kıbrıs'ın ayaklı kütüphanesi.
1916-1994 yılları arasında yaşamış Kıbrıslı Türk asıllı Ürdün Kraliçesi. Ürdün monarşisinin en güçlü kadınlarından biriydi. Annesi Osmanlı İmparatorluğu'nun Kıbrıslı Türk Valisi Kâmil Paşa'nın torunu Şakir Paşa'nın kızı, Vijdan Hanım'dı. Babası Şerif Jamal bin Nasır, Hauran Valisi idi ve Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali'nin yeğeni idi.
Kraliçe Zein, 2 Ağustos 1916'da Mısır'da doğdu. 1934'te Kral Talal bin Abdullah ile evlendi ve üç oğlu ve bir kızı oldu; Kral Hüseyin, Prens Muhammed, Prens El Hassan ve Prenses Basma. Kraliçe Zein, hayır işleri ve kadın hakları konusundaki çabaları destekleyerek Ürdün Krallığı'nın siyasi gelişiminde 1950'lerin başında önemli bir rol oynadı. Kadınlara belirli haklar tanıyan ve ülkenin sosyal gelişimini arttıran 1952 Anayasası'nın yazımında yer aldı. Ayrıca 1944'te Ürdün'ün ilk kadın birliğini oluşturdu.
Kraliçe Zein, 1951'de Kral I.Abdullah'ın öldürülmesinden sonra yeni kral olan eşi Kral Talal o sırada yurt dışında tedavi altında olduğu için anayasal bir boşluğu doldurdu ve geçiçi süreliğine ülkeyi yönetti. Kraliçe, bu rolü, oğlu Kral Hüseyin'in hükümdar olarak ilan edildiği Ağustos 1952 ile oğlunun on sekiz yaşında anayasal görevler üstlendiği Mayıs 1953 arasındaki sürede tekrar üstlendi. 1948 Arap-İsrail savaşından sonra Filistinli mültecilerin Ürdün'e akınını takiben, on binlerce mülteciye yardım etmek için ulusal yardım çabalarına öncülük etti. 1948'de Ürdün Ulusal Kızılay Derneği'nin kadın kolunun kurulmasında da etkili oldu. Amman'daki Um Al Hussein yetimhanesinin geliştirilmesi için çalıştı.
Kraliçe Zein, kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü İsviçre'nin Lozan kentinde 26 Nisan 1994'te 86 yaşında öldü. Ertesi gün Kraliyet Yerleşkesi içindeki Raghadan Sarayı yakınlarındaki Kraliyet Mezarlığına gömüldü.
Kraliçe Zein al-Sharaf, İslami gelenek ile modern bir bakış açısı arasındaki dengenin tüm Arap kadınları için bir sembolüdür.
Kraliçe Zein, 2 Ağustos 1916'da Mısır'da doğdu. 1934'te Kral Talal bin Abdullah ile evlendi ve üç oğlu ve bir kızı oldu; Kral Hüseyin, Prens Muhammed, Prens El Hassan ve Prenses Basma. Kraliçe Zein, hayır işleri ve kadın hakları konusundaki çabaları destekleyerek Ürdün Krallığı'nın siyasi gelişiminde 1950'lerin başında önemli bir rol oynadı. Kadınlara belirli haklar tanıyan ve ülkenin sosyal gelişimini arttıran 1952 Anayasası'nın yazımında yer aldı. Ayrıca 1944'te Ürdün'ün ilk kadın birliğini oluşturdu.
Kraliçe Zein, 1951'de Kral I.Abdullah'ın öldürülmesinden sonra yeni kral olan eşi Kral Talal o sırada yurt dışında tedavi altında olduğu için anayasal bir boşluğu doldurdu ve geçiçi süreliğine ülkeyi yönetti. Kraliçe, bu rolü, oğlu Kral Hüseyin'in hükümdar olarak ilan edildiği Ağustos 1952 ile oğlunun on sekiz yaşında anayasal görevler üstlendiği Mayıs 1953 arasındaki sürede tekrar üstlendi. 1948 Arap-İsrail savaşından sonra Filistinli mültecilerin Ürdün'e akınını takiben, on binlerce mülteciye yardım etmek için ulusal yardım çabalarına öncülük etti. 1948'de Ürdün Ulusal Kızılay Derneği'nin kadın kolunun kurulmasında da etkili oldu. Amman'daki Um Al Hussein yetimhanesinin geliştirilmesi için çalıştı.
Kraliçe Zein, kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü İsviçre'nin Lozan kentinde 26 Nisan 1994'te 86 yaşında öldü. Ertesi gün Kraliyet Yerleşkesi içindeki Raghadan Sarayı yakınlarındaki Kraliyet Mezarlığına gömüldü.
Kraliçe Zein al-Sharaf, İslami gelenek ile modern bir bakış açısı arasındaki dengenin tüm Arap kadınları için bir sembolüdür.
Nazım beratlı'dan gelsin.
Ben bir Mustafa Kemal hayranıyım!
Bir gün Ankara'da ilk meclisin kapısının önünden geçiyordum. Şeytan dürttü, içeri girdim… O günden beri, Mustafa Kemal hayranıyım. Ama hangi Mustafa Kemal?
O marangoz rendesi bile görmemiş kürsüde, o konuşmaları yapacak aklın sahibi! O yırtık yer halılı küçücük odada, o tahta iskemlede, filintası yanındaki duvara dayalı, eski yazı masasının başında o büyük kararları veren Mustafa Kemal!
Ben, Mustafa Kemal'e hayranım evet…
Ankara'daki karargâhta, çaya şeker de katabilmek için, Sivas'ta Halil Paşa'dan şahsen beş bin lira borç alan ve sonra santimine kadar ödeyen Mustafa Kemal'e, ben hayranım…
Öğrenciliğinde tatil günleri ziyarete gittiği, Ali Fuat'ın Kuzguncuk'taki evinde dadıya, karşıdaki Dolmabahçe Sarayı'nı gösterip gösterip; “İyi bak, orayı en sonunda ben müze yapacağım!” deyip, zavallı dadının bir ömür boyu evde “Vallahi de yaptı, billahi de yaptı” demesine neden olan Mustafa Kemal'e… Sıra arkadaşı Ali Fuat'ın hatıralarında anlattığı gibi, daha ortaokulda bir gün imparatorluğun akibeti ile ilgili bir kompozisyon yazması istendiğinde, “Çağ imparatorluk devri değildir. Bu imparatorluğu dağıtıp, bir ulus devlet kurmalıyız” yazıp, az kalsın askeri okuldan tardedilecek olan, o Selânikli çocuğa hayranım ben...
İstanbul'daki sevgilisi Corinne Hanıma, Çanakkale cephesinden yazdığı mektupta, “Corinne, bu savaşta ölürsem, beni unutma” diyen adama…
Sofya'da aşkının dillere destan olduğu sevgilisi Miti Koraçeva'nın, onun ölümünden yıllar sonra, kendisinin öleceği günün sabahında, kız kardeşine “Svetlena, dün gece rüyamda Kemal'i gördüm” dedirtebilen o adama, ben hayranım…
Başkumandanlık Meydan Savaşı'nın akşamı, savaş meydanını gezerken, yerde yatan Yunan askeri ölülerine bakıp, “Zavallı yavrucaklar… Sizi buraya kim gönderdi? Analarınıza bunun hesabını kim verecek?” diyebilen o generale, hayranım ben…
İzmir'e girer girmez, zamanın en ünlü oteli Kramer Palas'a gidip, garsondan bir duble rakı isteyen, tahta bir masayı pencere kenarına atıp, bir tutam beyaz leblebi ile rakısını içerken, garsona:
- Kral Konstantin İzmir'e geldiğinde, otelinize gelmiş miydi?
* Evet paşam…
- Peki, böyle pencere kenarına oturup, körfeze bakarak bir tutam beyaz leblebi ile bir yudum rakı da içmiş miydi?
* Hayır paşam…
- Peki, keşke sorsaydınız, İzmir Körfezi'ne bakarak, bir yudum rakı içmenin zevkini bilmeyen adam, İzmir'i alıp da ne yapacakmış? Diyen o adama, ben hayranım…
1924 Anayasası'nı yazarken, bir gece Çankaya'daki odasının penceresindeki perde, rüzgârla sallanınca, tabancasını çeken ve balkona yürüyen o adama, hayranım…
Neyzen Tevfik, Yenicamii'nin avlusunda, köpeklere sarılır, onlarla uyurmuş. Bir gece Atatürk demiş ki;
- Çağırın şunu da hem ney çalsın, sohbet edelim, hem de içelim…
Polis bunu köpeklerin koynundan alıp Florya köşkünde, cumhurbaşkanının sofrasına oturtmuş. Birkaç tek atmışlar. Atatürk, sormuş:
- Zaman nasıl da değişti Neyzen, görüyor musun?
Neyzen deli bir herif:
- Ne değişti paşa? Demiş. Hamam aynı, tellâklar değişti…
Atatürk çok sinirlenmiş:
- Defollll… diye, bağırmış gözüm seni görmesin…
Neyzen korkusundan fırlamış, bir koşuda ta Yenicami'ye gelip, köpeklerin koynuna girmiş, uyuyacak ama titremekten uyuyamıyor. Öte yandan da Atatürk:
- Gidin bu herifi getirin tekrar, demiş…
Neyzen gene karşısına getirilince:
- Hiç mi bir şey değişmedi be? Demiş…
Neyzen, korkudan titriyor:
- Değişti paşam, demiş… Eskiden sormadan asarlardı, şimdi zat-ı devletlileru, önce sorup, sonra asıyorsunuz…
Atatürk'ü almış bir gülme:
- Otur ulan karşıma, sabaha kadar hem çal, hem içelim…
Ben bu adama hayranım! Sizin de anlamanızı tavsiye ederim…
Ben bir Mustafa Kemal hayranıyım!
Bir gün Ankara'da ilk meclisin kapısının önünden geçiyordum. Şeytan dürttü, içeri girdim… O günden beri, Mustafa Kemal hayranıyım. Ama hangi Mustafa Kemal?
O marangoz rendesi bile görmemiş kürsüde, o konuşmaları yapacak aklın sahibi! O yırtık yer halılı küçücük odada, o tahta iskemlede, filintası yanındaki duvara dayalı, eski yazı masasının başında o büyük kararları veren Mustafa Kemal!
Ben, Mustafa Kemal'e hayranım evet…
Ankara'daki karargâhta, çaya şeker de katabilmek için, Sivas'ta Halil Paşa'dan şahsen beş bin lira borç alan ve sonra santimine kadar ödeyen Mustafa Kemal'e, ben hayranım…
Öğrenciliğinde tatil günleri ziyarete gittiği, Ali Fuat'ın Kuzguncuk'taki evinde dadıya, karşıdaki Dolmabahçe Sarayı'nı gösterip gösterip; “İyi bak, orayı en sonunda ben müze yapacağım!” deyip, zavallı dadının bir ömür boyu evde “Vallahi de yaptı, billahi de yaptı” demesine neden olan Mustafa Kemal'e… Sıra arkadaşı Ali Fuat'ın hatıralarında anlattığı gibi, daha ortaokulda bir gün imparatorluğun akibeti ile ilgili bir kompozisyon yazması istendiğinde, “Çağ imparatorluk devri değildir. Bu imparatorluğu dağıtıp, bir ulus devlet kurmalıyız” yazıp, az kalsın askeri okuldan tardedilecek olan, o Selânikli çocuğa hayranım ben...
İstanbul'daki sevgilisi Corinne Hanıma, Çanakkale cephesinden yazdığı mektupta, “Corinne, bu savaşta ölürsem, beni unutma” diyen adama…
Sofya'da aşkının dillere destan olduğu sevgilisi Miti Koraçeva'nın, onun ölümünden yıllar sonra, kendisinin öleceği günün sabahında, kız kardeşine “Svetlena, dün gece rüyamda Kemal'i gördüm” dedirtebilen o adama, ben hayranım…
Başkumandanlık Meydan Savaşı'nın akşamı, savaş meydanını gezerken, yerde yatan Yunan askeri ölülerine bakıp, “Zavallı yavrucaklar… Sizi buraya kim gönderdi? Analarınıza bunun hesabını kim verecek?” diyebilen o generale, hayranım ben…
İzmir'e girer girmez, zamanın en ünlü oteli Kramer Palas'a gidip, garsondan bir duble rakı isteyen, tahta bir masayı pencere kenarına atıp, bir tutam beyaz leblebi ile rakısını içerken, garsona:
- Kral Konstantin İzmir'e geldiğinde, otelinize gelmiş miydi?
* Evet paşam…
- Peki, böyle pencere kenarına oturup, körfeze bakarak bir tutam beyaz leblebi ile bir yudum rakı da içmiş miydi?
* Hayır paşam…
- Peki, keşke sorsaydınız, İzmir Körfezi'ne bakarak, bir yudum rakı içmenin zevkini bilmeyen adam, İzmir'i alıp da ne yapacakmış? Diyen o adama, ben hayranım…
1924 Anayasası'nı yazarken, bir gece Çankaya'daki odasının penceresindeki perde, rüzgârla sallanınca, tabancasını çeken ve balkona yürüyen o adama, hayranım…
Neyzen Tevfik, Yenicamii'nin avlusunda, köpeklere sarılır, onlarla uyurmuş. Bir gece Atatürk demiş ki;
- Çağırın şunu da hem ney çalsın, sohbet edelim, hem de içelim…
Polis bunu köpeklerin koynundan alıp Florya köşkünde, cumhurbaşkanının sofrasına oturtmuş. Birkaç tek atmışlar. Atatürk, sormuş:
- Zaman nasıl da değişti Neyzen, görüyor musun?
Neyzen deli bir herif:
- Ne değişti paşa? Demiş. Hamam aynı, tellâklar değişti…
Atatürk çok sinirlenmiş:
- Defollll… diye, bağırmış gözüm seni görmesin…
Neyzen korkusundan fırlamış, bir koşuda ta Yenicami'ye gelip, köpeklerin koynuna girmiş, uyuyacak ama titremekten uyuyamıyor. Öte yandan da Atatürk:
- Gidin bu herifi getirin tekrar, demiş…
Neyzen gene karşısına getirilince:
- Hiç mi bir şey değişmedi be? Demiş…
Neyzen, korkudan titriyor:
- Değişti paşam, demiş… Eskiden sormadan asarlardı, şimdi zat-ı devletlileru, önce sorup, sonra asıyorsunuz…
Atatürk'ü almış bir gülme:
- Otur ulan karşıma, sabaha kadar hem çal, hem içelim…
Ben bu adama hayranım! Sizin de anlamanızı tavsiye ederim…
1940 yılında Baf'ın Vretça köyünde doğdu. 1961-75 yıllarında ortaöğretim okullarında İngilizce öğretmenliği yaptı. 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti Kurucu Meclis üyesi oldu. 1976-96 yıllarında Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı olarak görev yaptı. 1995'te Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu 1997 yılında çeşitli nedenlerle CTP'den ayrılarak Yeni Kıbrıs Partisi'ne katıldı. Bu süreçte Yurtsever Birlik Hareketi'nin sonra da Birleşik Kıbrıs Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 22 Kasım 2005'te vefat etmiş olan Özker Özgür, dergi ve gazetelerde makale yazıları bulunan, toplumsal konulara karşı duyarlı çok değerli bir aydın ve siyaset adamıydı.
sahnelerin küçük aysel'i Kamuran Özkul.
'O bir küçük yıldızdı. Çocuk yıldızların sanat dünyası gündemine henüz girmediği, 40'lı yılların yaşı küçük sesi büyük ünlü şarkıcısıydı Küçük Aysel. Aradan yıllar geçse de eski Lefkoşa dendiğinde akla gelen, hala unutulmayan bir yıldızdır Aysel Bağdadi. Aysel Bağdadi, 1938 yılında Lefkoşa'da dünyaya gelir. Mal Müdürü Ahmet Bey'in kızı, öğretmen Bahire Hanım ile keman sanatçısı Asaf Bağdadi'nin en küçük çocuğudur Aysel. Kıbrıs'ın zor dönemlerinden birini yaşayan aile geçim sıkıntısı sonucu Kıbrıs'tan Türkiye'ye göç eder. Aysel 40 günlükken Türkiye'ye göç eden aile yıllarca Türkiye'de yaşar. İlkokula Adana'da başlayan Aysel, daha sonra ailesiyle birlikte Konya'ya gider. Sahne sanatçısı olan baba Asaf Bey sayesinde müziğin içinde doğan Aysel'in hayatı müzikle yol almaya başlar. Kızının müziğe olan yatkınlığını farkeden Asaf Bey, kızını eğitmeye başlar. Aysel inanılmaz güzel bir sese sahiptir. Asaf Bey sahne aldığı yerlerdeki ustalardan kızının ders almasını sağlayarak, Aysel'e sağlam bir müzik temeli oluşturur. Bu arada eşinin sürekli sanatçılarla içli dışlı evden uzak olan yaşamından bunalan Bahire Hanım ile Asaf Bey arasında geçimsizlik başlar. Ailenin ikinci kızı Kamuran'ın bir hastalık sonucu ölmesi, ailenin düzenini iyice bozar. Eski günlere olan özlemle Kıbrıs'a dönen aile dağılır. Bu sefer de Kıbrıs'a alışamayan Bahire Hanım, uzun bir ayrılıktan sonra Asaf Bey'den boşanır.
Oğlunu alarak Türkiye'ye dönen Bahire Hanım'ın aksine Asaf Bey ile kızı Aysel, Kıbrıs'ta kalırlar. Yıllarca evdeki sorunlar yüzünden mutlu olamayan Aysel, 9 yaşında annesiz kalır.
Annesizliğin acısını yaşayan Aysel'e yengesi Nahide Hanım sahip çıkar. Hiç çocukları olmayan Nahide Hanım ile amcası Osman Bey, Aysel'in herşeyi ile ilgilenirler. Bu arada baba Asaf Bey, kızının güzel sesi ile kendi kemanını birleştirerek konserler vermeye başlar ve Aysel okuldan uzaklaşır. Sahne tozu yutarak büyüyen Aysel için şarkı söylemek çok doğal bir olaydır. Tüm hazırlıklar gerçekleştirilerek, duyurular yapılarak Küçük Aysel, ilk kez 9 yaşında Beliğ Paşa Sineması'nda sahne alır. Sonuç harikadır. Lefkoşalılar bu küçücük çocuktan çıkan inanılmaz sese hayran kalırlar. Küçük Aysel gösterilen sevgi seli ile bulutların üstünde uçar. Baba Asaf Bey gördükleri ilgi karşısında, konserlere devam kararı alır. Ada genelinde bir konser turuna çıkan Küçük Aysel ile babası her gittikleri yerde coşkuyla karşılaşırlar. Sahnenin büyülü havasına kapılan Küçük Aysel, çok mutludur, tek mutsuzluğu arkadaşsız olmasıdır...
Küçük Aysel , ününe ün katarak bir konserden öbürüne koşarken, bazı gazeteciler bundan rahatsızlık duyar. Bu yaştaki bir çocuğun sahnede değil okulda olması gerektiği üzerine yazılan yazılar sonucunda, devlet olaya el atar ve Küçük Aysel okuluna geri döner. Okuluna dönmekten mutlu olan Aysel, yaşadıkları sonucunda mutsuz olur. Çünkü anneler kızlarının Aysel ile oyun oynamasına izin vermezler. Kötü yakıştırmalarla kızların Aysel'den uzaklaşması Küçük Aysel'i çok üzer. Sahneye çıkmanın kötü yanı olabileceğine inanamayan Küçük Aysel, erkek çocuklarla oyunlar oynar. Çok rahat ve serbest yetiştirilen Küçük Aysel, okul döneminde ayda bir okulundaki fakir çocuklar için konserler vermeye başlar. Elde edilen gelirle fakir çocukları giydiren ve doyuran okul idaresi, Küçük Aysel'e de yaptığı katkı dolayısıyla bir bilezik armağan eder.
Okul dönemi eğitimine, tatillerde de konserlere devam eden Küçük Aysel, ilkokul 4 bittiğinde Adana'da yapılan bir ses yarışmasına katılır. Mustafa Sağyaşar ile birlikte ikinci geldiği yarışmanın ardından Asaf Bey kızını Ankara Radyosunun sınavlarına götürür. Ancak eğitimi yeterli olmadığı için sınavı kazandığı halde Radyoya kabul edilmeyen Küçük Aysel, eğitimin önemini o zaman kavrar.
Türkiye'de kalmayı başaramayan Küçük Aysel, geri Kıbrıs'a döner. Kıbrıs'ta konserlerine devam eden Küçük Aysel, kendine tek hedef koymuştu o da para biriktirip gidip Türkiye'de müzik eğitimi almak. Babasının olmadığı zamanlarda bile sazendeleriyle birlikte konserlere gitmeye başlayan Küçük Aysel, herkesin sevgilisiydi. Özellikle zengin hanımlar sürekli evlerinde konuk ettikleri küçük Aysel'e kullanmadıkları gösterişli giysilerini ve takılarını, konserlerinde kullanmak üzere verirlerdi. Pahalı elmaslarla ve gözalıcı giysilerle sahneye çıkan Küçük Aysel'i izlemeye gelen bu hanımlar, özel localarda konserlerin keyfini çıkarırdı. Bu dönemlerde annesini çok arayan Aysel, hayatı boyunca hep anne özlemi ile büyür. Sahnede giydiği ilk kostümü diken Ülviye Hanım'ı hiç unutmayan Küçük Aysel, kendi kendine yetmeyi de öğrenir küçük yaşta.
Konserlerinin ilk yıllarında adaya gelen ünlü sanatçı Münir Nurettin Selçuk'la olan anısını hiç unutmayan Küçük Aysel, aldığı teklifi reddetmesini de hayatının kaybı olarak görüyor hala. Küçük Aysel'i dinlemye gelen Münir Nurettin Selçuk, sesine hayran olduğu Aysel'i alarak Türkiye'ye götürmek ister ancak yaşı küçük olan Aysel babasından ayrılmayı redderken baba Asaf Bey de biricik kızını vermeyi kabul etmez ve Küçük Aysel, ''hayatımın şansı'' dediği bu teklifi yitirir.
Çocukluğunu yaşayamadan, bebekleriyle oynayamadan, sahnede büyüyen Küçük Aysel, konserden konsere koşarken 13 yaşına gelir. Genç kızlığa adım attığı bu günlerde bir konserinde yaşanan izdiham sonucu yaralanan genç bir adam Küçük Aysel'in hayatını değiştirir. Küçük Aysel'in hayranı olan ve hiçbir konseri kaçırmayan bu genç adamın yaralanmasından çok etkilenen Küçük Aysel, delikanlının evlenme teklifini kabul eder. 13 yaşında ailesinin de rızası ile evlenen Küçük Aysel'in sahne hayatı ve eğitim düşleri sona erer. Çünkü eşi Küçük Aysel'e sahneye çıkma izni vermez. Yaşı küçük olduğu için nikahı da kıyılamayacak olan Küçük Aysel, yıllar önce ölen kendinden 5 yaş büyük ablası Kamuran'ın kimliği ile evlenir. Herşeyi küçük yaşta yapan Aysel, ilk çocuğunu da 14 yaşında dünyaya getirir. Henüz kendi çocuk olan Aysel, kızı ile bebek oynar gibi ilgilenir. Yengesi Nahide Hanım, yine Aysel'in imdadına koşarak en büyük yardımcısı olur. Kızının ardından 3 de oğlu olan Aysel, ev hanımlığına iyice alışır. Kendi oğullarını büyütürken, kızına da yengesi sahip çıkar.
Çocuklarının sahneden daha ağır bastığını dolayısıyla sahneyi özlemediğini söyleyen Küçük Aysel, kendi annesizliğinin acısını çocuklarına yaşatmak istemez ve çocuklarından uzak kalacağı sahneyi hiç düşünmez.. O dönemde ortaya çıkan müzisyenlerin kendi solistleri olduğunu da anlatan Aysel Bağdadi, o dönemlerin Mustafa Kenan, Zeki Taner ve Hatice Söğüt'ün sahne aldığı yıllar olduğunu belirtiyor.
Aradan geçen yıllar sonucunda Küçük Aysel'in sesini bilen ve özleyen tanıdıkları Aysel'in sesini duymak ister. Televizyonun tek tük olduğu Kıbrıs'ta ağırlıklı olarak radyo yayınları dinlenir. Eski dostlarından olan öğretmen Suphi Bey, bir gün kapılarını çalarak Küçük Aysel'i Atalasa Radyo Korporasyonundaki programına dahil etmek istediğini söyler.
Eşinin de rızasını alarak tekrar mikrofonu eline alan Küçük Aysel, 1957'den 1963'e kadar haftanın bir gecesi Atalasa Radyosunda piyanist Şivane Hanım ve keman sanatçısı eşi ile solo konserler verir. Yıllar sonra tekrar sanatına geri dönen Küçük Aysel, ailesine de maddi katkıda bulunur. Bu dönemde Kıbrıs'a gelerek sanata katkı koymaya çalışan sanatçı Nusret Ersöz, Suphi Bey'in organize ettiği bir ses yarışmasında jüri üyesi olur. Kıbrıs'ta ilk kez düzenlenen ses yarışmasına kocasının izni ile katılan Küçük Aysel, yarışmaya katılan tek kadındır. Erkekleri eleyerek Kıbrıs'ın Ses Kraliçeliğini kazanan Küçük Aysel, yarışmanın ardından Nusret Ersöz'den sanat müziği dersleri almaya başlar. Ekrem Güher'den de dersler alan Küçük Aysel, pek çok ünlü sanatçıdan eğitim aldığını iftiharla vurguluyor.
1963 olaylarının patlak vermesi ile birlikte 6 yılın ardından radyo konserleri sona eren Küçük Aysel, savaşın çok kötü anılar bıraktığını anlatıyor. 63 olayları başlar başlamaz, parçacı olan kocasının, Üner Ulutuğ, Hilmi Özen ve Kemal Tunç'la birlikte Tekke Bahçesi'nde Bayrak Radyosu'nu kurduklarını anlatan Küçük Aysel, Üner Ulutuğ'un isteği ile kendisinin de telefon ahizesinden yapılan ilk mikrofondan''burası Bayrak'' anonsunu yaptığını belirtiyor. Anonserliğin yanında bir süre sonra Osman Karabulut ile canlı müzikler yayınlamaya başladıklarını anlatan Küçük Aysel, Bayrak Radyosu'nun ilk elemanlarından olmanın gururunu taşıdığını ancak ilgililerin kendisini bugüne kadar hiç hatırlamadığını sitemle vurguluyor. Daha sonraları Kıbrıs'ta yoksullukla geçen dönemde şehit çocukları ve hasta insanlara yardım amaçlı konserlere katılan Küçük Aysel, müzikte sadece konserlerle var olur.
Küçük Aysel'in, 1974 yılına kadar konserlerle devam eden müzik hayatının yoğun dönemi “İlk Sahne” tiyatrosu sahiplerinin ısrarı ile başlar. Tiyatro sanatçısı Lale Oraloğlu ile tiyatroyu Kıbrıslılara sevdirmeye çalışan işletmeciler, bunu başaramayınca zararlarını karşılamak için Küçük Aysel'in iş yapabileceğini düşünürler. Küçük Aysel, gelen ısrarlı ricaları kıramaz ve sahneye çıkar. İşletmecilerin düşündüğü olur ve Küçük Aysel doldurduğu salon ile ''İlk Sahne''nin batmasını önler. İstanbul Sineması'nda gerçekleşen konser ile Küçük Aysel, Lefkoşalılar için yeniden sahnelere döner. Ancak maddi kazanç elde ettiği konserlerden çok, hayır amaçlı konserlere çıkar Aysel Hanım. Haftada bir Mücahitler Parkı'nda subay eşleri ve askerler için konserler verir. Fazıl Polat Paşa'nın da hayranlıkla izlemeye geldiği konserlerini ücretsiz verir Küçük Aysel. Atatürk'ü Anma Geceleri ve hayır amaçlı konserlerin vazgeçilmez solisti olan Küçük Aysel, 1974'e kadar konserlerine devam eder. 74'den sonra büyüyen çocuklarının gösterdiği tepki sonucunda sahnelere veda eder Küçük Aysel.
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali sahneyi bırakmasının ardından unutulduğunu anlatan Küçük Aysel, yıllar sonra 1998'de Genç TV'nin organizasyonu ile Müzeyyen Senar'la birlikte onur ödülü aldığını ve hatırlandığını anlatıyor buruk bir şekilde. Konserlerine devlet büyüklerinin gereken ilgiyi göstermediğini vurgulayan Küçük Aysel, Kıbrıslı sanatçılara gereken değerin verilmediğinden yakınıyor. Her şarkı söyleyenin de sanatçı olmadığını ifade eden Aysel Bağdadi, piyasada anlamsız şarkılar olduğunu ve her şarkı söyleyenin kendini sanatçı sandığını söylüyor. Sanat müziğinin güzelliğinin hiçbir müzik dalında olmadığını vurgulayan Aysel Hanım, sanatçı olmak için sağlam temeli olan bir eğitim alınmasının şart olduğuna dikkat çekiyor.
74'ün ardından sahne hayatının tamamen bittiğini anlatan Küçük Aysel, arada sadece kıramadığı dostlarının hatırına, yardım amaçlı faaliyetlerde sahne aldığını ifade ediyor. Son yıllarda Aydın Hikmet'in düzenlediği konserlerde konuk sanatçı olarak yer alan Aysel Bağdadi, Kıbrıslı sanatçıların daha çok hatırlanmasını arzuluyor.
Küçük Aysel, sahnelere veda etmesinin ardından Türkiye'de yaşanan küçük şarkıcı furyasının tamamen maddi amaçlı olduğunu, kendinin sahneye çıktığı yıllarda ise böyle bir şeyin söz konusu olmadığını anlatıyor. Halkın Küçük Aysel'i çok sevdiğini ama kendisinin bu nedenle çok büyük bedel ödediğini ifade eden Aysel Hanım, hiç kız arkadaşı olmadığını ve çarşafların giyildiği o yıllarda kötü görüldüğünü anlatarak, Kıbrıs'ın ilk kadın sanatçısı olarak hakkettiği noktada bulunmadığını, devlet sanatçılığı ünvanına layık bulunmadığını üzülerek ifade ediyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın kendisini izlemeye, dinlemeye gelmesini ve Türkiyeli sanatçıların fotoğrafını çektiği gibi kendi fotoğrafını da çekmesini arzu ettiğini ancak bunun hiç gerçekleşmediğini söylüyor Aysel Bağdadi.
Şimdilerde evinde el işleri yaparak vakit geçiren Aysel Bağdadi, eski Lefkoşa'ya ve o dönemde yaşanan ilişkilere özlem duyuyor hep. Geçmiş yılların insan ilişkilerinin daha güzel olduğunu vurgulayan Aysel Hanım, her Cuma günü eski yaşadığı yerlere nostaljik bir gezi yaparak eski günlerini anıyor. Kendini bir Lefkoşa aşığı olarak tanımlayan Aysel Bağdadi, eski geleneklerin artık yokolduğunu bayramların bile aile birliğini sağlamadığını anlatıyor. Her bayram kendi ailesinin biraraya geldiğini bunun kendini çok mutlu ettiğini ifade eden Aysel Bağdadi, eşi, çocukları ve torunları ile çok mutlu olduğunu vurguluyor. Çocuklarının ve torunlarının herşeyin üstünde olduğunu ifade eden Aysel Hanım, 5 torununun kendisine hayat verdiğini belirtiyor.
Kıbrıs sanat dünyasının Afife Jale'si olarak tanımlayabileceğimiz Küçük Aysel, kaset ve plak yapmadan bugüne ulaşabilen ender sanatçılarımızdan. ''Küçük Aysel'den Şarkılar'' anonsu ile zaman zaman komşu radyo kanallarında bizlere nostalji yaşatan Aysel Bağdadi, Kıbrıs Türk kadını ve Kıbrıs Türk kadın sanatçıları için tarihimizde yerini almış bir temsilci. Eski Lefkoşa'dan unutulmayacak hoş bir meltem Küçük Aysel.'
Kaynak. Süleyman Ergüçlü
'O bir küçük yıldızdı. Çocuk yıldızların sanat dünyası gündemine henüz girmediği, 40'lı yılların yaşı küçük sesi büyük ünlü şarkıcısıydı Küçük Aysel. Aradan yıllar geçse de eski Lefkoşa dendiğinde akla gelen, hala unutulmayan bir yıldızdır Aysel Bağdadi. Aysel Bağdadi, 1938 yılında Lefkoşa'da dünyaya gelir. Mal Müdürü Ahmet Bey'in kızı, öğretmen Bahire Hanım ile keman sanatçısı Asaf Bağdadi'nin en küçük çocuğudur Aysel. Kıbrıs'ın zor dönemlerinden birini yaşayan aile geçim sıkıntısı sonucu Kıbrıs'tan Türkiye'ye göç eder. Aysel 40 günlükken Türkiye'ye göç eden aile yıllarca Türkiye'de yaşar. İlkokula Adana'da başlayan Aysel, daha sonra ailesiyle birlikte Konya'ya gider. Sahne sanatçısı olan baba Asaf Bey sayesinde müziğin içinde doğan Aysel'in hayatı müzikle yol almaya başlar. Kızının müziğe olan yatkınlığını farkeden Asaf Bey, kızını eğitmeye başlar. Aysel inanılmaz güzel bir sese sahiptir. Asaf Bey sahne aldığı yerlerdeki ustalardan kızının ders almasını sağlayarak, Aysel'e sağlam bir müzik temeli oluşturur. Bu arada eşinin sürekli sanatçılarla içli dışlı evden uzak olan yaşamından bunalan Bahire Hanım ile Asaf Bey arasında geçimsizlik başlar. Ailenin ikinci kızı Kamuran'ın bir hastalık sonucu ölmesi, ailenin düzenini iyice bozar. Eski günlere olan özlemle Kıbrıs'a dönen aile dağılır. Bu sefer de Kıbrıs'a alışamayan Bahire Hanım, uzun bir ayrılıktan sonra Asaf Bey'den boşanır.
Oğlunu alarak Türkiye'ye dönen Bahire Hanım'ın aksine Asaf Bey ile kızı Aysel, Kıbrıs'ta kalırlar. Yıllarca evdeki sorunlar yüzünden mutlu olamayan Aysel, 9 yaşında annesiz kalır.
Annesizliğin acısını yaşayan Aysel'e yengesi Nahide Hanım sahip çıkar. Hiç çocukları olmayan Nahide Hanım ile amcası Osman Bey, Aysel'in herşeyi ile ilgilenirler. Bu arada baba Asaf Bey, kızının güzel sesi ile kendi kemanını birleştirerek konserler vermeye başlar ve Aysel okuldan uzaklaşır. Sahne tozu yutarak büyüyen Aysel için şarkı söylemek çok doğal bir olaydır. Tüm hazırlıklar gerçekleştirilerek, duyurular yapılarak Küçük Aysel, ilk kez 9 yaşında Beliğ Paşa Sineması'nda sahne alır. Sonuç harikadır. Lefkoşalılar bu küçücük çocuktan çıkan inanılmaz sese hayran kalırlar. Küçük Aysel gösterilen sevgi seli ile bulutların üstünde uçar. Baba Asaf Bey gördükleri ilgi karşısında, konserlere devam kararı alır. Ada genelinde bir konser turuna çıkan Küçük Aysel ile babası her gittikleri yerde coşkuyla karşılaşırlar. Sahnenin büyülü havasına kapılan Küçük Aysel, çok mutludur, tek mutsuzluğu arkadaşsız olmasıdır...
Küçük Aysel , ününe ün katarak bir konserden öbürüne koşarken, bazı gazeteciler bundan rahatsızlık duyar. Bu yaştaki bir çocuğun sahnede değil okulda olması gerektiği üzerine yazılan yazılar sonucunda, devlet olaya el atar ve Küçük Aysel okuluna geri döner. Okuluna dönmekten mutlu olan Aysel, yaşadıkları sonucunda mutsuz olur. Çünkü anneler kızlarının Aysel ile oyun oynamasına izin vermezler. Kötü yakıştırmalarla kızların Aysel'den uzaklaşması Küçük Aysel'i çok üzer. Sahneye çıkmanın kötü yanı olabileceğine inanamayan Küçük Aysel, erkek çocuklarla oyunlar oynar. Çok rahat ve serbest yetiştirilen Küçük Aysel, okul döneminde ayda bir okulundaki fakir çocuklar için konserler vermeye başlar. Elde edilen gelirle fakir çocukları giydiren ve doyuran okul idaresi, Küçük Aysel'e de yaptığı katkı dolayısıyla bir bilezik armağan eder.
Okul dönemi eğitimine, tatillerde de konserlere devam eden Küçük Aysel, ilkokul 4 bittiğinde Adana'da yapılan bir ses yarışmasına katılır. Mustafa Sağyaşar ile birlikte ikinci geldiği yarışmanın ardından Asaf Bey kızını Ankara Radyosunun sınavlarına götürür. Ancak eğitimi yeterli olmadığı için sınavı kazandığı halde Radyoya kabul edilmeyen Küçük Aysel, eğitimin önemini o zaman kavrar.
Türkiye'de kalmayı başaramayan Küçük Aysel, geri Kıbrıs'a döner. Kıbrıs'ta konserlerine devam eden Küçük Aysel, kendine tek hedef koymuştu o da para biriktirip gidip Türkiye'de müzik eğitimi almak. Babasının olmadığı zamanlarda bile sazendeleriyle birlikte konserlere gitmeye başlayan Küçük Aysel, herkesin sevgilisiydi. Özellikle zengin hanımlar sürekli evlerinde konuk ettikleri küçük Aysel'e kullanmadıkları gösterişli giysilerini ve takılarını, konserlerinde kullanmak üzere verirlerdi. Pahalı elmaslarla ve gözalıcı giysilerle sahneye çıkan Küçük Aysel'i izlemeye gelen bu hanımlar, özel localarda konserlerin keyfini çıkarırdı. Bu dönemlerde annesini çok arayan Aysel, hayatı boyunca hep anne özlemi ile büyür. Sahnede giydiği ilk kostümü diken Ülviye Hanım'ı hiç unutmayan Küçük Aysel, kendi kendine yetmeyi de öğrenir küçük yaşta.
Konserlerinin ilk yıllarında adaya gelen ünlü sanatçı Münir Nurettin Selçuk'la olan anısını hiç unutmayan Küçük Aysel, aldığı teklifi reddetmesini de hayatının kaybı olarak görüyor hala. Küçük Aysel'i dinlemye gelen Münir Nurettin Selçuk, sesine hayran olduğu Aysel'i alarak Türkiye'ye götürmek ister ancak yaşı küçük olan Aysel babasından ayrılmayı redderken baba Asaf Bey de biricik kızını vermeyi kabul etmez ve Küçük Aysel, ''hayatımın şansı'' dediği bu teklifi yitirir.
Çocukluğunu yaşayamadan, bebekleriyle oynayamadan, sahnede büyüyen Küçük Aysel, konserden konsere koşarken 13 yaşına gelir. Genç kızlığa adım attığı bu günlerde bir konserinde yaşanan izdiham sonucu yaralanan genç bir adam Küçük Aysel'in hayatını değiştirir. Küçük Aysel'in hayranı olan ve hiçbir konseri kaçırmayan bu genç adamın yaralanmasından çok etkilenen Küçük Aysel, delikanlının evlenme teklifini kabul eder. 13 yaşında ailesinin de rızası ile evlenen Küçük Aysel'in sahne hayatı ve eğitim düşleri sona erer. Çünkü eşi Küçük Aysel'e sahneye çıkma izni vermez. Yaşı küçük olduğu için nikahı da kıyılamayacak olan Küçük Aysel, yıllar önce ölen kendinden 5 yaş büyük ablası Kamuran'ın kimliği ile evlenir. Herşeyi küçük yaşta yapan Aysel, ilk çocuğunu da 14 yaşında dünyaya getirir. Henüz kendi çocuk olan Aysel, kızı ile bebek oynar gibi ilgilenir. Yengesi Nahide Hanım, yine Aysel'in imdadına koşarak en büyük yardımcısı olur. Kızının ardından 3 de oğlu olan Aysel, ev hanımlığına iyice alışır. Kendi oğullarını büyütürken, kızına da yengesi sahip çıkar.
Çocuklarının sahneden daha ağır bastığını dolayısıyla sahneyi özlemediğini söyleyen Küçük Aysel, kendi annesizliğinin acısını çocuklarına yaşatmak istemez ve çocuklarından uzak kalacağı sahneyi hiç düşünmez.. O dönemde ortaya çıkan müzisyenlerin kendi solistleri olduğunu da anlatan Aysel Bağdadi, o dönemlerin Mustafa Kenan, Zeki Taner ve Hatice Söğüt'ün sahne aldığı yıllar olduğunu belirtiyor.
Aradan geçen yıllar sonucunda Küçük Aysel'in sesini bilen ve özleyen tanıdıkları Aysel'in sesini duymak ister. Televizyonun tek tük olduğu Kıbrıs'ta ağırlıklı olarak radyo yayınları dinlenir. Eski dostlarından olan öğretmen Suphi Bey, bir gün kapılarını çalarak Küçük Aysel'i Atalasa Radyo Korporasyonundaki programına dahil etmek istediğini söyler.
Eşinin de rızasını alarak tekrar mikrofonu eline alan Küçük Aysel, 1957'den 1963'e kadar haftanın bir gecesi Atalasa Radyosunda piyanist Şivane Hanım ve keman sanatçısı eşi ile solo konserler verir. Yıllar sonra tekrar sanatına geri dönen Küçük Aysel, ailesine de maddi katkıda bulunur. Bu dönemde Kıbrıs'a gelerek sanata katkı koymaya çalışan sanatçı Nusret Ersöz, Suphi Bey'in organize ettiği bir ses yarışmasında jüri üyesi olur. Kıbrıs'ta ilk kez düzenlenen ses yarışmasına kocasının izni ile katılan Küçük Aysel, yarışmaya katılan tek kadındır. Erkekleri eleyerek Kıbrıs'ın Ses Kraliçeliğini kazanan Küçük Aysel, yarışmanın ardından Nusret Ersöz'den sanat müziği dersleri almaya başlar. Ekrem Güher'den de dersler alan Küçük Aysel, pek çok ünlü sanatçıdan eğitim aldığını iftiharla vurguluyor.
1963 olaylarının patlak vermesi ile birlikte 6 yılın ardından radyo konserleri sona eren Küçük Aysel, savaşın çok kötü anılar bıraktığını anlatıyor. 63 olayları başlar başlamaz, parçacı olan kocasının, Üner Ulutuğ, Hilmi Özen ve Kemal Tunç'la birlikte Tekke Bahçesi'nde Bayrak Radyosu'nu kurduklarını anlatan Küçük Aysel, Üner Ulutuğ'un isteği ile kendisinin de telefon ahizesinden yapılan ilk mikrofondan''burası Bayrak'' anonsunu yaptığını belirtiyor. Anonserliğin yanında bir süre sonra Osman Karabulut ile canlı müzikler yayınlamaya başladıklarını anlatan Küçük Aysel, Bayrak Radyosu'nun ilk elemanlarından olmanın gururunu taşıdığını ancak ilgililerin kendisini bugüne kadar hiç hatırlamadığını sitemle vurguluyor. Daha sonraları Kıbrıs'ta yoksullukla geçen dönemde şehit çocukları ve hasta insanlara yardım amaçlı konserlere katılan Küçük Aysel, müzikte sadece konserlerle var olur.
Küçük Aysel'in, 1974 yılına kadar konserlerle devam eden müzik hayatının yoğun dönemi “İlk Sahne” tiyatrosu sahiplerinin ısrarı ile başlar. Tiyatro sanatçısı Lale Oraloğlu ile tiyatroyu Kıbrıslılara sevdirmeye çalışan işletmeciler, bunu başaramayınca zararlarını karşılamak için Küçük Aysel'in iş yapabileceğini düşünürler. Küçük Aysel, gelen ısrarlı ricaları kıramaz ve sahneye çıkar. İşletmecilerin düşündüğü olur ve Küçük Aysel doldurduğu salon ile ''İlk Sahne''nin batmasını önler. İstanbul Sineması'nda gerçekleşen konser ile Küçük Aysel, Lefkoşalılar için yeniden sahnelere döner. Ancak maddi kazanç elde ettiği konserlerden çok, hayır amaçlı konserlere çıkar Aysel Hanım. Haftada bir Mücahitler Parkı'nda subay eşleri ve askerler için konserler verir. Fazıl Polat Paşa'nın da hayranlıkla izlemeye geldiği konserlerini ücretsiz verir Küçük Aysel. Atatürk'ü Anma Geceleri ve hayır amaçlı konserlerin vazgeçilmez solisti olan Küçük Aysel, 1974'e kadar konserlerine devam eder. 74'den sonra büyüyen çocuklarının gösterdiği tepki sonucunda sahnelere veda eder Küçük Aysel.
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali sahneyi bırakmasının ardından unutulduğunu anlatan Küçük Aysel, yıllar sonra 1998'de Genç TV'nin organizasyonu ile Müzeyyen Senar'la birlikte onur ödülü aldığını ve hatırlandığını anlatıyor buruk bir şekilde. Konserlerine devlet büyüklerinin gereken ilgiyi göstermediğini vurgulayan Küçük Aysel, Kıbrıslı sanatçılara gereken değerin verilmediğinden yakınıyor. Her şarkı söyleyenin de sanatçı olmadığını ifade eden Aysel Bağdadi, piyasada anlamsız şarkılar olduğunu ve her şarkı söyleyenin kendini sanatçı sandığını söylüyor. Sanat müziğinin güzelliğinin hiçbir müzik dalında olmadığını vurgulayan Aysel Hanım, sanatçı olmak için sağlam temeli olan bir eğitim alınmasının şart olduğuna dikkat çekiyor.
74'ün ardından sahne hayatının tamamen bittiğini anlatan Küçük Aysel, arada sadece kıramadığı dostlarının hatırına, yardım amaçlı faaliyetlerde sahne aldığını ifade ediyor. Son yıllarda Aydın Hikmet'in düzenlediği konserlerde konuk sanatçı olarak yer alan Aysel Bağdadi, Kıbrıslı sanatçıların daha çok hatırlanmasını arzuluyor.
Küçük Aysel, sahnelere veda etmesinin ardından Türkiye'de yaşanan küçük şarkıcı furyasının tamamen maddi amaçlı olduğunu, kendinin sahneye çıktığı yıllarda ise böyle bir şeyin söz konusu olmadığını anlatıyor. Halkın Küçük Aysel'i çok sevdiğini ama kendisinin bu nedenle çok büyük bedel ödediğini ifade eden Aysel Hanım, hiç kız arkadaşı olmadığını ve çarşafların giyildiği o yıllarda kötü görüldüğünü anlatarak, Kıbrıs'ın ilk kadın sanatçısı olarak hakkettiği noktada bulunmadığını, devlet sanatçılığı ünvanına layık bulunmadığını üzülerek ifade ediyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın kendisini izlemeye, dinlemeye gelmesini ve Türkiyeli sanatçıların fotoğrafını çektiği gibi kendi fotoğrafını da çekmesini arzu ettiğini ancak bunun hiç gerçekleşmediğini söylüyor Aysel Bağdadi.
Şimdilerde evinde el işleri yaparak vakit geçiren Aysel Bağdadi, eski Lefkoşa'ya ve o dönemde yaşanan ilişkilere özlem duyuyor hep. Geçmiş yılların insan ilişkilerinin daha güzel olduğunu vurgulayan Aysel Hanım, her Cuma günü eski yaşadığı yerlere nostaljik bir gezi yaparak eski günlerini anıyor. Kendini bir Lefkoşa aşığı olarak tanımlayan Aysel Bağdadi, eski geleneklerin artık yokolduğunu bayramların bile aile birliğini sağlamadığını anlatıyor. Her bayram kendi ailesinin biraraya geldiğini bunun kendini çok mutlu ettiğini ifade eden Aysel Bağdadi, eşi, çocukları ve torunları ile çok mutlu olduğunu vurguluyor. Çocuklarının ve torunlarının herşeyin üstünde olduğunu ifade eden Aysel Hanım, 5 torununun kendisine hayat verdiğini belirtiyor.
Kıbrıs sanat dünyasının Afife Jale'si olarak tanımlayabileceğimiz Küçük Aysel, kaset ve plak yapmadan bugüne ulaşabilen ender sanatçılarımızdan. ''Küçük Aysel'den Şarkılar'' anonsu ile zaman zaman komşu radyo kanallarında bizlere nostalji yaşatan Aysel Bağdadi, Kıbrıs Türk kadını ve Kıbrıs Türk kadın sanatçıları için tarihimizde yerini almış bir temsilci. Eski Lefkoşa'dan unutulmayacak hoş bir meltem Küçük Aysel.'
Kaynak. Süleyman Ergüçlü
kıbrıs türk sendikal hareketini önde gelen isimlerindendir.
1913 yılında lefkoşa'da dünyaya geldi. 1933 yılında lefkoşa türk lisesi'ni bitirdi. 1934-1937 yılları arasında polislik yaptıktan sonra bu görevden ayrıldı. 1941 yılına kadar lefke madeninde çalıştı. 1943 yılında katak'ta üç yıl kadar katip ve tahsildarlık görevlerinde bulundu. 1944 yılında kıbrıs türk işçi birlikleri'nde görev alarak sendikal hareketin içinde yer aldı. 1948 yılında emekçi gazetesi'ni yayımladı. 1951-1952 arasında türk işçiler birliği'nde çalıştı. türk işçiler birliğİ peo çatısı altında faaliyet gösterince işçi haklarını savunan bir bülten yayınladı. arkadaşları fazıl önder, derviş ali kavazoğlu'nun inkılapçı gazetesini çıkarmalarına destek oldu. 28 kasım 1997 yılında londra'da hayat gözlerini yumdu.
1913 yılında lefkoşa'da dünyaya geldi. 1933 yılında lefkoşa türk lisesi'ni bitirdi. 1934-1937 yılları arasında polislik yaptıktan sonra bu görevden ayrıldı. 1941 yılına kadar lefke madeninde çalıştı. 1943 yılında katak'ta üç yıl kadar katip ve tahsildarlık görevlerinde bulundu. 1944 yılında kıbrıs türk işçi birlikleri'nde görev alarak sendikal hareketin içinde yer aldı. 1948 yılında emekçi gazetesi'ni yayımladı. 1951-1952 arasında türk işçiler birliği'nde çalıştı. türk işçiler birliğİ peo çatısı altında faaliyet gösterince işçi haklarını savunan bir bülten yayınladı. arkadaşları fazıl önder, derviş ali kavazoğlu'nun inkılapçı gazetesini çıkarmalarına destek oldu. 28 kasım 1997 yılında londra'da hayat gözlerini yumdu.
1875 yılında Lefkoşa'da dünyaya geldi. ilk öğrenimini Lefkoşa Rüştüyesi'nde yaptıktan sonra galatasaray sultanisi'ne gitti. babasının ölümü üzerine Kıbrıs'a döndü. yazar muzafferüddin galip bey ile tanışarak hacı derviş paşa'nın zaman gazetesinde yazılar yazdı. rüştiye mektebinde türkçe ve fransızca dersler vermeye başladı. Aynı zamanda yeni zaman gazetesinde de yazılar yazdı. ticaretle de uğraştı. kereste tüccarlığı yaptı. icraat meclisi azalığında da yer aldı. viktorya kız rüştiyesi'nin kurulmasında emeği geçti.
1910 yılında vatan adlı gazeteyi yayımladı. 1908 yılında belediye seçimlerini kazandı. bunun yansıra girne kaza mahkemesi hakimliği, mağusa ve larnaka'da kaza hakimliği görevlerinde bulundu. 1955 yılında vefat etti.
1910 yılında vatan adlı gazeteyi yayımladı. 1908 yılında belediye seçimlerini kazandı. bunun yansıra girne kaza mahkemesi hakimliği, mağusa ve larnaka'da kaza hakimliği görevlerinde bulundu. 1955 yılında vefat etti.
rüstem kitabevi'nin kurucusu, iş insanı gazeteci, yazar.
19 kasım1919 tarihinde larnaka'da doğdu. kıbrıs'ın köklü ailelerinden maliye müdürü Mehmet Rüstem'in oğludur. lefkoşa'da öğrenim gördü, hukuk ve ekonomi konularında kurslara katıldı. 1937 yılında iş hayatına atıldı ve rüstem kitabevini kurdu. 1938-1941 yılları arasında yayımlanan vakit gazetesinde yazılar yazdı. 1944 yılında yeni mecmua isimli bir dergi yayımladı.
1947 yılında kıbrıs'ta ilk gazoz fabrikasını kurdu. 1958'de kıbrıs türk ticaret odası'nı kuran iş insanları arasında yer aldı. 1968 yılına kadar kıbrıs türk ticaret odası başkanlığı yaptı. 1971 yılında vakıflar idaresi yönetim kurulu başkanlığı'na getirildi.
kemal rüstem 2003 yılında vefat etti.
yayımlanmış eserleri.
resimlerle güzel kıbrıs (1960)
EEC and CYPRUA (1963)
North Cyprus Almanac (1987)
19 kasım1919 tarihinde larnaka'da doğdu. kıbrıs'ın köklü ailelerinden maliye müdürü Mehmet Rüstem'in oğludur. lefkoşa'da öğrenim gördü, hukuk ve ekonomi konularında kurslara katıldı. 1937 yılında iş hayatına atıldı ve rüstem kitabevini kurdu. 1938-1941 yılları arasında yayımlanan vakit gazetesinde yazılar yazdı. 1944 yılında yeni mecmua isimli bir dergi yayımladı.
1947 yılında kıbrıs'ta ilk gazoz fabrikasını kurdu. 1958'de kıbrıs türk ticaret odası'nı kuran iş insanları arasında yer aldı. 1968 yılına kadar kıbrıs türk ticaret odası başkanlığı yaptı. 1971 yılında vakıflar idaresi yönetim kurulu başkanlığı'na getirildi.
kemal rüstem 2003 yılında vefat etti.
yayımlanmış eserleri.
resimlerle güzel kıbrıs (1960)
EEC and CYPRUA (1963)
North Cyprus Almanac (1987)
Kıbrıslı tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu.
18 Haziran 1964 tarihinde Lefkoşa'da dünyaya geldi. ilkokul ve ortaokulu Gönendere'de, liseyi de Lefkoşa Türk Lisesi'nde okudu
Lise öğrencisiyken sahneye çıktı. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden 1986 yılında mezun oldu. Başta Cüneyt Gökçer, Bozkurt Kuruç, Asuman Korad, Lemi Bilgin olmak üzere, Türk Tiyatrosu'na emek vermiş birçok değerli sanatçı konservatuvarda hocası idi. Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün döneminde İBB Şehir Tiyatroları'na 1989'da katıldı.
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'nda on yaşında bir çocukken savaşı yaşadı. Bu yüzden yönettiği oyunlarda, savaşın insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini aktarmaya çalıştı.
Tiyatroya girdiği yıl tanıştığı Şenay Saçbüker ile 1991 yılında evlendi, Alara adında bir kızı var.
ROL ALDIĞI OYUNLARDAN BAZILARI
Tuzak 1987 (Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu)
Theope 1991
Şahane Züğürtler 1992 (Dormen Tiyatrosu)
Altı Derece Uzak 1993
Savaş ve Barış 1995
Bir Ata Krallığım 1996
Aydınlanma Ateşi 1998,
Kafkas Tebeşir Dairesi 1998
Önce İnsan 1999
Troilos ile Kressida 2001
Othello 2002
Hadi Tut Şu Elimi 2004 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu)
M. Murat 2004
Üç Kız Kardeş 2006
Emanet 2006 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu)
Coriolanus 2009 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kaçık Gelin Şaşkın Damat 2010 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası)
Dünyanın Ortasında Bir Yer 2010 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kısasa Kısas 2015 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kanatsız Güvercinler 2016 (Tiyatro AŞHK)
Radyonun İçindekiler 2016 (İBB Şehir Tiyatroları)
Esaretten Özgürlüğe 2017 (Tiyatro AŞHK)
YÖNETTİĞİ OYUNLAR
Hadi Tut Şu Elimi 2004 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu),
Saygılı Yosma 2006 (İBB Şehir Tiyatroları)
Düş Oyuncakları 2006 (İBB Şehir Tiyatroları),
Emanet 2007 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu)
Divane Ağaç-Yunus Emre 2007 (İBB Şehir Tiyatroları)
Canavar Sofrası 2008 (Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ve İBB Şehir Tiyatroları ortak yapımı)
Hayatımda İlk Kez Biri Tarafından Öpülüyorum 2008 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası)
Kuyruk Sallanırsa Erkek Dellenirse 2009 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası),
Kaçık Gelin Şaşkın Damat 2010 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası),
Arka Bahçe 2012 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kanatsız Güvercinler 2016 (Tiyatro AŞHK)
Esaretten Özgürlüğe 2017 (Tiyatro AŞHK)
Divane Ağaç-Yunus Emre 2018 (Ankara Devlet Tiyatrosu)
18 Haziran 1964 tarihinde Lefkoşa'da dünyaya geldi. ilkokul ve ortaokulu Gönendere'de, liseyi de Lefkoşa Türk Lisesi'nde okudu
Lise öğrencisiyken sahneye çıktı. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden 1986 yılında mezun oldu. Başta Cüneyt Gökçer, Bozkurt Kuruç, Asuman Korad, Lemi Bilgin olmak üzere, Türk Tiyatrosu'na emek vermiş birçok değerli sanatçı konservatuvarda hocası idi. Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün döneminde İBB Şehir Tiyatroları'na 1989'da katıldı.
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'nda on yaşında bir çocukken savaşı yaşadı. Bu yüzden yönettiği oyunlarda, savaşın insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini aktarmaya çalıştı.
Tiyatroya girdiği yıl tanıştığı Şenay Saçbüker ile 1991 yılında evlendi, Alara adında bir kızı var.
ROL ALDIĞI OYUNLARDAN BAZILARI
Tuzak 1987 (Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu)
Theope 1991
Şahane Züğürtler 1992 (Dormen Tiyatrosu)
Altı Derece Uzak 1993
Savaş ve Barış 1995
Bir Ata Krallığım 1996
Aydınlanma Ateşi 1998,
Kafkas Tebeşir Dairesi 1998
Önce İnsan 1999
Troilos ile Kressida 2001
Othello 2002
Hadi Tut Şu Elimi 2004 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu)
M. Murat 2004
Üç Kız Kardeş 2006
Emanet 2006 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu)
Coriolanus 2009 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kaçık Gelin Şaşkın Damat 2010 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası)
Dünyanın Ortasında Bir Yer 2010 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kısasa Kısas 2015 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kanatsız Güvercinler 2016 (Tiyatro AŞHK)
Radyonun İçindekiler 2016 (İBB Şehir Tiyatroları)
Esaretten Özgürlüğe 2017 (Tiyatro AŞHK)
YÖNETTİĞİ OYUNLAR
Hadi Tut Şu Elimi 2004 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu),
Saygılı Yosma 2006 (İBB Şehir Tiyatroları)
Düş Oyuncakları 2006 (İBB Şehir Tiyatroları),
Emanet 2007 (Kozmoz Evrensel Tiyatrosu)
Divane Ağaç-Yunus Emre 2007 (İBB Şehir Tiyatroları)
Canavar Sofrası 2008 (Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ve İBB Şehir Tiyatroları ortak yapımı)
Hayatımda İlk Kez Biri Tarafından Öpülüyorum 2008 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası)
Kuyruk Sallanırsa Erkek Dellenirse 2009 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası),
Kaçık Gelin Şaşkın Damat 2010 (Kozmoz Alfabeler Kumpanyası),
Arka Bahçe 2012 (İBB Şehir Tiyatroları)
Kanatsız Güvercinler 2016 (Tiyatro AŞHK)
Esaretten Özgürlüğe 2017 (Tiyatro AŞHK)
Divane Ağaç-Yunus Emre 2018 (Ankara Devlet Tiyatrosu)
Çok çirkin kişiyi anlatmak için kullanılan deyim.
KKTC'nin ilk internet gazetesi. 1996 yılında yayın hayatına başlayan kimgazet'in kurucusu ve yayın yönetmeni Süleyman Ergüçlü'dür. Yayın editörlüğünü ise Ferhat Atik yaptı. Kimgazet 10 yıl kadar yayın hayatını sürdürdü.
gazeteci, şair ve Larnaka Belediye Başkanlığı yapmış kıbrıslı türk.
1898 yılında Larnaka'da dünyaya geldi. İlk öğrenimini Larnaka'da tamamladı. Bir süre İstanbul'da eğitim gördü. 1. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine Kıbrıs'a döndü. Larnaka Amerikan Akademisi'ni bitirdikten sonra bir süre kumaş ticareti ile uğraştı. Ardından memuriyet hayatına başladı. Larnaka'da 1920 yılında kurulan Neşr-i Maarif Cemiyeti tarafından aylık olarak yayımlanan İrşad dergisini Orundalızade Abdülhamid Bey ile beraber yayımladı. Aynı zamanda derginin başyazarlığını yaptı.
1942 yılında Mağusa mahkemesine memur olarak tayin edildi. 1954 yılında kamu görevinden emekli oldu. 1955'te Larnaka Türk Belediye üyeliğine seçildi. Daha sonra Türk ve Rum belediyelerinin ayrılması üzerine Larnaka Türk belediyesinin başkanı oldu.
Kamu Hizmeti Komisyon üyeliği da yapmış olan Mehmet Nazım 1971 yılında hayata gözlerini yumdu.
Mücahit Şiiri
Canbulat'ın ruhunu şad eden koca aslan
silah elde surlarda nöbet tutan savaşkan
Erenköy'deki gençler
yoksunlukları içinde yurd için çarpışan er!
her tarafta yılmadan Türke siper mücahit,
belli arzun olmaktır ya gazi yahut şehit
ölüm kalım savaşı yaparken sen burada
yabancı kalır mı hiç anavatan davana
geç olsa da gelecek türk ordusu mutlaka,
çarpışacaksın ordu ve alayla yan yana.
gerçekleşecek o gün beslediğin ümitler
tuttuğun yol Kıbros'ı bir daha fethe gider..
1898 yılında Larnaka'da dünyaya geldi. İlk öğrenimini Larnaka'da tamamladı. Bir süre İstanbul'da eğitim gördü. 1. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine Kıbrıs'a döndü. Larnaka Amerikan Akademisi'ni bitirdikten sonra bir süre kumaş ticareti ile uğraştı. Ardından memuriyet hayatına başladı. Larnaka'da 1920 yılında kurulan Neşr-i Maarif Cemiyeti tarafından aylık olarak yayımlanan İrşad dergisini Orundalızade Abdülhamid Bey ile beraber yayımladı. Aynı zamanda derginin başyazarlığını yaptı.
1942 yılında Mağusa mahkemesine memur olarak tayin edildi. 1954 yılında kamu görevinden emekli oldu. 1955'te Larnaka Türk Belediye üyeliğine seçildi. Daha sonra Türk ve Rum belediyelerinin ayrılması üzerine Larnaka Türk belediyesinin başkanı oldu.
Kamu Hizmeti Komisyon üyeliği da yapmış olan Mehmet Nazım 1971 yılında hayata gözlerini yumdu.
Mücahit Şiiri
Canbulat'ın ruhunu şad eden koca aslan
silah elde surlarda nöbet tutan savaşkan
Erenköy'deki gençler
yoksunlukları içinde yurd için çarpışan er!
her tarafta yılmadan Türke siper mücahit,
belli arzun olmaktır ya gazi yahut şehit
ölüm kalım savaşı yaparken sen burada
yabancı kalır mı hiç anavatan davana
geç olsa da gelecek türk ordusu mutlaka,
çarpışacaksın ordu ve alayla yan yana.
gerçekleşecek o gün beslediğin ümitler
tuttuğun yol Kıbros'ı bir daha fethe gider..
Türk Ajansı Kıbrıs'ı yasal statüye kavuşturan ve müdürlüğünü yapmış olan gazeteci.
1925 yılında Sütlüce'de dünyaya geldi. Öğrenimini, Kıbrıs İslam Lisesi ve Lapta'da tamamladı. 1943-1959 yılları arasında İngiliz üslerinde mali işler sorumlusu oldu. 1959'da Cyprus Broadcasting Corparation'ın Türkçe Haberler Bölümü'nde amir yardımcısı olarak çalıştı. 1963 yılında kurulan Bayrak Radyosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Bozkurt ve Halkın Sesi gazetelerinde çalışmıştır. 1964 yılında Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nun Kıbrıs muhabirliğini yaptı. Bayrak Radyo Televizyon Kurumu'ndan emekli olunca Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) müdürlüğü yaptı. TAK'ın yasallaşması süresince önemli adımlar attı.
Geçirdiği kalp krizi sonucu,18 Kasım 1989 tarihinde 64 yaşında hayatını kaybetti.
1925 yılında Sütlüce'de dünyaya geldi. Öğrenimini, Kıbrıs İslam Lisesi ve Lapta'da tamamladı. 1943-1959 yılları arasında İngiliz üslerinde mali işler sorumlusu oldu. 1959'da Cyprus Broadcasting Corparation'ın Türkçe Haberler Bölümü'nde amir yardımcısı olarak çalıştı. 1963 yılında kurulan Bayrak Radyosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Bozkurt ve Halkın Sesi gazetelerinde çalışmıştır. 1964 yılında Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nun Kıbrıs muhabirliğini yaptı. Bayrak Radyo Televizyon Kurumu'ndan emekli olunca Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) müdürlüğü yaptı. TAK'ın yasallaşması süresince önemli adımlar attı.
Geçirdiği kalp krizi sonucu,18 Kasım 1989 tarihinde 64 yaşında hayatını kaybetti.
Ekonomi eski bakanlarından ve kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulunmuş siyasetçi.
1945 yılında Lefkoşa'da dünyaya geldi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nde yüksek lisans ve doktora yaptı. Sanayi Holding Genel Müdür Muavinliği görevinde bulundu. 1985 yılına kadar serbest çalıştı. 1985-1988 yılları arasında Ticaret, Sanayi ve Enerji balanlığı yaptı. 1990 yılında BRT Müdürlüğüne atandı. 1991 ara seçimlerinde Ulusal Birlik Partisi'nden Lefkoşa Milletvekili seçildi. 1992-1994 arasında Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Baknlığı yaptı. 1993 Erken Genel Seçimlerinde Ulusal Birlik Partisi'nden Lefkoşa milletvekili seçildi. 16 Ağustos 1996 tarihinde Ekonomi Bakanı olarak görev yaptı.
1999-2001 yılları arasında Ankara'da Kurt ve Kurt ithalat ihracat şirketinde Danışman ve Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 2001 yılından itibaren Yaakın Doğu Üniversitesi ile Orta Doğu Teknik Üniversitelerinde tam zamanlı dersler verdi.
İngilizce ve Almanca bien Erdal Nurhan 2019-2020 arasında Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu.
1945 yılında Lefkoşa'da dünyaya geldi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nde yüksek lisans ve doktora yaptı. Sanayi Holding Genel Müdür Muavinliği görevinde bulundu. 1985 yılına kadar serbest çalıştı. 1985-1988 yılları arasında Ticaret, Sanayi ve Enerji balanlığı yaptı. 1990 yılında BRT Müdürlüğüne atandı. 1991 ara seçimlerinde Ulusal Birlik Partisi'nden Lefkoşa Milletvekili seçildi. 1992-1994 arasında Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Baknlığı yaptı. 1993 Erken Genel Seçimlerinde Ulusal Birlik Partisi'nden Lefkoşa milletvekili seçildi. 16 Ağustos 1996 tarihinde Ekonomi Bakanı olarak görev yaptı.
1999-2001 yılları arasında Ankara'da Kurt ve Kurt ithalat ihracat şirketinde Danışman ve Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 2001 yılından itibaren Yaakın Doğu Üniversitesi ile Orta Doğu Teknik Üniversitelerinde tam zamanlı dersler verdi.
İngilizce ve Almanca bien Erdal Nurhan 2019-2020 arasında Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu.
Yurt içi ve yurt dışında pek çok gazete, dergi ve radyonun temsilciliğini yapmış usta gazeteci.
26 Aralık 1943 tarihinde Mağusa'da dünyaya geldi. İlkokulu Famagusta Elementary School, orta ve liseyi Namık Kemal Lisesi'nde tamamladı. Gazeteciliğe 1959-1961 yılları arasında Bozkurt gazetesine okul ve bölge haberlerini göndererek başladı. 1961-1962 döneminde İstanbul'a Tıp eğitimine gitti. 1964 yılında Erenköy'e çıktı. Şubat 1966'da Erenköy'den dönüşünde Üniversiteden devamsızlık nedeniyle kaydı silindi. Bu nedenle eğitimine İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsünde devam etti. 1971 yılında mezun oldu. Bu sürede üniversitede yayımlanan gazeteyi yönetti. Aynı zamanda Milliyet gazetesi ile Türkiye Radyo Televizyon kurumunda çalıştı. Bir dönem üniversitede okutman olarak çalıştı.
1972 yılında Bayrak Radyosu haber bölümünde göreve başladı. Halkın Sesi, Birlik, Haber gazetelerinin yazı işleri sorumluluğunu yürüttü. Anadolu Ajansı'nda çalıştı. 1984 yılında Kıbrıs Türk Ticaret Odası Basın Yayın ve Halkla İlişkiler müdürlüğü görevini üstlendi. Ekonomi gazetesi ile ekonomi dergilerinin yayın yönetmenliğini yaptı. Türkiye Ulusal Haber Ajansı ve Avustralya'nın Sesi radyosu SBS'in Kıbrıs temsilciliğini yürüttü.
1991-1993 yılları arasında Bayrak Radyo Televizyon Kurulu'nda Gazeteciler Birliği'nin temsilcisi olarak görev yaptı. Haber, röportaj dallarında çeşitli ödüller kazandı. 11 Temmuz 2010 tarihinde Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği tarafından "basında 40 yıl" ödülü verildi.
26 Aralık 1943 tarihinde Mağusa'da dünyaya geldi. İlkokulu Famagusta Elementary School, orta ve liseyi Namık Kemal Lisesi'nde tamamladı. Gazeteciliğe 1959-1961 yılları arasında Bozkurt gazetesine okul ve bölge haberlerini göndererek başladı. 1961-1962 döneminde İstanbul'a Tıp eğitimine gitti. 1964 yılında Erenköy'e çıktı. Şubat 1966'da Erenköy'den dönüşünde Üniversiteden devamsızlık nedeniyle kaydı silindi. Bu nedenle eğitimine İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsünde devam etti. 1971 yılında mezun oldu. Bu sürede üniversitede yayımlanan gazeteyi yönetti. Aynı zamanda Milliyet gazetesi ile Türkiye Radyo Televizyon kurumunda çalıştı. Bir dönem üniversitede okutman olarak çalıştı.
1972 yılında Bayrak Radyosu haber bölümünde göreve başladı. Halkın Sesi, Birlik, Haber gazetelerinin yazı işleri sorumluluğunu yürüttü. Anadolu Ajansı'nda çalıştı. 1984 yılında Kıbrıs Türk Ticaret Odası Basın Yayın ve Halkla İlişkiler müdürlüğü görevini üstlendi. Ekonomi gazetesi ile ekonomi dergilerinin yayın yönetmenliğini yaptı. Türkiye Ulusal Haber Ajansı ve Avustralya'nın Sesi radyosu SBS'in Kıbrıs temsilciliğini yürüttü.
1991-1993 yılları arasında Bayrak Radyo Televizyon Kurulu'nda Gazeteciler Birliği'nin temsilcisi olarak görev yaptı. Haber, röportaj dallarında çeşitli ödüller kazandı. 11 Temmuz 2010 tarihinde Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği tarafından "basında 40 yıl" ödülü verildi.
Kıbrıs Radyo Televizyonu'nda spiker olarak görev yapmış, gazetelere spor sayfaları hazırlamış kıbrıslı türk.
26 Ekim 1922 tarihinde Lefkoşa'da dünyaya geldi. ilk orta öğrenimini tamamlayınca bir süre çiftlik işleri ile uğramıştır. 1949-1951 yıllarında Türk Hava Yolları'nın Lefkoşa şubesinde, 1951-1954 yılları arasında Kıbrıs Hava Yolları'nda memurluk görevinde bulundu. Bu işine ek olarak 1951-1954 yılları arasında Kıbrıs Radyo Televizyonu'nda spiker olarak görev yaptı. Spor programları hazırladı. Aynı yıllarda İstiklal gazetesinde spor sayfası hazırladı. Anamur'daki Kıbrıs'ın Sesi Radyosu'nda baş spiker görevini yaptı. Bayrak Radyosu Denetim Kurulu Üyeliği'nde bulundu. Ardından emekli oldu.
1980-1981 yıllarında Bursa Hava Yolları Lefkoşa Bürosu'nda müdür muavini, 1981-1985 yılları arasında Nadir Şirketler Grubu'nda sorumlu yönetici oldu. İstanbul Hava Yolları Lefkoşa Şubesi'nda müdür yardımcılıığı yaptı.
26 Ekim 1922 tarihinde Lefkoşa'da dünyaya geldi. ilk orta öğrenimini tamamlayınca bir süre çiftlik işleri ile uğramıştır. 1949-1951 yıllarında Türk Hava Yolları'nın Lefkoşa şubesinde, 1951-1954 yılları arasında Kıbrıs Hava Yolları'nda memurluk görevinde bulundu. Bu işine ek olarak 1951-1954 yılları arasında Kıbrıs Radyo Televizyonu'nda spiker olarak görev yaptı. Spor programları hazırladı. Aynı yıllarda İstiklal gazetesinde spor sayfası hazırladı. Anamur'daki Kıbrıs'ın Sesi Radyosu'nda baş spiker görevini yaptı. Bayrak Radyosu Denetim Kurulu Üyeliği'nde bulundu. Ardından emekli oldu.
1980-1981 yıllarında Bursa Hava Yolları Lefkoşa Bürosu'nda müdür muavini, 1981-1985 yılları arasında Nadir Şirketler Grubu'nda sorumlu yönetici oldu. İstanbul Hava Yolları Lefkoşa Şubesi'nda müdür yardımcılıığı yaptı.
köşe yazarı ve gazeteci.
Baf kökenli bir ailenin çocuğu olarak 1936 yılında Lefkoşa'da dünyaya geldi. 14 yaşındayken matbaa ile tanıştı. Maddi sorunlar nedeniyle geç de olsa Namık Kemal Lisesi'nden mezun oldu. Kısa bir süre oksilari olarak polislik yaptı. Biriktirdiği para ile 1959'da yüksek öğrenim için Ankara'ya gitti. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nden İngilizce öğretmeni olarak 1962 yılında mezun oldu. Kıbrıs'a dönünce öğretmenlik yaptı. 1963 olaylarından sonra matbaa işleri yapmaya ve Bozkurt ve Nacak gazetelerinde yazılar yazmaya başladı.
1965 yılında önce haftalık sonra günlük yayımlanan Zafer gazetesini İsmet Kotak, Mustafa Güryel ve Ahmet Alper ile birlikte çıkardı. 1975 yılında ailesi ile birlikte Avustralya'ya yerleşti. Afrika gazetesinde yazılarını sürdürdü.
Baf kökenli bir ailenin çocuğu olarak 1936 yılında Lefkoşa'da dünyaya geldi. 14 yaşındayken matbaa ile tanıştı. Maddi sorunlar nedeniyle geç de olsa Namık Kemal Lisesi'nden mezun oldu. Kısa bir süre oksilari olarak polislik yaptı. Biriktirdiği para ile 1959'da yüksek öğrenim için Ankara'ya gitti. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nden İngilizce öğretmeni olarak 1962 yılında mezun oldu. Kıbrıs'a dönünce öğretmenlik yaptı. 1963 olaylarından sonra matbaa işleri yapmaya ve Bozkurt ve Nacak gazetelerinde yazılar yazmaya başladı.
1965 yılında önce haftalık sonra günlük yayımlanan Zafer gazetesini İsmet Kotak, Mustafa Güryel ve Ahmet Alper ile birlikte çıkardı. 1975 yılında ailesi ile birlikte Avustralya'ya yerleşti. Afrika gazetesinde yazılarını sürdürdü.
1969 Kıbrıs Cumhuriyeti Nasıl Yıkıldı isimli kitabın yazarı mütercim.
2 Nisan 1946 tarihinde Batı Trakya'daki Gümülcüne kasabasında dünyaya geldi. Öğrenimine Yunanistan'da başladı. Eşinin Kıbrıslı Türk olması nedeniyle 1975 yılında Kuzey Kıbrıs'a yerleşti. 1976-1989 yılları arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milli Arşiv ve Araştırma Merkezi'nde araştırmacı ve Yunanca dökümantasyon sorumlusu olarak görev yaptı. Pek çok belgenin çevirisine imza attı. 1990 yıllında, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Enformasyon Dairesi'ne Rumca mütercim olarak atandıktan sonra, önce müdür vekilliği ardından da Enformasyon Dairesi Müdürlüğü yaptı. Ardından Sağlık sorunları nedeniyle emekliye ayrıldı. 1978 yılında Belgelerle Yunan Emperyalizmi ile 1991 yılında 1969 Kıbrıs Cumhuriyeti Nasıl Yıkıldı isimli kitapları bulunan egeli 6 Aralık 2007 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
2 Nisan 1946 tarihinde Batı Trakya'daki Gümülcüne kasabasında dünyaya geldi. Öğrenimine Yunanistan'da başladı. Eşinin Kıbrıslı Türk olması nedeniyle 1975 yılında Kuzey Kıbrıs'a yerleşti. 1976-1989 yılları arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milli Arşiv ve Araştırma Merkezi'nde araştırmacı ve Yunanca dökümantasyon sorumlusu olarak görev yaptı. Pek çok belgenin çevirisine imza attı. 1990 yıllında, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Enformasyon Dairesi'ne Rumca mütercim olarak atandıktan sonra, önce müdür vekilliği ardından da Enformasyon Dairesi Müdürlüğü yaptı. Ardından Sağlık sorunları nedeniyle emekliye ayrıldı. 1978 yılında Belgelerle Yunan Emperyalizmi ile 1991 yılında 1969 Kıbrıs Cumhuriyeti Nasıl Yıkıldı isimli kitapları bulunan egeli 6 Aralık 2007 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
gazeteci yazar, ve bürokrat.
Tam adı Sabahattin İsmail Sağıroğluları'dır. 1954 yılında Baf'ın Evretu köyünde dünyaya geldi. 1972 yılında Lefkoşa Türk Lisesi'ni bitirdi. ardından Avusturya'ya göç etti, 1974 yılında Kıbrıs'a döndükten sonra İstanbul Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'nun Radyo Televizyon Programcılığına yazılarak buradan mezun oldu.
Yakın Doğu Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Azerbaycan Diplomasi Ali Üniversitesi tarafından fahri doktora verildi.
Bayrak Radyo Televizyon Kurumu ile Türk Ajansı Kıbrıs'ta yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü, Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Tanıtma Dairesi Müdürlüğü, Cumhurbaşkanlığı Müşaviri görevlerinde bulundu.
Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği, Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti, Kıbrıs Vakfı, Kıbrıs, Balkanlar ve Avrasya Türk Edebiyatları Vakfı, Ulusal Halk Hareketi, Kıbrıs Türk Aydınları Self-Determinasyon Hareketi gibi kuruluşların kurucuları ve yöneticileri arasında yer aldı.
Kıbrıs konusunda yayımlanmış birçok siyasi kitapları yanında 1986'da yayımlanan Savaşların Gölgesinde adlı romanı ve gazetelerde yayımlanan kimi denemelerini içeren iki kitabı vardır.
Başlıca Eserleri:
150 Soruda Kıbrıs Sorunu (1998),
Güneş Balçıkla Sıvanmaz,
Özgür Yaşamak İçin Bağımsızlık Üzerine Yazılar,
20 July Peace Operation Reasons - Development and Consequences,
20 Temmuz Barış Harekatı'nın Nedenleri - Gelişimi Sonuçları,
Egemenlik Konfederasyon ve Kıbrıs Türk Halkı,
Kıbrıs Türk Basınında İz Bırakanlar,
Self - Determinasyon ve Kıbrıs Türk Halkı,
1974 Öncesi 1974 Sonrası Kıbrıs Türk Halkının Dünü ve Bugünü
Kıbrıs Sorununun Kökleri
Kıbrıs Sorununun Kökleri İngiliz Yönetiminde Türk - Rum İlişkileri ve İlk Türk - Rum Kavgaları
Karen Fogg ve Kıbrıs: AB'nin KKTC üzerinede bitmeyen oyunu
Tam adı Sabahattin İsmail Sağıroğluları'dır. 1954 yılında Baf'ın Evretu köyünde dünyaya geldi. 1972 yılında Lefkoşa Türk Lisesi'ni bitirdi. ardından Avusturya'ya göç etti, 1974 yılında Kıbrıs'a döndükten sonra İstanbul Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'nun Radyo Televizyon Programcılığına yazılarak buradan mezun oldu.
Yakın Doğu Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Azerbaycan Diplomasi Ali Üniversitesi tarafından fahri doktora verildi.
Bayrak Radyo Televizyon Kurumu ile Türk Ajansı Kıbrıs'ta yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü, Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Tanıtma Dairesi Müdürlüğü, Cumhurbaşkanlığı Müşaviri görevlerinde bulundu.
Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği, Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti, Kıbrıs Vakfı, Kıbrıs, Balkanlar ve Avrasya Türk Edebiyatları Vakfı, Ulusal Halk Hareketi, Kıbrıs Türk Aydınları Self-Determinasyon Hareketi gibi kuruluşların kurucuları ve yöneticileri arasında yer aldı.
Kıbrıs konusunda yayımlanmış birçok siyasi kitapları yanında 1986'da yayımlanan Savaşların Gölgesinde adlı romanı ve gazetelerde yayımlanan kimi denemelerini içeren iki kitabı vardır.
Başlıca Eserleri:
150 Soruda Kıbrıs Sorunu (1998),
Güneş Balçıkla Sıvanmaz,
Özgür Yaşamak İçin Bağımsızlık Üzerine Yazılar,
20 July Peace Operation Reasons - Development and Consequences,
20 Temmuz Barış Harekatı'nın Nedenleri - Gelişimi Sonuçları,
Egemenlik Konfederasyon ve Kıbrıs Türk Halkı,
Kıbrıs Türk Basınında İz Bırakanlar,
Self - Determinasyon ve Kıbrıs Türk Halkı,
1974 Öncesi 1974 Sonrası Kıbrıs Türk Halkının Dünü ve Bugünü
Kıbrıs Sorununun Kökleri
Kıbrıs Sorununun Kökleri İngiliz Yönetiminde Türk - Rum İlişkileri ve İlk Türk - Rum Kavgaları
Karen Fogg ve Kıbrıs: AB'nin KKTC üzerinede bitmeyen oyunu
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği'nin ilk başkanı olan. gazeteci.
7 Kasım 1934 tarihinde Lefkoşa'da dünyaya geldi. İlk eğitimini Lefkoşa'da önce Yenicami, sonra Haydarpaşa ilkokulullarında tamamladı. Ardından iki yıl İngiliz okulunda iki yıl da American Academy okulunda okudu.
13 yaşında babası Cemal Togan'ın gazetesi olan Bozkurt'ta matbaacılık öğrendi. 1967-1971 yılları arasında Hafta Aktüalite adlı magazin gazetesini çıkardı. KKTC Kurucu Meclisi'nde Kıbrıs Türk basını temsilcisi olarak 2 yıl çalıştı.
1991 yılında hastalanana kadar Birlik gazetesinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. 8 Mayıs 2007 tarihinde hayatını kaybetti.
7 Kasım 1934 tarihinde Lefkoşa'da dünyaya geldi. İlk eğitimini Lefkoşa'da önce Yenicami, sonra Haydarpaşa ilkokulullarında tamamladı. Ardından iki yıl İngiliz okulunda iki yıl da American Academy okulunda okudu.
13 yaşında babası Cemal Togan'ın gazetesi olan Bozkurt'ta matbaacılık öğrendi. 1967-1971 yılları arasında Hafta Aktüalite adlı magazin gazetesini çıkardı. KKTC Kurucu Meclisi'nde Kıbrıs Türk basını temsilcisi olarak 2 yıl çalıştı.
1991 yılında hastalanana kadar Birlik gazetesinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. 8 Mayıs 2007 tarihinde hayatını kaybetti.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?