Bir yıl aradan sonra yeniden Süper Lige dönen Kıbrıs'ın efsane takımı.
hükümet krizinin merkezi olmuş siyasi. Sosyal medyadan bir açıklama yaptı.
"Çok değerli halkımız ve UBP'liler: Hükümet konusunda ortaya çıkan gelişmelerle, adım etrafında yapılan değerlendirmeleri takip ediyorum. Öncelikle belirtmeliyim ki; Ben UBP'liyim, partimi, ülkemi, Devletimi seviyorum. Benim parti ve hükümet kararları dışına çıkmam, bir disiplinsizlik yapmam asla söz konusu değildir. Meclis'te bir konuşma üzerine cevap hakkımı kullandım ve doğrular neyse onları söyledim. Nitekim KIBTEK'in iki üst düzey yetkilisi benim dediklerimi doğruladılar. Benim Sayın Başbakanı aşağılamam da söz konusu değildir; olamaz. Tam aksine ben malum konuşmamda Sayın Başbakan'ın Bakanların üzerinde kapsayıcı yetkisi bulunduğunu ve benim imzalamadığım bir metni imzalamasını normal bulduğumu vurguladım. Tekrar ediyorum; Benim için önemli olan doğruları söylemek, doğruları yapmaktır. Bunun bir siyasi bedeli varsa bunu da halkımız, partimiz için öderim. Neyi niçin yaptığımı halkımız ve partililerimiz çok yakında daha iyi anlayacak ve bana hak verecektir. Bundan eminim. Saygı ve sevgilerimle…."
"Çok değerli halkımız ve UBP'liler: Hükümet konusunda ortaya çıkan gelişmelerle, adım etrafında yapılan değerlendirmeleri takip ediyorum. Öncelikle belirtmeliyim ki; Ben UBP'liyim, partimi, ülkemi, Devletimi seviyorum. Benim parti ve hükümet kararları dışına çıkmam, bir disiplinsizlik yapmam asla söz konusu değildir. Meclis'te bir konuşma üzerine cevap hakkımı kullandım ve doğrular neyse onları söyledim. Nitekim KIBTEK'in iki üst düzey yetkilisi benim dediklerimi doğruladılar. Benim Sayın Başbakanı aşağılamam da söz konusu değildir; olamaz. Tam aksine ben malum konuşmamda Sayın Başbakan'ın Bakanların üzerinde kapsayıcı yetkisi bulunduğunu ve benim imzalamadığım bir metni imzalamasını normal bulduğumu vurguladım. Tekrar ediyorum; Benim için önemli olan doğruları söylemek, doğruları yapmaktır. Bunun bir siyasi bedeli varsa bunu da halkımız, partimiz için öderim. Neyi niçin yaptığımı halkımız ve partililerimiz çok yakında daha iyi anlayacak ve bana hak verecektir. Bundan eminim. Saygı ve sevgilerimle…."
lig şampiyonu olarak çıktığı nicosia cup kıbrıs kupası finaline adını yazdıran mağusa'nın sarı-yeşil takımı. ilk maçta yeni yenicami ağdelen kulübüne karşı 3-2 kaybetmişti. bu kez yenicami'yi deplasmanda 6-0'lık net bir skorla yendi. kupalara doyamıyor MTG.
"Kendilerine sunduğumuz hükümet kurma önerimizi, sudan bahanelerle geri çeviren, sorumluluğu her zamanki gibi, kendileri dışında her kesime yüklemeye çalışan Sayın Erhürman'ın kafa karışıklığını sona erdirip, küçük siyasi hesaplara 3 -4 yıl sonrasını değil, bugün için somut önerilerle ne düşündüğünü öğrenmek istediğimizi vurgulamak istiyorum."
Faiz Sucuoğlu
Faiz Sucuoğlu
Türkiye'de Ankara şehir merkezine 20 kilometre uzaklıktaki vadi.
Ankara'nın ilçesi Mamak sınırları içinde bulunan ve Kıbrıs Köyü yakınındaki vadi, doğal yapısı, fındık dahil bitki çeşitliliğiyle ilgi çekici bir bölge. Toplam uzunluğu 8 kilometre olan vadi, Kıbrıs Deresi'nin suladığı, yer yer 100 metreyi aşan yan duvarlarıyla bir kanyon görünümünde.
Ankara'nın ilçesi Mamak sınırları içinde bulunan ve Kıbrıs Köyü yakınındaki vadi, doğal yapısı, fındık dahil bitki çeşitliliğiyle ilgi çekici bir bölge. Toplam uzunluğu 8 kilometre olan vadi, Kıbrıs Deresi'nin suladığı, yer yer 100 metreyi aşan yan duvarlarıyla bir kanyon görünümünde.
saçı kıbrıs'da denilen demir2 sülfat (feso4) şeklinde de okunan bileşik.
kıbrıs taşının kullanıldığı alanlar tekstil boyası olarak iplik kumaş ve hayvan derilerini boyayabilen bir taş cismidir. vitriyol diye de bilinmektedir. mürekkep yapımında da kullanıldı.
demir noksanlığı olduğunda toprağa demir takviyesi ve yapraklarda klorofil teşekkülünü artırıcı etkisiyle başlı başına bir gübredir.
kıbrıs taşının kullanıldığı alanlar tekstil boyası olarak iplik kumaş ve hayvan derilerini boyayabilen bir taş cismidir. vitriyol diye de bilinmektedir. mürekkep yapımında da kullanıldı.
demir noksanlığı olduğunda toprağa demir takviyesi ve yapraklarda klorofil teşekkülünü artırıcı etkisiyle başlı başına bir gübredir.
hemen her yaştan kıbrıslı türkün çok sevdiği özellikle tamirci çırağı, ceviz ağacı, bu son olsun, ıslak ıslak, herkes gibisin gibi pek çok şarkısını ezberden bildiği türk protest müziğinin en önemli temsilcisi. 2004 yılında hayatını kaybeden cem karaca'nın hayatı, senaryosunu Timuçin Esen'in yazacağı bir filmle beyazperdeye yansıyacak.
kaynak
kaynak
ülke ekonomisi için üretim, dışsatım ve işlendirme bakımından önemli görülen kesimleri desteklemek ve tarımsal girdilere sübvansiyon sağlamak amacıyla oluşturulan; kaynağı çeşitli malların dışsatımı Free On Board (FOB) değeri ve dışalım malları Navlun CIF değeri üzerinden yapılan kesintiler olan ve 1978 yılında kurulan fon.
Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak üzere madde politikasının izlenmesi ve fiyat istikrarının sağlanması amacına hizmet eder. Bütçe-dışı Fonlar arasında yer alır.
Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak üzere madde politikasının izlenmesi ve fiyat istikrarının sağlanması amacına hizmet eder. Bütçe-dışı Fonlar arasında yer alır.
ubp girne milletvekili özdemir berova'nın eşidir.
8 Şubat akşamı düzenlenen suikast sonucu hayatını kaybeden Halil Falyalı'nın kardeşi.
Halil Falyalı cinayeti ile falyalı ailesi hakkındaki spekülasyonları Türkiye'de yayın yapan halktv.com.tr'den gazeteci Seyhan Avşar'a anlattı.
Halil Falyalı cinayeti ile falyalı ailesi hakkındaki spekülasyonları Türkiye'de yayın yapan halktv.com.tr'den gazeteci Seyhan Avşar'a anlattı.
"Formula 1 yarış pilotu Dünya şampiyonu Vettel yarış kaskına savaşa karşı semboller yanında ülke bayraklarını da koymuş ve bayraklardan biri de KKTC bayrağı. Güney Kıbrıs'ta olay olmuş belli ki. Kıbrıs Rum Otomobil Derneği Dünya Otomobil Federasyonuna dün şikayet başvurusu yapmış. Vettel kasktan KKTC bayrağını çıkarma kararı almış. Bravo! NE BÜYÜK OLAY ve NE BÜYÜK BAŞARI değil mi!!!
Dünya alt üst olmuş, dünya ekonomisi darmadağın, dünya savaşının eşiğine geldik, uğraştıkları şeye bak!!! Bunun adı en hafifinden HAZIMSIZLIKTIR."
Kudret Özersay
Dünya alt üst olmuş, dünya ekonomisi darmadağın, dünya savaşının eşiğine geldik, uğraştıkları şeye bak!!! Bunun adı en hafifinden HAZIMSIZLIKTIR."
Kudret Özersay
saat 06:00 itibariyle rusya federasyonu'nun ukrayna'ya karşı başlattığı savaş.
Kremlin'den yapılan açıklamada "Rusya'yı demir perdenin arkasına kapatmanız imkansız. Bu operasyonların ne kadar süreceğini Putin belirleyecek" denildi. Ukrayna devlet başkanı Vladimir Zelenskiy, "Ukrayna kuzeyden güneye saldırıya uğruyor. Şu anda silah dağıtıyoruz savunma için. Eli silah tutan her vatandaşa silah verilecek," ifadelerini kullanarak orduya katılım çağrısında bulundu.
bu işin sonu hiç iyi değil. ne yazık ki savaşın acı görüntülerini izlemeye başladık. Türkiye ve maalesef biz savaşın ekonomik faturasını ağır ödeyeceğiz. savaşın başlaması ile küresel çaptaki doğalgaz ve buğday fiyatlarının hızla arttı. Döviz fırladı. Bu gidişle dünü arar hale geleceğiz.
Kremlin'den yapılan açıklamada "Rusya'yı demir perdenin arkasına kapatmanız imkansız. Bu operasyonların ne kadar süreceğini Putin belirleyecek" denildi. Ukrayna devlet başkanı Vladimir Zelenskiy, "Ukrayna kuzeyden güneye saldırıya uğruyor. Şu anda silah dağıtıyoruz savunma için. Eli silah tutan her vatandaşa silah verilecek," ifadelerini kullanarak orduya katılım çağrısında bulundu.
bu işin sonu hiç iyi değil. ne yazık ki savaşın acı görüntülerini izlemeye başladık. Türkiye ve maalesef biz savaşın ekonomik faturasını ağır ödeyeceğiz. savaşın başlaması ile küresel çaptaki doğalgaz ve buğday fiyatlarının hızla arttı. Döviz fırladı. Bu gidişle dünü arar hale geleceğiz.
Polis Genel Müdürü (pgm) Ahmet Soyalan'ın açıklamalarına göre;
Çatalköy'de cinayet mahalli yakınlarında 2 adet kalaşnikof silah, 4 adet şarjör, 39 adet mermi bulundu.
Toplam 11 kişi tutuklandı. En az 3 kişi olay yerindeydi. Soruşturma sonrası tutuklular mahkemeye sevk edilecek. 300'e yakın kişinin bilgisine başvuruldu 100 civarı ifade alındı. Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kayıtları hariç 80 civarında mahalli kamera da incelendi. Emare olarak alınanlar da var.
Cinayetin işlendiği sırada Halil Falyalı'nın içinde bulunduğu araçta bir de şoförü bulunuyordu. Arkasındaki araçta ise 2 koruma vardı. Falyalı'nın eşi farklı arabayla olay yerine 5-10 dakika sonra vardı. Çocukları ise Çatalköy'de evdeydi.
Deniz yoluyla kaçtıkları iddialar üzerine böyle bir ihtimal ve tespitin olmadığı kamuoyuyla Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı (GKK) tarafından paylaşıldı.
Kullanılan silahların nasıl ülkeye sokulduğu ise titizlikle soruşturuluyor.
Türkiye'deki 1 kişinin olay gecesi Ercan Havalimanı'ndan çıkış yaparak, elini kolunu sallayarak denilmesi hasız bir eleştiridir. Söz konusu şahsın ülkeden ayrıldığı saate kadar olayla bağlantısı olduğu saptanmamıştır. Söz konusu şahıs Türkiye'de tutuklandı
Ülkemizdeki mobese kayıtları Türkiye tarafından yönetildiği ve cinayetle ilgili görüntüler Kent Güvenlik kayıtları tamamen PGM kontrolü ve denetimden başka bir merkezden izlenebilir ya da yönlendirilebilir sistem değildi.
Bu gelişmelerden görüleceği üzere polise henüz ulaşmamış bazı özel kamera görüntüleri var. Reyting amacı ile bazı görüntüler Türkiye Cumhuriyeti medyasında servis ediliyor.
Çatalköy'de cinayet mahalli yakınlarında 2 adet kalaşnikof silah, 4 adet şarjör, 39 adet mermi bulundu.
Toplam 11 kişi tutuklandı. En az 3 kişi olay yerindeydi. Soruşturma sonrası tutuklular mahkemeye sevk edilecek. 300'e yakın kişinin bilgisine başvuruldu 100 civarı ifade alındı. Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kayıtları hariç 80 civarında mahalli kamera da incelendi. Emare olarak alınanlar da var.
Cinayetin işlendiği sırada Halil Falyalı'nın içinde bulunduğu araçta bir de şoförü bulunuyordu. Arkasındaki araçta ise 2 koruma vardı. Falyalı'nın eşi farklı arabayla olay yerine 5-10 dakika sonra vardı. Çocukları ise Çatalköy'de evdeydi.
Deniz yoluyla kaçtıkları iddialar üzerine böyle bir ihtimal ve tespitin olmadığı kamuoyuyla Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı (GKK) tarafından paylaşıldı.
Kullanılan silahların nasıl ülkeye sokulduğu ise titizlikle soruşturuluyor.
Türkiye'deki 1 kişinin olay gecesi Ercan Havalimanı'ndan çıkış yaparak, elini kolunu sallayarak denilmesi hasız bir eleştiridir. Söz konusu şahsın ülkeden ayrıldığı saate kadar olayla bağlantısı olduğu saptanmamıştır. Söz konusu şahıs Türkiye'de tutuklandı
Ülkemizdeki mobese kayıtları Türkiye tarafından yönetildiği ve cinayetle ilgili görüntüler Kent Güvenlik kayıtları tamamen PGM kontrolü ve denetimden başka bir merkezden izlenebilir ya da yönlendirilebilir sistem değildi.
Bu gelişmelerden görüleceği üzere polise henüz ulaşmamış bazı özel kamera görüntüleri var. Reyting amacı ile bazı görüntüler Türkiye Cumhuriyeti medyasında servis ediliyor.
Polis Genel Müdürü Ahmet Soyalan'ın, Halil Falyalı cinayetiyle ilgili açıklamaları. Soyalan'ın açıklamalarını maddeleyecek olursak;
1. Cinayetin işlendiği sırada Halil Falyalı'nın içinde bulunduğu araçta, Halil Falyalı ve şöforü Murat Demirtaş bulunmaktaydı. Halil Falyalı'ın aracının arkasından gelen araç içerisinde ise sadece iki koruması vardı.
2. Halil Falyalı'nın eşi, kendi özel aracıyla otelden ayrılarak Çatalköy'deki ikametgahına gitmek üzere olaydan yaklaşık beş-on dakika sonra olay yerine varmış, çocukları ise olay esnasında Çatalköy'deki ikametgahlarında bulunuyorlardı.
3. faillerin deniz yoluyla kaçtıkları iddiaları üzerine gerçeği yansıtmamaktadır.
4. Cinayet zanlısı olarak Türkiye'de halen tutuklu bulunan bir şahsın ülkeden ayrıldığı saate kadar olayla bağlantısı olduğu yönünde herhangi bir tespiti olmamıştır.
5. Konu şahsın mesele ile bağlantısı olduğu belirlenmesinin ardından da, Türkiye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri ile temasa geçilerek söz konusu şahsın Türkiye'de tutuklanması sağlanmıştır.
6. Kent Güvenlik Yönetim Sitemlerinin kayıtları, tamamen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Polis Genel Müdürlüğü'nün kontrolünde ve denetimindedir. Başka bir merkezden izlenebilir yada yönlendirilebilir bir sistem değildir. Kapalı devre bir sistem olup, KKTC Polis Genel Müdürlüğü personelinden yetkilendirilmiş olanlar haricinde herhangi bir kimsenin erişmesi mümkün değildir.
7. bazı görüntülerin basına sızması konusunda teşkilat içerisinde idari bir soruşturma başlatıldı.
8. 12.02.2022 tarihinde Cumartesi günü Alsancak'ta gerçekleştirilen operasyon sonucu, meselede zanlı olarak aranan iki kişiyi tespit edilerek tutuklandı. Ayrıca zanlıların bulundukları ikametgahta yapılan aramada da bir adet tabanca ve 15 adet mermi bulundu.
9. 13.02.2022 tarihinde Pazar günü, Çatalköy'de, cinayet mahallinin yaklaşık bir kilometrelik batı kısmında, dere yatağı içerisinde, iki adet kalaşnikof marka otomatik silah, bu silahlara ait 4 adet şarjör ve 39 adet mermi ile bir adet 9 mm çapında tabanca ve tabancaya ait şarjör ve toplam 13 adet mermi bulundu. Yapılan balistik incelemeler sonucu silahların olayda kullanılan silahlar olduğu kesinleşti.
10. Suç faillerinin Türkiye'deki bazı şahıslarla bağlantısı olabileceğini değerlendirmelerinin ardından elde edilen bulgular Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri ile paylaşıldı.
11. İki ülke polisi tarafından müştereken yürütülen soruşturma kapsamında, bugüne değin olayla bağlantısı olduğu saptanan toplamda 8 kişinin İstanbul'da tespit edilerek Türkiye Emniyeti tarafından tutuklandı.
12. Eldeki edilen delillere göre, cinayetin işlendiği anda en az üç kişinin olay mahallinde olduğu yönünde tespitte bulunuldu.
1. Cinayetin işlendiği sırada Halil Falyalı'nın içinde bulunduğu araçta, Halil Falyalı ve şöforü Murat Demirtaş bulunmaktaydı. Halil Falyalı'ın aracının arkasından gelen araç içerisinde ise sadece iki koruması vardı.
2. Halil Falyalı'nın eşi, kendi özel aracıyla otelden ayrılarak Çatalköy'deki ikametgahına gitmek üzere olaydan yaklaşık beş-on dakika sonra olay yerine varmış, çocukları ise olay esnasında Çatalköy'deki ikametgahlarında bulunuyorlardı.
3. faillerin deniz yoluyla kaçtıkları iddiaları üzerine gerçeği yansıtmamaktadır.
4. Cinayet zanlısı olarak Türkiye'de halen tutuklu bulunan bir şahsın ülkeden ayrıldığı saate kadar olayla bağlantısı olduğu yönünde herhangi bir tespiti olmamıştır.
5. Konu şahsın mesele ile bağlantısı olduğu belirlenmesinin ardından da, Türkiye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri ile temasa geçilerek söz konusu şahsın Türkiye'de tutuklanması sağlanmıştır.
6. Kent Güvenlik Yönetim Sitemlerinin kayıtları, tamamen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Polis Genel Müdürlüğü'nün kontrolünde ve denetimindedir. Başka bir merkezden izlenebilir yada yönlendirilebilir bir sistem değildir. Kapalı devre bir sistem olup, KKTC Polis Genel Müdürlüğü personelinden yetkilendirilmiş olanlar haricinde herhangi bir kimsenin erişmesi mümkün değildir.
7. bazı görüntülerin basına sızması konusunda teşkilat içerisinde idari bir soruşturma başlatıldı.
8. 12.02.2022 tarihinde Cumartesi günü Alsancak'ta gerçekleştirilen operasyon sonucu, meselede zanlı olarak aranan iki kişiyi tespit edilerek tutuklandı. Ayrıca zanlıların bulundukları ikametgahta yapılan aramada da bir adet tabanca ve 15 adet mermi bulundu.
9. 13.02.2022 tarihinde Pazar günü, Çatalköy'de, cinayet mahallinin yaklaşık bir kilometrelik batı kısmında, dere yatağı içerisinde, iki adet kalaşnikof marka otomatik silah, bu silahlara ait 4 adet şarjör ve 39 adet mermi ile bir adet 9 mm çapında tabanca ve tabancaya ait şarjör ve toplam 13 adet mermi bulundu. Yapılan balistik incelemeler sonucu silahların olayda kullanılan silahlar olduğu kesinleşti.
10. Suç faillerinin Türkiye'deki bazı şahıslarla bağlantısı olabileceğini değerlendirmelerinin ardından elde edilen bulgular Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri ile paylaşıldı.
11. İki ülke polisi tarafından müştereken yürütülen soruşturma kapsamında, bugüne değin olayla bağlantısı olduğu saptanan toplamda 8 kişinin İstanbul'da tespit edilerek Türkiye Emniyeti tarafından tutuklandı.
12. Eldeki edilen delillere göre, cinayetin işlendiği anda en az üç kişinin olay mahallinde olduğu yönünde tespitte bulunuldu.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki tapu çeşitleridir. Yasal olarak KKTC'de tek tip koçan bulunmaktadır. Bunlara da KKTC koçanları denilmektedir. Ancak malların kökeni açısından koçanlar üç ayrı kategoride değerlendirilmektedir. Türk koçanı, tahsis koçanı, eşdeğer koçan.
Türk Koçan: 1974 öncesi Kıbrıslı Türkler, İngilizler ve diğer ülkelere ve/veya vatandaşlarına ait olan Taşınmaz Mal Koçanlarıdır. Türk koçanı için KKTC emlak sektörünün en değerli tapusu diyebiliriz. Gayrimenkul sahibinin kimliği fark etmeksizin, 1974 yılından önce sahip olunan gayrimenkulün tapusu anlamına geliyor. En fazla Türk koçanlı gayrimenkulün bulunduğu bölge ise Lefkoşa'dır.
Tahsis Koçan : Kuzey Kıbrıs tapuları arasında durumu henüz tam anlamıyla netlik kazanmayan bir tapu çeşididir. 1974'den sonra savaş gazilerine, ailelerine, Türkiye Cumhuriyetinden yerleşmek için davet edilen insanlara, Güney'den Kuzey'e gelip herhangi bir malı olmayan insanlara devlet tarafından verilen ve/veya tahsis edilen gayrimenkul mallardır. Yani tapunun garantisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'dir. Genelde Kuzey'de kalan Rum malları tahsis koçanlı olarak geçiyor. Türk koçanı için. bazı emlakçı ve inşaatçılar, bu zaafı kullanarak tahsis koçanı bile Türk koçanlı diye satabiliyor. Bu nedenle bir arazi veya konutu almadan önce, mutlaka tapu dairesinden ya da bir avukatlık bürosundan destek alınmalıdır.
Eşdeğer koçan: 1974 sonrasında Güney'de yaşayan birçok Kıbrıslı Türk, Güney Kıbrıs'taki taşınmaz mallarını bırakarak Kuzey'e yerleşti. Daha sonra KKTC Devleti, Kuzey'de bulunan önceden Kıbrıslı Rumlara ait olan bazı taşınmazlara Güney'de bırakılan mala karşılık koçan çıkarmıştır. bir nevi takasla elde edilen gayrimenkuller için eşdeğer koçan çıkarıldı. Bu tip taşınmazlara halk arasında Eşdeğer Koçanlı denir.
Kuzey Kıbrıs geneline bakınca, Girne'de büyük oranda eşdeğer koçan vardır.
Türk Koçan: 1974 öncesi Kıbrıslı Türkler, İngilizler ve diğer ülkelere ve/veya vatandaşlarına ait olan Taşınmaz Mal Koçanlarıdır. Türk koçanı için KKTC emlak sektörünün en değerli tapusu diyebiliriz. Gayrimenkul sahibinin kimliği fark etmeksizin, 1974 yılından önce sahip olunan gayrimenkulün tapusu anlamına geliyor. En fazla Türk koçanlı gayrimenkulün bulunduğu bölge ise Lefkoşa'dır.
Tahsis Koçan : Kuzey Kıbrıs tapuları arasında durumu henüz tam anlamıyla netlik kazanmayan bir tapu çeşididir. 1974'den sonra savaş gazilerine, ailelerine, Türkiye Cumhuriyetinden yerleşmek için davet edilen insanlara, Güney'den Kuzey'e gelip herhangi bir malı olmayan insanlara devlet tarafından verilen ve/veya tahsis edilen gayrimenkul mallardır. Yani tapunun garantisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'dir. Genelde Kuzey'de kalan Rum malları tahsis koçanlı olarak geçiyor. Türk koçanı için. bazı emlakçı ve inşaatçılar, bu zaafı kullanarak tahsis koçanı bile Türk koçanlı diye satabiliyor. Bu nedenle bir arazi veya konutu almadan önce, mutlaka tapu dairesinden ya da bir avukatlık bürosundan destek alınmalıdır.
Eşdeğer koçan: 1974 sonrasında Güney'de yaşayan birçok Kıbrıslı Türk, Güney Kıbrıs'taki taşınmaz mallarını bırakarak Kuzey'e yerleşti. Daha sonra KKTC Devleti, Kuzey'de bulunan önceden Kıbrıslı Rumlara ait olan bazı taşınmazlara Güney'de bırakılan mala karşılık koçan çıkarmıştır. bir nevi takasla elde edilen gayrimenkuller için eşdeğer koçan çıkarıldı. Bu tip taşınmazlara halk arasında Eşdeğer Koçanlı denir.
Kuzey Kıbrıs geneline bakınca, Girne'de büyük oranda eşdeğer koçan vardır.
"kim ne derde desin seveni çoktur" lafıma takılmış bazıları.
hayatlarını ekrancıklar arasında geçirenler halil falyalı'nın hayatını "narkoz" dizisine, oradan da Pablo Escobar'a benzetiyorlar. Medellín halkı da escobar'ı severmiş falan. ma daha iki hafa önce girne çarşıda yalnız dolaşırdı bu adam. kıbrıs'ta ona ulaşamayacak insan yoktu. hemen herkesle iletişim kurabilirdi. geçmişte bir iki siyasi aleyhlerine yazı yazdıkları için gazetecilere baskı uygulamasını istediklerinde "Be gardaş, yapma bizim falanca abiye çok üzülür" demişliği olan biri nasıl mafya oluyor. Cenk Mutluyakalı bile aralarındaki sohbette kendisine "çakma mafya" diyebiliyor. anlayın işte statüko hiçbir Kıbrıslının zenginleşmesini, güçlenmesini istemez. Asil Nadir'i de köşesine çekilmesinin nedeni budur.
hayatlarını ekrancıklar arasında geçirenler halil falyalı'nın hayatını "narkoz" dizisine, oradan da Pablo Escobar'a benzetiyorlar. Medellín halkı da escobar'ı severmiş falan. ma daha iki hafa önce girne çarşıda yalnız dolaşırdı bu adam. kıbrıs'ta ona ulaşamayacak insan yoktu. hemen herkesle iletişim kurabilirdi. geçmişte bir iki siyasi aleyhlerine yazı yazdıkları için gazetecilere baskı uygulamasını istediklerinde "Be gardaş, yapma bizim falanca abiye çok üzülür" demişliği olan biri nasıl mafya oluyor. Cenk Mutluyakalı bile aralarındaki sohbette kendisine "çakma mafya" diyebiliyor. anlayın işte statüko hiçbir Kıbrıslının zenginleşmesini, güçlenmesini istemez. Asil Nadir'i de köşesine çekilmesinin nedeni budur.
KKTC, Türkiye ve Mağusa Türk Gücü bayraklarıyla donatılmış cenazesi kumyalı'da defnediliyor. Cenazeye siyaset, iş dünyası ve halkın yoğun katılımı var. Tape tuzağı ile koltuğundan olan eski başbakan ersan saner'de cenazede. e hani falyalı yaptırmıştı bu tuzağı. boş lafazanlık boş iddialar. Kim ne derse desin seveni çoktur. bizim insanımızdır.
halil falyalı kim ne derse desin kıbrıs'ta sevilen bir sima. pek çok insana yardım etmişliği var. İkinci araçta eşi ve çocuğu vardı. Allah'tan onlara bir şey olmadı. ne deyim. Şöför murat demirtaş ya da bilinen ismiyle kara murat ise son derece mülayim biriydi. Allah gani gani rahmet eylesin.
Bu arada türkiye medyasında erk acarer isimli sedat peker lafcıklarıyla ünlenen gazetecinin verdiği bilgiler hatalı ve yanlış. acarer'in işte suikastçılar dediği mobesa görüntülerindeki aracın içindeki iki kişi Halil Falyalı'nın korumaları. burada asıl soru bu adama bu fotoğrafı kim servis etti. o da polis genel müdürlüğünün araştırması gereken konu.
Bu arada türkiye medyasında erk acarer isimli sedat peker lafcıklarıyla ünlenen gazetecinin verdiği bilgiler hatalı ve yanlış. acarer'in işte suikastçılar dediği mobesa görüntülerindeki aracın içindeki iki kişi Halil Falyalı'nın korumaları. burada asıl soru bu adama bu fotoğrafı kim servis etti. o da polis genel müdürlüğünün araştırması gereken konu.
Halk Vakfı Yaşlılar Sitesi yöneticisi. son rezaletten sonra linç kampanyasına uğradı. içlerinden biri, ki kendisi bir eczacı, aklını öfkeli kalabalığa bırakarak onun için "sen insan değilsin" diye yazdı.
pikadilli melek doğan'ı usta gazeteci süleyman ergüçlü'nün kaleminden tanıyalım. bakalım insan mıymış değil miymiş.
"İnsan sevgisi ile dolu, yardımsever ve güzel bir insan Melek Doğan. Toplumundan sadece almayı değil, var olduğu ülkeye bir şeyler vermeyi kendine ilke edinmiş ve bunu başarmış bir kadın Melek Hanım.
3 Haziran 1938 yılında Mağusa'da dünyaya gelen Melek, 9 kardeşin en küçüğü. Anne ayrı baba bir 9 kardeşin 5'i erkek 4'ü kız. Kıbrıs adasının tek kasabı ve et dağıtıcısı olan baba Hasan Ahmet, bilinen adı ile Hasan Efendi'nin ikinci eşidir anneleri, Yoğurtçu Mehmet Ağaların kızı Ülviye Hanım. Ev hanımı anneleri Ülviye Hanım'ın, başı örtülü sokağa tek başına çıkamadığı bir dönemdir 30'lu yıllar. Sadece çocukları ve evi ile ilgilenen Ülviye Hanım, oğlunun okuması gerektiğine inandığı için sokak işlerini hep en küçük kızı Melek'e yaptırır. Hiç yerinde duramayan, hareketli ve çok canlı bir çocuk olan Melek'in en büyük özelliklerinden biri yardımseverliğidir. Özellikle yaşlı insanlara olan düşkünlüğü o günlerde bile dikkat çeker. Okul yaşı gelince Mağusa ilkokuluna yazdırılan Melek, öğretmenlerinin dikkatini çeken parlak bir öğrencidir. Ancak küçük Melek 7 yaşına geldiğinde babasını kaybeder. Büyük bir tüccar olan babasının varlığı sayesinde iyi bir hayat süren Melek ve ailesi aniden yokluğa düşer. Erkeklerin 2 kızların da tek pay aldığı miras bölününce anne Ülviye Hanım, çocuklarını geçindirmek için çareler üretmeye başlar. O güne kadar nerdeyse sokağa dahi çıkmayan Ülviye Hanım, bir kahve değirmeni alarak kahve öğütmeye başlar. Ancak anneleri satış için sokağa çıkamadığından, Melek ve kardeşleri tek tek dükkanları gezerek kahve satmaya başlarlar.
Melek, ilkokulu tamamladığında, okul hayatı da sona ermiş olur. Çünkü anne Ülviye Hanım'ın maddi gücü ancak tek çocuğunu okutmaya yeter. Oğlunun okumasını isteyen annesi Ülviye Hanım'a itaat eden küçük Melek, okuldan ayrılarak, berber Nüzhet Hanım'ın yanına çırak olur. Yaklaşık 3 yıl berber yanında çıraklık yapan Melek, sabahları işe gitmeden önce aynı sokakta bulunan yaşlı kadınlara su taşımayı kendine görev edinir. Evde iyi bir yemek piştiğinde annesine sormadan komşuları olan yaşlı kadınları eve getiren Melek, tüm yoksulluklarına rağmen yardımseverliğinden vazgeçmez.
Melek'in okulu bırakmasının ardından, ortaokulu bitiren erkek kardeşi İsmet de, bir süre sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle okuldan ayrılır. Ağabeyleri ile birlikte salhanede kasaplık yapmaya başlayan İsmet, maddi yönden ailesini rahatlatır. Ancak bu rahat dönem çok uzun sürmez. EOKA'nın Türklere karşı faaliyete geçmesi ile birlikte işten durdurulan İsmet ve ailesi için yeniden zor günler başlar. Ancak yılmayan aile, bir süre sonra Boğaztepe'de bir tavuk çiftliği kurar. Bu çiftlik Kıbrıs'ın ilk tavuk çiftliğidir.
1954 yılında berberlik eğitimini geliştirmek için İngiltere'ye giden Melek, geride kendine tutkun birini bıraktığını bilmez. İngiltere'de kaldığı kısa sürenin ardından Ada'ya dönen Melek'i bir sürpriz Beklemektedir. Ağabeyinin ortaokuldan arkadaşı olan ve Melek'i çok beğenen Fahri Doğan, annesini hemen Melek'i istemeye gönderir. Gerçekte Fahri Doğan'a sempatisi olan ancak duygularını belli etmeyen Melek, ailesinin de onayı ile 1958'de Fahri Bey'le nişanlanır.
Gümrük memuru olarak çalışan Fahri Bey'le Melek Hanım uyumlu bir ikilidir. Melek Hanım ile Fahri Bey'in yeni nişanlılıklarını yaşadıkları bu dönem sıcak çatışmaların yaşandığı, Türklerin de Rumlara karşı teşkilatlanmaya başladığı bir dönemdir. Melek Hasan ile Fahri Doğan da, birbirlerinden habersiz, bu örgütlenmenin birer elemanıdırlar aslında. Yeminli olarak Gizli Teşkilat'ta yer alan Melek Hasan, haberleşme biriminde görev alır.
1960 yılında Melek Hasan ile Fahri Doğan evlenirler. Evlendikten sonra eşinin isteği üzerine çalışmaktan vazgeçen Melek Doğan, terzi yanına giderek dikiş öğrenir. Bu arada Akşam Kız Sanat Enstitüsü'ne de devam eden Melek Hanım, yemek ve örgü gibi çeşitli alanlarda kısa eğitimler alır. Ancak bu arada evde oturan ve çocukları çok sevmesine rağmen henüz bir çocuğa kavuşamayan Melek Hanım, iyice sıkılır. Eşi Fahri Bey'le birlikte bir dükkan açarak kendine bir meşgale yaratmaya karar veren Melek Hanım, 1961 yılında Pikadilli ismini taşıyan bir tuhafiye mağazası açar. Yabancı bir isimle turistlere daha çok hitap edeceklerini düşünen ikili bu konuda yanılmazlar. İğneden ipliğe, düğmeden hediyelik eşyaya pek çok malı satışa sundukları dükkanda işle esas ilgilenen Melek Hanım olur.
Bu işle birlikte ticaret hayatına atılan Melek Doğan, ticaretteki ilk Türk kadınlarından olur. Önceleri Çevreden tepki görse de zamanla herkes Melek Doğan'ı tanır ve sever. Dükkanın sahibi olduğunu bilmeyenlerin zaman zaman kendisini temizlikçi sandıklarını anlatan Melek Hanım, kısa sürede işine hakim olur. Rumların bu dönemde kendilerine çeşitli rahatsızlıklar verdiğini ifade eden Melek Doğan, tüm zorluklara karşın işinde başarılı olur. Enstitüde aldığı eğitimin iş hayatında kendine çok faydası olduğunu vurgulayan Melek Hanım, edindiği renk bilgisinin işinin temelini oluşturduğunu belirtti.
Kısa süre içinde işlerini genişleten Melek Hanım, dükkanına kurduğu dikiş atölyesi ve örgü makineleri ile birlikte yanında işçi kızlar da çalıştırmaya başlar. Örgü ve dikiş konusunda da piyasaya hizmet vermeye başlayan Pikadilli, Mağusa'nın gözde mağazalarından biri olur.
Bu arada, 26 Şubat 1967 yılında Melek Hanım, o çok beklediği, özlem duyduğu bebeğine sahip olur ve adını da yılların özlemine atfen Özlem koyar. Özlem, Melek Hanım ile Fahri Bey'in hayatında yeni bir sayfa açar. Dükkanı eşine devreden Melek Hanım, 2.5 yıl işini bırakarak bebeğini büyütmeye adar kendini. Çok küçük bir bebek olarak doğan Özlem'i beslemek için saatlerce uyumayan Melek Hanım, bebeğini çok özenerek büyütür. Kendi çocukluğunda yaşayamadığı, sahip olamadığı her şeyi kızına vermek isteyen Melek Doğan, yaşamının en anlamlı olayının bir kız çocuğuna sahip olmak olduğunu vurguluyor.
2.5 yılın ardından bu sefer Özlem'le birlikte döner iş yaşamına Melek Hanım, Hem çocuğuna bakan hem de işini yürüten Melek Doğan, daha mutludur artık. Geleceği kızı için kurmaya çalışan Melek Hanım, 70'li yıllara gelindiğinde yaşadıkları ortamın her geçen gün daha kötüye gittiğinin farkındadır.
1974 Barış Harekatı ile birlikte, herkes gibi Melek Hanım ve ailesi de kendilerini savaşın içinde bulurlar. Hisar'da bulunan dükkanlarını terk ederek tüm bölge halkı ile birlikte Buğday Camisine sığınan Melek Hanım ve Özlem, zor günler geçirirler. Cephede olan Fahri Bey, eşinden ve kızından uzaktadır. Bademcik ameliyatı geçiren kızı ile birlikte Camiye sığınan Melek Hanım, yokluklar içinde zor günler geçirir.
Askerin dağıttığı bir kepçe yemek için insanların tartıştığını bu ortamda askeri yetkililer, halkı sakinleştirmek için Melek Hanım'dan yardım alırlar. Tüm Mağusalıların tanıdığı Melek Hanım, 25 gün boyunca kaldıkları Cami'de, insanlarla konuşarak onları teskin ederek, ilgililere yardımcı olmaya çalışır. 1. Harekat'ın ardından kızını ve eşini görmeye gelen Fahri Bey, onları alarak dükkana gider. Rumların, adından dolayı Rum malı sandıkları dükkanlarına dokunmadıklarını ve telefonlarını da kesmediklerini gören Melek Hanım, çok mutlu olur. Hemen, merkez Lefkoşa ile telefon irtibatı için ilgililere haber veren Melek Hanım ve Fahri Bey, dükkanlarında bulundurdukları yiyecek stoklarını da çevredeki komşularıyla paylaşırlar.
Harekatın ardından yeni bir düzen kurulur Kıbrıs'ta. Dükkanını yeniden açan Melek Hanım, çalışmaya başlar. Ama 74 sonrasında toplum yaşamında yaşanan değişiklikler, işlerini küçültmesine neden olur Melek Hanım'ın. Hazır giyimin günlük yaşama girmesi ile örgü ve dikiş işlerini durduran Melek Hanım, sadece dikiş malzemeleri satmaya devam eder.
İşleri yavaşlasa da çalışmaya devam eden Melek Hanım, kendine yeni meşguliyetler yaratır zaman içinde. Çocukluğundan itibaren var olan yardımseverliği hiç bitmez, gün geçtikçe çoğalır. 90'lı yıllara gelindiğinde toplumuna ve ülkesine faydalı olmak, kalıcı bir şeyler üretmek isteyen Melek Hanım, yaşlılar için bir vakıf kurmaya karar verir.
Yaşlılara her zaman düşkün olan Melek Doğan, tüm zamanını alacak böyle bir işe girişmeden önce kendini sınar ve gerçekten böyle bir işi yapıp yapamayacağını anlamaya çalışır. Kendinden emin olarak bu işe giren Melek Doğan, fikir danıştığı bazı arkadaşlarından destek bulamaz.
Ancak bir yaşlılar vakfı kurmaya kararlı olan Melek Hanım, Vakıflar İdaresi'ne giderek düşüncesini anlatır. Vakıflar'da kendisine yardımcı olan Mustafa Kemal Bey'in ve birkaç arkadaşının da katılımı ile 8 Kasım 1996'da Halk Vakfı'nı kurar Melek Doğan.
Vakfın kuruluşu ile çalışmalarına başlayan Melek Hanım, öncelikle amacına ulaşmak için bir bina arar. Uzun araştırmalardan sonra şu anda faaliyette oldukları Çamlı Köşk binasını tespit eder Melek Doğan. Kadınlar Konseyi'ne ait olan ancak uzun yıllar kullanılmamaktan viran hale gelen binayı alana kadar uzun ve zor bir mücadele verir Melek Hanım. 25 yıllığına kiralamayı başardığı Çamlı Köşk'ün tadilatı 2.5 yıl sürer. Çeşitli etkinliklerden elde edilen gelir ve yardımlar sonucunda binayı tamir etmeyi başarır Melek Doğan ve arkadaşları.
Başkanlığını Melek Doğan'ın yürüttüğü, 2.5 yıldan bu yana faaliyette olan Halk Vakfı Çamlı Köşk'ün kapasitesi 30 yatak ile sınırlı. Bugünlerde kapasitesini dolduran Çamlı Köşk, 12 çalışanı ile 3 vardiya halinde yaşlılara hizmet veriyor.
Yaşlıların her türlü ihtiyacının karşılandığı Köşk'te, temizlik ve hijyene çok öNem veriliyor. Disiplinli ve titiz bir Başkan olan Melek Doğan, bakımevinin her türlü ihtiyacı ile ilgileniyor. Yaşlıların cüzi bir ücretle kalabildiği, bazılarından ücret alınmayan bakımevinde tüm giderler, etkinlikler sonucu elde edilen gelirle karşılanıyor. Devletten herhangi bir konuda destek alamayan Vakıf, büyük gayretlerle en iyi şekilde yürütülse de yardıma muhtaç durumda. Yaşlıların en iyi şekilde bakıldığı, içeriye girdiğinizde havası ile sizi rahatlatan bu bakımevi, iyiliksever insanların gayreti ile yürüyor.
Ayda 2 kez düzenledikleri otobüs gezileri, balolar, yemekler ve kermeslerle ayakta durmaya çalıştıklarını anlatan Melek Hanım, elektrik, su, temizlik malzemesi ve tıbbi yardım konusunda devletten yardım beklediklerini vurguluyor. Halkın etkinliklerine büyük destek verdiğini ifade eden Melek Hanım, son dönemlerde İngiltere'deki Türklerden de katkılar aldıklarını belirtiyor. Vakfın Fahri Başkanlığı'nı yürüten Dr. Teoman Sırrı'dan her konuda yardım aldıklarını anlatan Melek Hanım, Londra Türk Radyosu yetkililerinin de büyük desteğini gördüklerine işaret ediyor. Yatalak olan yaşlılarını bir yere götürebilmek için vinçli bir minibüse ihtiyaçları olduğunu söyleyen Melek Doğan, Londra'daki dostlarının bu konuda kendilerine söz verdiklerini ve minibüsü sağlayacaklarını anlatıyor.
Yaşlı insanların bakımının çok zor olduğunu anlatan Melek Hanım, insanın kendi annesine bile bakmakta zaman zaman zorlanabileceğini hatırlatarak, bu tür vakıflara destek olunması için çağrı yapıyor. Kendi annesinin de vakıf yaşlıları arasında olduğunu ifade eden Melek Doğan, bu merkezin güvenle kalınabilecek, temiz ve sağlıklı bir yer olduğunu vurguluyor. Duşlarından yemeklerine kadar, yaşlıların her şeyiyle yakından ilgili olan çalışanlar da her şeyin dört dörtlük olması için çaba harcıyor. Vakfın hem sekreterliğini hem de yöneticiliğini yürüten Emine Hanım da bu işe gönül verenlerden.......
Çamlı Köşk'ün şu anda tek bir boş yatağı olduğunu anlatan Melek Doğan, yeni bir binaya ihtiyaçları olduğunu ifade ediyor. Zorlukları aşarak amacına ulaşmayı öğrendiğini belirten Melek Hanım, yeni bina için çalışmalarını sürdürüyor.
Çamlı Köşk yakınlarında bulunan Kooperatife ait kullanılmayan bir binaya talip olduklarını ancak olumlu cevap alamadıklarını söyleyen Melek Doğan, Sınırüstü köyünde Halk Vakfı'na tahsis edilen 60 dönümlük bir arazileri olduğunu ancak bu alana inşaat yapmak için yeterli maddi güce sahip olmadıklarını belirtiyor.
DAÜ'den mimari konuda yardım aldıklarını ve çok güzel bir proje oluşturduklarını belirten Melek Doğan, yapmayı başardıkları takdirde yeni projede daha sağlıklı yaşlılara da hizmet verebileceklerini anlatıyor. Herkesin desteği ve katkısı ile böyle bir projenin hayata geçirilebileceğine dikkat çeken Melek Hanım, ilgililerden yardım bekliyor. Yaşlılarına saygı duyan ve onlara sahip çıkan bir toplum olduğumuzu hatırlatan Melek Doğan, bu konuda herkesin üstüne düşeni yapmasını arzuluyor. Vakıfların halkın malı olduğunu anlatan Melek Hanım, yapılan çalışmaların toplum için olduğunu vurguluyor.
Maddi, manevi her yönden, Vakıf için çalışmalarına devam edeceğini söyleyen Melek Doğan, boş bulduğu her anında vakıfla ilgileniyor. Çevresinde yaşlı dostları, ailesi ve arkadaşları ile birlikte kalabalık bir ortamda yaşamayı seven Melek Doğan, evinde yaptığı yemeklerini bile kalabalık ölçüye göre yapmaya alışmış.
Önceleri 9 kardeşli, daha sonraları onların çocuklarının da katılımı ile gittikçe kalabalıklaşan büyük bir ailede yetişen Melek Hanım'ın mutfağı da bir anda birçok misafiri ağırlamaya hazır...
Çalışma yaşamında olduğu gibi evinde de titiz ve disiplinli olan Melek Doğan, işini de evine kadar taşımış. Geceleri boş olduğu anlarda evinde düğme basan ve kemer yapan Melek Doğan, bir an bile boş durmayı sevmiyor.
Hafta sonlarını ailesi ve dostları ile birlikte geçirmekten hoşlanan Melek Hanım için en önemli varlıklardan biri de 15 yaşındaki torunu Fahri. Torunlarına çok düşkün olan Melek Hanım ile Fahri Bey, onu yanlarından hiç ayırmıyorlar.
Gece uykularının bile çok az olduğunu anlatan Melek Doğan, her an hareket halinde olmaktan mutlu olduğunu ve her gece yatağa yattığında kendiyle hesaplaştığını ifade ediyor. Kendini Vakıf'a adadığını söyleyen Melek Doğan, en büyük mutluluğunun Vakıf olduğunu belirtiyor. 100 gönüllü ile çalışan Vakıf, Melek Hanım için mutluluğun anlamı.
Aile yaşamında da çok mutlu olduğunu her yaptığı işte ailesini her zaman yanında gördüğünü ifade eden Melek Hanım, kendini şanslı insanlardan addediyor. Yardım edebileceği birinin olması durumunda mutluluğunun daha da arttığını anlatan Melek Doğan, sevgi dolu bir insan.
Zorlukları aşarak hedeflerine ulaşmayı seven Melek Doğan, bu toplumun ihtiyacı olan insanlardan. Güzel insan tanımına yakışır özelliklere sahip olan Melek Hanım, toplumların kimliklerini sürdürmesini sağlayan özel kadınlardan biri..."
pikadilli melek doğan'ı usta gazeteci süleyman ergüçlü'nün kaleminden tanıyalım. bakalım insan mıymış değil miymiş.
"İnsan sevgisi ile dolu, yardımsever ve güzel bir insan Melek Doğan. Toplumundan sadece almayı değil, var olduğu ülkeye bir şeyler vermeyi kendine ilke edinmiş ve bunu başarmış bir kadın Melek Hanım.
3 Haziran 1938 yılında Mağusa'da dünyaya gelen Melek, 9 kardeşin en küçüğü. Anne ayrı baba bir 9 kardeşin 5'i erkek 4'ü kız. Kıbrıs adasının tek kasabı ve et dağıtıcısı olan baba Hasan Ahmet, bilinen adı ile Hasan Efendi'nin ikinci eşidir anneleri, Yoğurtçu Mehmet Ağaların kızı Ülviye Hanım. Ev hanımı anneleri Ülviye Hanım'ın, başı örtülü sokağa tek başına çıkamadığı bir dönemdir 30'lu yıllar. Sadece çocukları ve evi ile ilgilenen Ülviye Hanım, oğlunun okuması gerektiğine inandığı için sokak işlerini hep en küçük kızı Melek'e yaptırır. Hiç yerinde duramayan, hareketli ve çok canlı bir çocuk olan Melek'in en büyük özelliklerinden biri yardımseverliğidir. Özellikle yaşlı insanlara olan düşkünlüğü o günlerde bile dikkat çeker. Okul yaşı gelince Mağusa ilkokuluna yazdırılan Melek, öğretmenlerinin dikkatini çeken parlak bir öğrencidir. Ancak küçük Melek 7 yaşına geldiğinde babasını kaybeder. Büyük bir tüccar olan babasının varlığı sayesinde iyi bir hayat süren Melek ve ailesi aniden yokluğa düşer. Erkeklerin 2 kızların da tek pay aldığı miras bölününce anne Ülviye Hanım, çocuklarını geçindirmek için çareler üretmeye başlar. O güne kadar nerdeyse sokağa dahi çıkmayan Ülviye Hanım, bir kahve değirmeni alarak kahve öğütmeye başlar. Ancak anneleri satış için sokağa çıkamadığından, Melek ve kardeşleri tek tek dükkanları gezerek kahve satmaya başlarlar.
Melek, ilkokulu tamamladığında, okul hayatı da sona ermiş olur. Çünkü anne Ülviye Hanım'ın maddi gücü ancak tek çocuğunu okutmaya yeter. Oğlunun okumasını isteyen annesi Ülviye Hanım'a itaat eden küçük Melek, okuldan ayrılarak, berber Nüzhet Hanım'ın yanına çırak olur. Yaklaşık 3 yıl berber yanında çıraklık yapan Melek, sabahları işe gitmeden önce aynı sokakta bulunan yaşlı kadınlara su taşımayı kendine görev edinir. Evde iyi bir yemek piştiğinde annesine sormadan komşuları olan yaşlı kadınları eve getiren Melek, tüm yoksulluklarına rağmen yardımseverliğinden vazgeçmez.
Melek'in okulu bırakmasının ardından, ortaokulu bitiren erkek kardeşi İsmet de, bir süre sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle okuldan ayrılır. Ağabeyleri ile birlikte salhanede kasaplık yapmaya başlayan İsmet, maddi yönden ailesini rahatlatır. Ancak bu rahat dönem çok uzun sürmez. EOKA'nın Türklere karşı faaliyete geçmesi ile birlikte işten durdurulan İsmet ve ailesi için yeniden zor günler başlar. Ancak yılmayan aile, bir süre sonra Boğaztepe'de bir tavuk çiftliği kurar. Bu çiftlik Kıbrıs'ın ilk tavuk çiftliğidir.
1954 yılında berberlik eğitimini geliştirmek için İngiltere'ye giden Melek, geride kendine tutkun birini bıraktığını bilmez. İngiltere'de kaldığı kısa sürenin ardından Ada'ya dönen Melek'i bir sürpriz Beklemektedir. Ağabeyinin ortaokuldan arkadaşı olan ve Melek'i çok beğenen Fahri Doğan, annesini hemen Melek'i istemeye gönderir. Gerçekte Fahri Doğan'a sempatisi olan ancak duygularını belli etmeyen Melek, ailesinin de onayı ile 1958'de Fahri Bey'le nişanlanır.
Gümrük memuru olarak çalışan Fahri Bey'le Melek Hanım uyumlu bir ikilidir. Melek Hanım ile Fahri Bey'in yeni nişanlılıklarını yaşadıkları bu dönem sıcak çatışmaların yaşandığı, Türklerin de Rumlara karşı teşkilatlanmaya başladığı bir dönemdir. Melek Hasan ile Fahri Doğan da, birbirlerinden habersiz, bu örgütlenmenin birer elemanıdırlar aslında. Yeminli olarak Gizli Teşkilat'ta yer alan Melek Hasan, haberleşme biriminde görev alır.
1960 yılında Melek Hasan ile Fahri Doğan evlenirler. Evlendikten sonra eşinin isteği üzerine çalışmaktan vazgeçen Melek Doğan, terzi yanına giderek dikiş öğrenir. Bu arada Akşam Kız Sanat Enstitüsü'ne de devam eden Melek Hanım, yemek ve örgü gibi çeşitli alanlarda kısa eğitimler alır. Ancak bu arada evde oturan ve çocukları çok sevmesine rağmen henüz bir çocuğa kavuşamayan Melek Hanım, iyice sıkılır. Eşi Fahri Bey'le birlikte bir dükkan açarak kendine bir meşgale yaratmaya karar veren Melek Hanım, 1961 yılında Pikadilli ismini taşıyan bir tuhafiye mağazası açar. Yabancı bir isimle turistlere daha çok hitap edeceklerini düşünen ikili bu konuda yanılmazlar. İğneden ipliğe, düğmeden hediyelik eşyaya pek çok malı satışa sundukları dükkanda işle esas ilgilenen Melek Hanım olur.
Bu işle birlikte ticaret hayatına atılan Melek Doğan, ticaretteki ilk Türk kadınlarından olur. Önceleri Çevreden tepki görse de zamanla herkes Melek Doğan'ı tanır ve sever. Dükkanın sahibi olduğunu bilmeyenlerin zaman zaman kendisini temizlikçi sandıklarını anlatan Melek Hanım, kısa sürede işine hakim olur. Rumların bu dönemde kendilerine çeşitli rahatsızlıklar verdiğini ifade eden Melek Doğan, tüm zorluklara karşın işinde başarılı olur. Enstitüde aldığı eğitimin iş hayatında kendine çok faydası olduğunu vurgulayan Melek Hanım, edindiği renk bilgisinin işinin temelini oluşturduğunu belirtti.
Kısa süre içinde işlerini genişleten Melek Hanım, dükkanına kurduğu dikiş atölyesi ve örgü makineleri ile birlikte yanında işçi kızlar da çalıştırmaya başlar. Örgü ve dikiş konusunda da piyasaya hizmet vermeye başlayan Pikadilli, Mağusa'nın gözde mağazalarından biri olur.
Bu arada, 26 Şubat 1967 yılında Melek Hanım, o çok beklediği, özlem duyduğu bebeğine sahip olur ve adını da yılların özlemine atfen Özlem koyar. Özlem, Melek Hanım ile Fahri Bey'in hayatında yeni bir sayfa açar. Dükkanı eşine devreden Melek Hanım, 2.5 yıl işini bırakarak bebeğini büyütmeye adar kendini. Çok küçük bir bebek olarak doğan Özlem'i beslemek için saatlerce uyumayan Melek Hanım, bebeğini çok özenerek büyütür. Kendi çocukluğunda yaşayamadığı, sahip olamadığı her şeyi kızına vermek isteyen Melek Doğan, yaşamının en anlamlı olayının bir kız çocuğuna sahip olmak olduğunu vurguluyor.
2.5 yılın ardından bu sefer Özlem'le birlikte döner iş yaşamına Melek Hanım, Hem çocuğuna bakan hem de işini yürüten Melek Doğan, daha mutludur artık. Geleceği kızı için kurmaya çalışan Melek Hanım, 70'li yıllara gelindiğinde yaşadıkları ortamın her geçen gün daha kötüye gittiğinin farkındadır.
1974 Barış Harekatı ile birlikte, herkes gibi Melek Hanım ve ailesi de kendilerini savaşın içinde bulurlar. Hisar'da bulunan dükkanlarını terk ederek tüm bölge halkı ile birlikte Buğday Camisine sığınan Melek Hanım ve Özlem, zor günler geçirirler. Cephede olan Fahri Bey, eşinden ve kızından uzaktadır. Bademcik ameliyatı geçiren kızı ile birlikte Camiye sığınan Melek Hanım, yokluklar içinde zor günler geçirir.
Askerin dağıttığı bir kepçe yemek için insanların tartıştığını bu ortamda askeri yetkililer, halkı sakinleştirmek için Melek Hanım'dan yardım alırlar. Tüm Mağusalıların tanıdığı Melek Hanım, 25 gün boyunca kaldıkları Cami'de, insanlarla konuşarak onları teskin ederek, ilgililere yardımcı olmaya çalışır. 1. Harekat'ın ardından kızını ve eşini görmeye gelen Fahri Bey, onları alarak dükkana gider. Rumların, adından dolayı Rum malı sandıkları dükkanlarına dokunmadıklarını ve telefonlarını da kesmediklerini gören Melek Hanım, çok mutlu olur. Hemen, merkez Lefkoşa ile telefon irtibatı için ilgililere haber veren Melek Hanım ve Fahri Bey, dükkanlarında bulundurdukları yiyecek stoklarını da çevredeki komşularıyla paylaşırlar.
Harekatın ardından yeni bir düzen kurulur Kıbrıs'ta. Dükkanını yeniden açan Melek Hanım, çalışmaya başlar. Ama 74 sonrasında toplum yaşamında yaşanan değişiklikler, işlerini küçültmesine neden olur Melek Hanım'ın. Hazır giyimin günlük yaşama girmesi ile örgü ve dikiş işlerini durduran Melek Hanım, sadece dikiş malzemeleri satmaya devam eder.
İşleri yavaşlasa da çalışmaya devam eden Melek Hanım, kendine yeni meşguliyetler yaratır zaman içinde. Çocukluğundan itibaren var olan yardımseverliği hiç bitmez, gün geçtikçe çoğalır. 90'lı yıllara gelindiğinde toplumuna ve ülkesine faydalı olmak, kalıcı bir şeyler üretmek isteyen Melek Hanım, yaşlılar için bir vakıf kurmaya karar verir.
Yaşlılara her zaman düşkün olan Melek Doğan, tüm zamanını alacak böyle bir işe girişmeden önce kendini sınar ve gerçekten böyle bir işi yapıp yapamayacağını anlamaya çalışır. Kendinden emin olarak bu işe giren Melek Doğan, fikir danıştığı bazı arkadaşlarından destek bulamaz.
Ancak bir yaşlılar vakfı kurmaya kararlı olan Melek Hanım, Vakıflar İdaresi'ne giderek düşüncesini anlatır. Vakıflar'da kendisine yardımcı olan Mustafa Kemal Bey'in ve birkaç arkadaşının da katılımı ile 8 Kasım 1996'da Halk Vakfı'nı kurar Melek Doğan.
Vakfın kuruluşu ile çalışmalarına başlayan Melek Hanım, öncelikle amacına ulaşmak için bir bina arar. Uzun araştırmalardan sonra şu anda faaliyette oldukları Çamlı Köşk binasını tespit eder Melek Doğan. Kadınlar Konseyi'ne ait olan ancak uzun yıllar kullanılmamaktan viran hale gelen binayı alana kadar uzun ve zor bir mücadele verir Melek Hanım. 25 yıllığına kiralamayı başardığı Çamlı Köşk'ün tadilatı 2.5 yıl sürer. Çeşitli etkinliklerden elde edilen gelir ve yardımlar sonucunda binayı tamir etmeyi başarır Melek Doğan ve arkadaşları.
Başkanlığını Melek Doğan'ın yürüttüğü, 2.5 yıldan bu yana faaliyette olan Halk Vakfı Çamlı Köşk'ün kapasitesi 30 yatak ile sınırlı. Bugünlerde kapasitesini dolduran Çamlı Köşk, 12 çalışanı ile 3 vardiya halinde yaşlılara hizmet veriyor.
Yaşlıların her türlü ihtiyacının karşılandığı Köşk'te, temizlik ve hijyene çok öNem veriliyor. Disiplinli ve titiz bir Başkan olan Melek Doğan, bakımevinin her türlü ihtiyacı ile ilgileniyor. Yaşlıların cüzi bir ücretle kalabildiği, bazılarından ücret alınmayan bakımevinde tüm giderler, etkinlikler sonucu elde edilen gelirle karşılanıyor. Devletten herhangi bir konuda destek alamayan Vakıf, büyük gayretlerle en iyi şekilde yürütülse de yardıma muhtaç durumda. Yaşlıların en iyi şekilde bakıldığı, içeriye girdiğinizde havası ile sizi rahatlatan bu bakımevi, iyiliksever insanların gayreti ile yürüyor.
Ayda 2 kez düzenledikleri otobüs gezileri, balolar, yemekler ve kermeslerle ayakta durmaya çalıştıklarını anlatan Melek Hanım, elektrik, su, temizlik malzemesi ve tıbbi yardım konusunda devletten yardım beklediklerini vurguluyor. Halkın etkinliklerine büyük destek verdiğini ifade eden Melek Hanım, son dönemlerde İngiltere'deki Türklerden de katkılar aldıklarını belirtiyor. Vakfın Fahri Başkanlığı'nı yürüten Dr. Teoman Sırrı'dan her konuda yardım aldıklarını anlatan Melek Hanım, Londra Türk Radyosu yetkililerinin de büyük desteğini gördüklerine işaret ediyor. Yatalak olan yaşlılarını bir yere götürebilmek için vinçli bir minibüse ihtiyaçları olduğunu söyleyen Melek Doğan, Londra'daki dostlarının bu konuda kendilerine söz verdiklerini ve minibüsü sağlayacaklarını anlatıyor.
Yaşlı insanların bakımının çok zor olduğunu anlatan Melek Hanım, insanın kendi annesine bile bakmakta zaman zaman zorlanabileceğini hatırlatarak, bu tür vakıflara destek olunması için çağrı yapıyor. Kendi annesinin de vakıf yaşlıları arasında olduğunu ifade eden Melek Doğan, bu merkezin güvenle kalınabilecek, temiz ve sağlıklı bir yer olduğunu vurguluyor. Duşlarından yemeklerine kadar, yaşlıların her şeyiyle yakından ilgili olan çalışanlar da her şeyin dört dörtlük olması için çaba harcıyor. Vakfın hem sekreterliğini hem de yöneticiliğini yürüten Emine Hanım da bu işe gönül verenlerden.......
Çamlı Köşk'ün şu anda tek bir boş yatağı olduğunu anlatan Melek Doğan, yeni bir binaya ihtiyaçları olduğunu ifade ediyor. Zorlukları aşarak amacına ulaşmayı öğrendiğini belirten Melek Hanım, yeni bina için çalışmalarını sürdürüyor.
Çamlı Köşk yakınlarında bulunan Kooperatife ait kullanılmayan bir binaya talip olduklarını ancak olumlu cevap alamadıklarını söyleyen Melek Doğan, Sınırüstü köyünde Halk Vakfı'na tahsis edilen 60 dönümlük bir arazileri olduğunu ancak bu alana inşaat yapmak için yeterli maddi güce sahip olmadıklarını belirtiyor.
DAÜ'den mimari konuda yardım aldıklarını ve çok güzel bir proje oluşturduklarını belirten Melek Doğan, yapmayı başardıkları takdirde yeni projede daha sağlıklı yaşlılara da hizmet verebileceklerini anlatıyor. Herkesin desteği ve katkısı ile böyle bir projenin hayata geçirilebileceğine dikkat çeken Melek Hanım, ilgililerden yardım bekliyor. Yaşlılarına saygı duyan ve onlara sahip çıkan bir toplum olduğumuzu hatırlatan Melek Doğan, bu konuda herkesin üstüne düşeni yapmasını arzuluyor. Vakıfların halkın malı olduğunu anlatan Melek Hanım, yapılan çalışmaların toplum için olduğunu vurguluyor.
Maddi, manevi her yönden, Vakıf için çalışmalarına devam edeceğini söyleyen Melek Doğan, boş bulduğu her anında vakıfla ilgileniyor. Çevresinde yaşlı dostları, ailesi ve arkadaşları ile birlikte kalabalık bir ortamda yaşamayı seven Melek Doğan, evinde yaptığı yemeklerini bile kalabalık ölçüye göre yapmaya alışmış.
Önceleri 9 kardeşli, daha sonraları onların çocuklarının da katılımı ile gittikçe kalabalıklaşan büyük bir ailede yetişen Melek Hanım'ın mutfağı da bir anda birçok misafiri ağırlamaya hazır...
Çalışma yaşamında olduğu gibi evinde de titiz ve disiplinli olan Melek Doğan, işini de evine kadar taşımış. Geceleri boş olduğu anlarda evinde düğme basan ve kemer yapan Melek Doğan, bir an bile boş durmayı sevmiyor.
Hafta sonlarını ailesi ve dostları ile birlikte geçirmekten hoşlanan Melek Hanım için en önemli varlıklardan biri de 15 yaşındaki torunu Fahri. Torunlarına çok düşkün olan Melek Hanım ile Fahri Bey, onu yanlarından hiç ayırmıyorlar.
Gece uykularının bile çok az olduğunu anlatan Melek Doğan, her an hareket halinde olmaktan mutlu olduğunu ve her gece yatağa yattığında kendiyle hesaplaştığını ifade ediyor. Kendini Vakıf'a adadığını söyleyen Melek Doğan, en büyük mutluluğunun Vakıf olduğunu belirtiyor. 100 gönüllü ile çalışan Vakıf, Melek Hanım için mutluluğun anlamı.
Aile yaşamında da çok mutlu olduğunu her yaptığı işte ailesini her zaman yanında gördüğünü ifade eden Melek Hanım, kendini şanslı insanlardan addediyor. Yardım edebileceği birinin olması durumunda mutluluğunun daha da arttığını anlatan Melek Doğan, sevgi dolu bir insan.
Zorlukları aşarak hedeflerine ulaşmayı seven Melek Doğan, bu toplumun ihtiyacı olan insanlardan. Güzel insan tanımına yakışır özelliklere sahip olan Melek Hanım, toplumların kimliklerini sürdürmesini sağlayan özel kadınlardan biri..."
"... Melek Hanımefendi... 2000'li yılların başında o vakfı ve o tesisi kurmakla son derece faziletli bir başarı sağladınız, örnek oldunuz... Ama yıllar içinde neden yürümedi bu faziletli yatırım da bugünkü faciaya dönüştü?.. Lütfen bunun nedenlerini açıklayınız ki gerçekler herkes tarafından öğrenilebilsin... Toplumu da, devleti de sorgulatabilecek çok önemli nedenlerin olduğu kesindir... Asıl onları öğrenmek istiyoruz... İnsancıl mücadelenizde yalnız mı bırakıldınız?.. Yoksa daha başka nedenler mi var?.. Bazen işte böyle iyilikten maraz doğar..
Ahmet Tolgay
Ahmet Tolgay
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?