı Türkiye'ye bağlamak istiyor.
Yani, açıkça Enosis-Milliyetçiliği yapıyor...Kıbrıslı Türk barışsevereler Helen-Enosisine ne kadar hayır dedilerse, Türk-Enosisine de o kadar hayır demeye kararlıdırlar.
Önümüzdeki döneme damga vuracak olan, bu mücadele olacaktır...
Niyazi Kızılyürek
https://www.yeniduzen.com/devlet-bahceli-enosiscidir-15169yy.htm
(bkz: zibil)
Avrupa Parlamentosu Üyesi Kıbrıslı Türk tarih profesörü, akademisyen ve araştırmacı-yazar.
1959 yılında karma bir köy olan Bodamya'da doğdu. 1964 yılında toplumlararası etnik çatışmalar nedeniyle doğduğu köyü terk etmek zorunda kaldı. ailesiyle birlikte çocukluk ve gençlik yıllarını geçireceği Luricina köyüne yerleşti. 1974 yılında adanın kuzey ve güney kıbrıs olarak bölünmesinden sonra Kuzey Kıbrıs'a yerleşti. 1977 yılında lise eğitimini tamamlayarak Almanya'ya gitti. Bremen Üniversitesi'nde yükseköğrenim gördü. Aynı üniversitede Kıbrıs sorunu üzerine yazdığı doktora teziyle lisansüstü öğrenimini tamamladı. çeşitli avrupa ülkelerinde çalıştıktan sonra Kıbrıs Üniversitesi'nde çalışmaya başladı.
1995 yılında çalışmaya başladığı Kıbrıs Üniversitesi'nin Türk ve Orta Doğu Çalışmaları Bölümü'nde bugün Profesör olarak görev yapıyor. Uzun yıllar Türkoloji Bölümünün başkanlığını yürüten Kızılyürek, 2013-2016 arasında Beşeri Bilimler Fakültesine dekan seçildi. Çeşitli dillerde yayımladığı bilimsel makalelerinin yanısıra, Panikos Hrisantos ile birlikte "Duvarımız" adlı Kıbrıs belgeselini hazırladı. "Duvarımız" 1997 yılında Abdi İpekçi Ödülü'ne layık görüldü. Çoğu Kıbrıs sorunu üzerine olan yirmiyi aşkın kitabı çeşitli dillerde yayınlandı. Kıbrıs Tarihi, Milliyetçilik ve Modern Türkiye tarihi üzerine yazdığı kitapların dışında, 100'den fazla bilimsel makaleye imza attı. 2006 yılında Fransa Cumhuriyeti tarafından bilimsel çalışmaları ve Kıbrıs'ta barış mücadelesine yaptığı katkıları nedeniyle “Akademik Palmiye-Şövalye Nişanı” ile ödüllendirildi.
2015 yılında Avrupa Kültür Parlamentosuna 2019 yılında ilk Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamenteri olarak Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların oyları ile Avrupa Parlamentosu'na seçilen Niyazi Kızılyürek, Yunanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.
Başlıca Kitapları :
Kıbrıs Sorununda İç ve Dış Etkenler (1983)
Paşalar Papazlar (1988)
İ Oliki Kipros (1990)
Ulus Ötesi Kıbrıs (Türkçe ve Yunanca olmak üzere iki dilli bir çalışma, 1993)
Kipros to Adioksodo ton Ethinikismon (Yunanca, Birinci Baskı, 1999)
Milliyetçilik Kıskacında Kıbrıs (İletişim Yayınları, 2002)
Kıbrıs Dün ve Bugün ( İthaki Yayınları, 2003 )
Doğmamış Bir Devletin Tarihi: Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti (İletişim Yayınları, 2005)
Glafkos Klerides Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu (İletişim Yayınları, 2007)
"Daha önceleri neredeydiniz?" (Birikim Yayınları, 2009)
Bir Hınç ve Şiddet Tarihi
Kıbrıs'ta Statü Kavgası ve Etnik Çatışma ( 2016 )
Ulus Kaçağı ( 2020 )
1959 yılında karma bir köy olan Bodamya'da doğdu. 1964 yılında toplumlararası etnik çatışmalar nedeniyle doğduğu köyü terk etmek zorunda kaldı. ailesiyle birlikte çocukluk ve gençlik yıllarını geçireceği Luricina köyüne yerleşti. 1974 yılında adanın kuzey ve güney kıbrıs olarak bölünmesinden sonra Kuzey Kıbrıs'a yerleşti. 1977 yılında lise eğitimini tamamlayarak Almanya'ya gitti. Bremen Üniversitesi'nde yükseköğrenim gördü. Aynı üniversitede Kıbrıs sorunu üzerine yazdığı doktora teziyle lisansüstü öğrenimini tamamladı. çeşitli avrupa ülkelerinde çalıştıktan sonra Kıbrıs Üniversitesi'nde çalışmaya başladı.
1995 yılında çalışmaya başladığı Kıbrıs Üniversitesi'nin Türk ve Orta Doğu Çalışmaları Bölümü'nde bugün Profesör olarak görev yapıyor. Uzun yıllar Türkoloji Bölümünün başkanlığını yürüten Kızılyürek, 2013-2016 arasında Beşeri Bilimler Fakültesine dekan seçildi. Çeşitli dillerde yayımladığı bilimsel makalelerinin yanısıra, Panikos Hrisantos ile birlikte "Duvarımız" adlı Kıbrıs belgeselini hazırladı. "Duvarımız" 1997 yılında Abdi İpekçi Ödülü'ne layık görüldü. Çoğu Kıbrıs sorunu üzerine olan yirmiyi aşkın kitabı çeşitli dillerde yayınlandı. Kıbrıs Tarihi, Milliyetçilik ve Modern Türkiye tarihi üzerine yazdığı kitapların dışında, 100'den fazla bilimsel makaleye imza attı. 2006 yılında Fransa Cumhuriyeti tarafından bilimsel çalışmaları ve Kıbrıs'ta barış mücadelesine yaptığı katkıları nedeniyle “Akademik Palmiye-Şövalye Nişanı” ile ödüllendirildi.
2015 yılında Avrupa Kültür Parlamentosuna 2019 yılında ilk Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamenteri olarak Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların oyları ile Avrupa Parlamentosu'na seçilen Niyazi Kızılyürek, Yunanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.
Başlıca Kitapları :
Kıbrıs Sorununda İç ve Dış Etkenler (1983)
Paşalar Papazlar (1988)
İ Oliki Kipros (1990)
Ulus Ötesi Kıbrıs (Türkçe ve Yunanca olmak üzere iki dilli bir çalışma, 1993)
Kipros to Adioksodo ton Ethinikismon (Yunanca, Birinci Baskı, 1999)
Milliyetçilik Kıskacında Kıbrıs (İletişim Yayınları, 2002)
Kıbrıs Dün ve Bugün ( İthaki Yayınları, 2003 )
Doğmamış Bir Devletin Tarihi: Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti (İletişim Yayınları, 2005)
Glafkos Klerides Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu (İletişim Yayınları, 2007)
"Daha önceleri neredeydiniz?" (Birikim Yayınları, 2009)
Bir Hınç ve Şiddet Tarihi
Kıbrıs'ta Statü Kavgası ve Etnik Çatışma ( 2016 )
Ulus Kaçağı ( 2020 )
Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası şefi. konserlerinde sadece orkestrayı yönetmekle kalmaz kıvırcık kabarık saçlarının arasında yuva yapmış kuşları da yönetir.
lozan barış antlaşması'nın 16, 20 ve 21, madddeleri kıbrıs ile ilgili hükümleri sonucunda gelişen olay. 24 temmuz 1923'te imzalanan lozan barış anlaşması ile Türkiye, İngiltere'nin 5 Kasım 1914 tarihli kıbrıs'ı ilhak kararını kabul ederek kıbrıs Adası'nın İngiltere toprakları arasında yer aldığını kabul etmiştir. dönemin şartlarının göz ardı edilmemesi gerekir. ancak kıbrıs adası'nın geleceği konusu, uzlaşı sağlanan konular arasında yer almaktadır. Türk delegeler bu maddeye karşı çıkarak maddenin değiştirilmesini talep etmişler ancak başarılı olamamışlardır.
MADDE 16 – Türkiye, işbu Andlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ya da bu topraklara ilişkin olarak, her türlü haklarıyla
sıfatlarından ve egemenliği işbu Andlaşmada tanınmış adalardan başka bütün öteki adalar üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir; bu toprakların ve adaların geleceği (kaderi), ilgililerce düzenlenmiştir ya da düzenlenecektir.
MADDE 20 – Türkiye, İngiliz Hükümetince 5 Kasım 1914 tarihinde ilan edilen, Kıbrıs'ın (İngiltere'ye) katılışını tanıdığını bildirir.
MADDE 21 – 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs adasında yerleşmiş bulunan Türk uyrukları, yerel kanunun saptadığı şartlar içinde, İngiliz uyrukluğunu edinecekler ve bu kimseler Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçme yetenekleri olacaktır; bu durumda, seçme hakkını (option) kullandıkları tarihi izleyecek on iki ay içinde Kıbrıs adasından ayrılmaları zorunlu olacaktır. İşbu Andlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte Kıbrıs adasında yerleşmiş olup da, bu tarihte, yerel kanunun öngördüğü şartlar içinde yapılmış başvurma üzerine İngiliz uyrukluğunu edinmiş bulunan ya da edinmekte olan Türk uyrukları da bu yüzden Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Şurası kararlaştırılmıştır ki, Kıbrıs Hükümetinin, Türk Hükümetinin rızası olmaksızın Türk uyrukluğundan başka bir uyrukluk edinmiş olan kimselere, İngiliz uyrukluğunu reddetme yeteneği olacaktır.
MADDE 16 – Türkiye, işbu Andlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ya da bu topraklara ilişkin olarak, her türlü haklarıyla
sıfatlarından ve egemenliği işbu Andlaşmada tanınmış adalardan başka bütün öteki adalar üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir; bu toprakların ve adaların geleceği (kaderi), ilgililerce düzenlenmiştir ya da düzenlenecektir.
MADDE 20 – Türkiye, İngiliz Hükümetince 5 Kasım 1914 tarihinde ilan edilen, Kıbrıs'ın (İngiltere'ye) katılışını tanıdığını bildirir.
MADDE 21 – 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs adasında yerleşmiş bulunan Türk uyrukları, yerel kanunun saptadığı şartlar içinde, İngiliz uyrukluğunu edinecekler ve bu kimseler Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçme yetenekleri olacaktır; bu durumda, seçme hakkını (option) kullandıkları tarihi izleyecek on iki ay içinde Kıbrıs adasından ayrılmaları zorunlu olacaktır. İşbu Andlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte Kıbrıs adasında yerleşmiş olup da, bu tarihte, yerel kanunun öngördüğü şartlar içinde yapılmış başvurma üzerine İngiliz uyrukluğunu edinmiş bulunan ya da edinmekte olan Türk uyrukları da bu yüzden Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Şurası kararlaştırılmıştır ki, Kıbrıs Hükümetinin, Türk Hükümetinin rızası olmaksızın Türk uyrukluğundan başka bir uyrukluk edinmiş olan kimselere, İngiliz uyrukluğunu reddetme yeteneği olacaktır.
kıbrıs basınının özgür sesi.
1948 yılında lefkoşa'da doğdu. ilkokul, ortaokul ve lisesyi lefkoşa'da okudu. 1969 yılında yüksek öğrenim için sovyetler birliği'ne gitti. moskova'da lomonosof üniversitesi'nde gazetecilik eğitimi aldı. 1979 yılında adaya döndükten sonra söz gazetesinde yazmaya başladı. 1982 yılında söz gazetesinden ayrılarak birkaç arkadaşı ile birlikte demokrasi gazetesini çıkardı. aynı yıl gazete yayın hayatına son vermek zorunda kalınca kıbrıs postası gazetesinde yazı işleri müdürü oldu. 1987 yılında ortam gazetesinde çalıştı. 1990 yılında güneş gazetesi muhabiri olarak moskova'ya gitti. güneş gazetesi yayın hayatına son verince moskova'da kaldı. nokta dergisine yazılar yazdı aynı zamanda tercümanlık yaptı.
1997 yılında adaya dönerek avrupa gazetesini çıkardı. 2001 yılında gazetenin adını değiştirerek afrika yaptı. halen afrika gazetesi genel yayın yönetmeni ve yazı işerli sorumlusudur. şener levent kıbrıs basın terihinin hakkında en çok dava açılan, tehdit edilen, matbaasına yangın bombası atılan hatta linç edilmeye kalkılan gazetecisidir. kendisi doğru bildiği yolda ilerlemeye devam etmektedir.
1948 yılında lefkoşa'da doğdu. ilkokul, ortaokul ve lisesyi lefkoşa'da okudu. 1969 yılında yüksek öğrenim için sovyetler birliği'ne gitti. moskova'da lomonosof üniversitesi'nde gazetecilik eğitimi aldı. 1979 yılında adaya döndükten sonra söz gazetesinde yazmaya başladı. 1982 yılında söz gazetesinden ayrılarak birkaç arkadaşı ile birlikte demokrasi gazetesini çıkardı. aynı yıl gazete yayın hayatına son vermek zorunda kalınca kıbrıs postası gazetesinde yazı işleri müdürü oldu. 1987 yılında ortam gazetesinde çalıştı. 1990 yılında güneş gazetesi muhabiri olarak moskova'ya gitti. güneş gazetesi yayın hayatına son verince moskova'da kaldı. nokta dergisine yazılar yazdı aynı zamanda tercümanlık yaptı.
1997 yılında adaya dönerek avrupa gazetesini çıkardı. 2001 yılında gazetenin adını değiştirerek afrika yaptı. halen afrika gazetesi genel yayın yönetmeni ve yazı işerli sorumlusudur. şener levent kıbrıs basın terihinin hakkında en çok dava açılan, tehdit edilen, matbaasına yangın bombası atılan hatta linç edilmeye kalkılan gazetecisidir. kendisi doğru bildiği yolda ilerlemeye devam etmektedir.
kıbrıs mücadelesi için milli teşkilat (ethniki organosis kyprion agoniston) anlamına gelen kelimelerin baş harflerinden oluşan general grivas'ın öncülüğündeki kurulan tedhiş örgütü.
Hukukçu, gazeteci yazar, şair.
1924'te lefkoşa'da doğdu. ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1955-1958 yılları arasında londra'da hukuk eğitimi aldı. kıbrıs'a döndüğü zaman ise avukatlık mesleğine başladı. 1948 yılında türk sözü gazetesini çıkardı. 1962 yılına kadar çeşitli gazetelerde serbest gazeteci olarak sosyal ve siyasi makaleler yayınladı. bunun dışında 1960 yılında kıbrıs türk halk partisi'nin yayın organı olan cumhuriyet gazetesinin editörlüğünü yapmıştır. birkaç yıl girne'de bulunan amerika'nın sesi radyosunda da tercümanlık yaptı. memurlk görevi nedeniyle çeşitli gazetelerde muzaffer aktuğlu, atilla turanlı, odacıoğlu, ahmet zekeriya aktuğ gibi takma isimlerle makaleler yazdı.
ayhan hikmet gibi 23 nisan 1962 yılındsa kimliği bilinmeyen kişi ya da kişilerce öldürüldü.
1924'te lefkoşa'da doğdu. ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1955-1958 yılları arasında londra'da hukuk eğitimi aldı. kıbrıs'a döndüğü zaman ise avukatlık mesleğine başladı. 1948 yılında türk sözü gazetesini çıkardı. 1962 yılına kadar çeşitli gazetelerde serbest gazeteci olarak sosyal ve siyasi makaleler yayınladı. bunun dışında 1960 yılında kıbrıs türk halk partisi'nin yayın organı olan cumhuriyet gazetesinin editörlüğünü yapmıştır. birkaç yıl girne'de bulunan amerika'nın sesi radyosunda da tercümanlık yaptı. memurlk görevi nedeniyle çeşitli gazetelerde muzaffer aktuğlu, atilla turanlı, odacıoğlu, ahmet zekeriya aktuğ gibi takma isimlerle makaleler yazdı.
ayhan hikmet gibi 23 nisan 1962 yılındsa kimliği bilinmeyen kişi ya da kişilerce öldürüldü.
Kıbrıslı Türk avukat, gazeteci, siyasetçi.
1931 yılında lefkoşa'da doğdu. ilk ve orta öğrenimini kıbrıs'ta tamamladı. londra hukuk fakültesi'nde öğrenim gördü. mezun olduktan sonra kıbrıs'a dönerek lefkoşa'da avukatlığa başladı.
gazeteciliğe ve toplum sorunlarına ilgisinden dolayı 1962 yılına kadar çeşitli gazetelerde siyasi ve sosyal alanda makalaleri yayınlandı. 1960 yılında kıbrıs cumhuriyeti'nin ilanı ile yayımlanmaya başlayan ve kıbrıs cumhuriyetini savunan cumhuriyet gazetesinin editörlüğünü üstlendi. ayhan hikmet, ahmet muzaffer gürkan ile birlikte 23 nisan 1962 tarihinde bilinmeyen kişilerce öldürüldü.
1931 yılında lefkoşa'da doğdu. ilk ve orta öğrenimini kıbrıs'ta tamamladı. londra hukuk fakültesi'nde öğrenim gördü. mezun olduktan sonra kıbrıs'a dönerek lefkoşa'da avukatlığa başladı.
gazeteciliğe ve toplum sorunlarına ilgisinden dolayı 1962 yılına kadar çeşitli gazetelerde siyasi ve sosyal alanda makalaleri yayınlandı. 1960 yılında kıbrıs cumhuriyeti'nin ilanı ile yayımlanmaya başlayan ve kıbrıs cumhuriyetini savunan cumhuriyet gazetesinin editörlüğünü üstlendi. ayhan hikmet, ahmet muzaffer gürkan ile birlikte 23 nisan 1962 tarihinde bilinmeyen kişilerce öldürüldü.
3gb'a kadar dosya transferine olanak sağlayan dosya paylaşım sitesi. alıyorsun, atıyorsun.
cinayete kurban giden gazeteci.
4 nisan 1924'te mağusa'nin peristerona köyünde dünyaya geldi. ilkokula kendi köyünde başlamış ancak babasının ölümü üzerine lefkoşa'ya taşınılmış eğitimini orada tamamlamıştır. yaşadığı maddi sıkıntılar dolayısıyla eğitime devam edemeyen kavazoğlu, mobilyacılığı kendisine meslek olarak seçti. bu dönemde sendikal hayata da atıldı.
peo derneği'nin kıbrıs türk ofisinde etkili bir kişi oldu. bu görevlerinin yanı sıra emekçi gazetesinde de yazılar yazdı. derviş ali 11 nisan 1965'te koşşi köyü yakınlarında öldürüldü. aynı gün sendikacı arkadaşı kostas mişaulis'de bir süikaste kurban gitti.
4 nisan 1924'te mağusa'nin peristerona köyünde dünyaya geldi. ilkokula kendi köyünde başlamış ancak babasının ölümü üzerine lefkoşa'ya taşınılmış eğitimini orada tamamlamıştır. yaşadığı maddi sıkıntılar dolayısıyla eğitime devam edemeyen kavazoğlu, mobilyacılığı kendisine meslek olarak seçti. bu dönemde sendikal hayata da atıldı.
peo derneği'nin kıbrıs türk ofisinde etkili bir kişi oldu. bu görevlerinin yanı sıra emekçi gazetesinde de yazılar yazdı. derviş ali 11 nisan 1965'te koşşi köyü yakınlarında öldürüldü. aynı gün sendikacı arkadaşı kostas mişaulis'de bir süikaste kurban gitti.
katledilişinin üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen mezarının yeri hala bilinmeyen türk solunun ilk kuşaklarından aktivist, gazeteci.
1926 yılında küçük kaymaklı'da doğdu. ilk öğrenimini tamamladıktan sonra orta öğrenimine devam edemedi. kardeşinin yanında saraç dükkanına çırak olarak girmiş, daha sonra kendi dükkanını açmıştır. 1949 yılında kıbrıs türk sendikalarına üye oldu. 1950 yılında istiklal gazetesinde öykü ve yazılar yayımlamaya başladı. memleket gazetesinde fıkralar yazdı.
1951 yılında lefkoşa türk eğitim spor kulubü'nde çalışmaya başladı. 1954 yılında bu kulübün genel sekreteri oldu. kıbrıs işçi federasyonu'nun 11.kongresi'nde sunulan rapora göre alınan bir kararla işçinin sesi adında haftalık bir sendika gazetesi çıkarılması için fazıl önder görev alır. 1955 yılında inkılapçı gazetesinin yayınlanmasıyla sendika gazetesine gerek kalmaz. gazetenin müdürlüğünü üstlenir. gazete çalışanlarının haklarını, türk-rum dostluğunu, evkaf'ın kıbrıs türk toplumuna devredilmesini savunfuğu için ingiliz sömürge yönetimi gazeteyi kapatmıştır.
fazıl önder 24 mayıs 1958 günü suikaste kurban gitmiştir. suikastten üç gün sonra Türk Mukavemet Teşkilatı bir bildiri yayımlayarak, cinayetin kendileri tarafından işlendiğini açıklamış ve kıbrıs rumları ile aynı örgütlerde yer alan bütün türklerin aynı şekilde temizleneceği tehdidinde bulunmuştu.
1926 yılında küçük kaymaklı'da doğdu. ilk öğrenimini tamamladıktan sonra orta öğrenimine devam edemedi. kardeşinin yanında saraç dükkanına çırak olarak girmiş, daha sonra kendi dükkanını açmıştır. 1949 yılında kıbrıs türk sendikalarına üye oldu. 1950 yılında istiklal gazetesinde öykü ve yazılar yayımlamaya başladı. memleket gazetesinde fıkralar yazdı.
1951 yılında lefkoşa türk eğitim spor kulubü'nde çalışmaya başladı. 1954 yılında bu kulübün genel sekreteri oldu. kıbrıs işçi federasyonu'nun 11.kongresi'nde sunulan rapora göre alınan bir kararla işçinin sesi adında haftalık bir sendika gazetesi çıkarılması için fazıl önder görev alır. 1955 yılında inkılapçı gazetesinin yayınlanmasıyla sendika gazetesine gerek kalmaz. gazetenin müdürlüğünü üstlenir. gazete çalışanlarının haklarını, türk-rum dostluğunu, evkaf'ın kıbrıs türk toplumuna devredilmesini savunfuğu için ingiliz sömürge yönetimi gazeteyi kapatmıştır.
fazıl önder 24 mayıs 1958 günü suikaste kurban gitmiştir. suikastten üç gün sonra Türk Mukavemet Teşkilatı bir bildiri yayımlayarak, cinayetin kendileri tarafından işlendiğini açıklamış ve kıbrıs rumları ile aynı örgütlerde yer alan bütün türklerin aynı şekilde temizleneceği tehdidinde bulunmuştu.
1937 yılında girne'nin kırnı köyünde dünyaya geldi. ilkokulu kırnı'da ortaokulu lefkoşa'da tamamlar. öğretmen kolejinden mezun olduktan sonra ilkokul öğretmenliği yaptı. 1960'lı yıllardan bu yana edebiyattan, yazın hayatının, gazeteciliğin, sendikacılığın içinde yer almıştır. kadın hakları konusunda çalışmalar yapmıştır. bir çok gazetede köşe yazarlığı, röportaj, araştırma, sanat, çevre ve kadın sayfaları yapmıştır. özellikle ortam, kıbrıs ve yeni düzen gazetelerinde uzun yıllar görev yapmış, yazı dizileri ve araştırmaları yayınlamış, sanat sayfaları yönetmiştir. kıbrıs kadın araştırmaları merkezi'nin kurucu üyesidir. sürekli basın kartı sahibidir.
başlıca eserleri:
sıkıntıya vurulan düğüm (şiir), ktös mücadele tarihi, konu: kadın, çocuklarımız ve cinsellik, ayseferi (şiir), ölümüne bir yolculuktu (biyografi), ziya rızkı (biyografi), yoluna buyruk (gezi yazıları), anasu (şiir), eski lefkoşa kahveleri ve kahve kültürü, yoluna buyruk, güldamlası, mor hüzünler, araplara satılan kızlarımız.
başlıca eserleri:
sıkıntıya vurulan düğüm (şiir), ktös mücadele tarihi, konu: kadın, çocuklarımız ve cinsellik, ayseferi (şiir), ölümüne bir yolculuktu (biyografi), ziya rızkı (biyografi), yoluna buyruk (gezi yazıları), anasu (şiir), eski lefkoşa kahveleri ve kahve kültürü, yoluna buyruk, güldamlası, mor hüzünler, araplara satılan kızlarımız.
kıbrıs türk toplumunun ilk iş kadınlarından.
14 Şubat 1919'da Lefkoşa'da doğdu. babası selimiye camii imamı mehmet recep bey annesi ise ev hanımıdır. 3 yaşında okula başladı ve 9 yaşında ayasofya İlkokulu'nda eğitim görerek keman dersleri almaya başladı. daha sonra Victoria Kız Lisesi'ne gitti. bu dönemlerde arkadaşları ile birlikte kurduğu amatör bir tiyatro grubu ile aşık garip müzikalini sahneye koydu. hastanede eczacılık eğitimi alan vedia barut eczacı olmak ister ancak yasalar değiştiği için bu hayalini gerçekleştiremez. dayısı hasan beyin desteğiyle ticarete atılır.
1937 yılında kıbrıs'ta ilk kez bir kadının ticaret hayatına atılması toplumda çeşitli tepkilere neden olur. kadınların çalışmasına alışkın olmayan çeşitli kesimler farklı tepkiler gösterir. söz gazetesi yazarı mithat bey, yazdığı yazılarla vedia hanım'a destek verir ve toplumda kabul görmesine yardımcı olur. dükkanında yurtdışından ithal ettiği hazır giysiler, aksesuarlar, oyuncaklar ve makyaj malzemeleri satan vedia Barut, kısa sürede Lefkoşalı hanımların vazgeçilmezi olur.
kırtasiye ve medya alanında da faaliyette bulunan vedia barut dönemin yerli ve yabancı gazete ile dergilerin kıbrıs türk toplumuyla buluşmasını sağlar. Sarayönü'ndeki işyeri bir yangın sonucu tahrip olunca sadece gazete bayiliğine devam etmek zorunda kalır. 80 yaşında bile tek başına işyerini idare etmesi vedia barut'un azim ve kararlılığının göstergesiydi.
İki çocuk annesi olan vedia barut, 21 Mayıs 2003'de hayatını kaybetti.
14 Şubat 1919'da Lefkoşa'da doğdu. babası selimiye camii imamı mehmet recep bey annesi ise ev hanımıdır. 3 yaşında okula başladı ve 9 yaşında ayasofya İlkokulu'nda eğitim görerek keman dersleri almaya başladı. daha sonra Victoria Kız Lisesi'ne gitti. bu dönemlerde arkadaşları ile birlikte kurduğu amatör bir tiyatro grubu ile aşık garip müzikalini sahneye koydu. hastanede eczacılık eğitimi alan vedia barut eczacı olmak ister ancak yasalar değiştiği için bu hayalini gerçekleştiremez. dayısı hasan beyin desteğiyle ticarete atılır.
1937 yılında kıbrıs'ta ilk kez bir kadının ticaret hayatına atılması toplumda çeşitli tepkilere neden olur. kadınların çalışmasına alışkın olmayan çeşitli kesimler farklı tepkiler gösterir. söz gazetesi yazarı mithat bey, yazdığı yazılarla vedia hanım'a destek verir ve toplumda kabul görmesine yardımcı olur. dükkanında yurtdışından ithal ettiği hazır giysiler, aksesuarlar, oyuncaklar ve makyaj malzemeleri satan vedia Barut, kısa sürede Lefkoşalı hanımların vazgeçilmezi olur.
kırtasiye ve medya alanında da faaliyette bulunan vedia barut dönemin yerli ve yabancı gazete ile dergilerin kıbrıs türk toplumuyla buluşmasını sağlar. Sarayönü'ndeki işyeri bir yangın sonucu tahrip olunca sadece gazete bayiliğine devam etmek zorunda kalır. 80 yaşında bile tek başına işyerini idare etmesi vedia barut'un azim ve kararlılığının göstergesiydi.
İki çocuk annesi olan vedia barut, 21 Mayıs 2003'de hayatını kaybetti.
bildiğin seks işte.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?