confessions

ad victoriam

1. nesil Yazar - Yazar -

  1. toplam entry 440
  2. takipçi 9
  3. puan 14067

necati özkan

ad victoriam
1899 yılında lefkoşa'da dünyaya geldi. lefkoşa türk lisesi'nden mezun olduktan sonra meslek hayatına aynı lisede öğretmen olarak başladı. daha sonra ticaret hayatına atıldı. kıbrıs türk toplumunun ekonomik olarak kalkınmasına verdiği önem nedeniyle, sigara fabrikası, inşaat malzemeleri, mermer ve mozaik fabrikası, turizm ve seyahat acenteliği gibi birçok ticari faaliyette bulundu.

1926 yılında lefkoşa belediye meclisi üyeliğine seçilerek politikaya atıldı. 1930 yılında kavanin meclisi'nin 3 türk üyeliğinden biri olan lefkoşa- girne milletvekilliğini kazandı. 1931 yılında adada çıkan rum isyanı nedeniyle kavanin meclisi'nin feshedilmesi sonrası da kıbrıs türk toplumunun politik hayatından kopmadı.

1934 yılında türkiye'ye giderek mustafa kemal atatürk ile görüştü. o güne kadar kullandığı mısırlızade soyadını özkan olarak değiştirdi. özkan soyadını kendisine atatürk verdi. 1942 yılında katak'ın ( kıbrıs adası türk azınlık kurumu ) kurucu üyesi olur. katak onun deyimiyle "kemal atatürk türk adası kıbrıs"dır. 1949'da istiklal gazetesini çıkardı. 1950'de kıbrıs türk birliği istiklal partisi'ni kurdu.

Özkan, 20 ağustos 1970 yılında vefat etti.

mehmet ali akpınar

ad victoriam
asil nadir'in sahibi olduğu kıbrıs gazetesini kurup, genel yayın yöetmenliğini de yapmış olan gazeteci.
1948 yılında lefkoşa'da doğdu. ilk ve orta öğrenimini tamamlayınca gazeteciliğe başladı. türkiye cumhuriyeti büyükelçiliği'nde basın memuru olarak çalıştı. 1977 yılında metin münir ile birlikte kuzey kıbrıs haber ajansı'nı kurdu. 1988 yılında a.n graphics kıbrıs ltd. şirketinin genel müdürü oldu. kıbrıs, cyprus times ve cyprus today gazetelerini yayınladı. bu gazetelerin uzun süre genel yayın yönetmenliği görevini yürüttü. kıbrıs türk gazeteciler birliği başkanlığı görevinde de bulundu. 8 temmuz 2003 tarihinde hayata veda etti.

özcan özcanhan

ad victoriam
mücahit gazeteci.
1937'de lefkoşa'da dünyaya geldi. ilk öğrenimini yenicami ve haydarpaşa okulu'nda yaptıktan sonra, ingiliz kolejine girdi. 1955 yılında bu okuldan mezun oldu. mezuniyetten sonra devlette işe girdi, 1958 yılında planlama ve iskan dairesi'nda müfettiş olarak görev aldı. 1963 yılına kadar bu görevde kaldı. aynı yıllarda türk mukavemet teşkilatı'nda görev aldı.

bayrak radyosu'nda güvenlik görevlisi olarak bulundu. daha sonra radyoda haber okumaya başladı. türkiye'de milliyet gazetesi ile trt'de gazetecilik eğitimi konferanslarına katıldı. 11 yıl boyunca mücahitlik yapan özcanhan, 1973 yılında terhis olup, bu görevden ayrıldı. 1973 yılında Enformasyon Dairesi'nde basın yayın uzmanı oldu. 1977 yılında kuzey kıbrıs haber ajansı'nda çalışmaya başladı. ayrıca bu yıllarda reuters haber ajansı'nın kuzey kıbrıs muhabirliğini de yaptı. 1995 yılına kadar bu görevi sürdürdü. bunun yanı sıra halkın sesi gazetesinde de yazan özcanhan, brüksel'de foreign journalist center (fjc) ve california politecnic üniveristesi'nde gazetecilik eğitimi aldı. ingilizce ve rumcayı ana dili gibi okuyup yazan özcanhan kıbrıs türk gazeteciler birliği'nden basın hizmet ödülü almıştır.

murat akıner

ad victoriam
kıbrıslı türk diplomat. 35 yaşında ankara'da geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.

1933 yılında balalan köyünde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. henüz anne karnındayken babasını kaybetti ve doğarken babasının adını aldığından murat murat olarak da anılan bir kişi oldu. köyünde çobanlık yaptı. ekonomik koşulların zorluğuna rağmen yüksek eğitim olanaklarını zorladı ve burslu olarak amerika'da columbia üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler konusunda master yaptı. kıbrıs cumhuriyeti'nin yaşadığı 3 yıllık dönemde spiros kiprianu yönetimindeki dışişleri bakanlığı'nda görev yaptı. uluslararası toplantılarda rum görevlilerin “kıbrıs yunandır” söylemlerini çürüttüğü için başpiskopos makarios tarafından moskova'daki kıbrıs büyükelçiliği'ne sürgün gönderildi.

moskova'daki büyükelçi'nin rum sodiryatis olduğu o dönemde, makarios idaresinin gizlice mısır üzerinden sovyet silahları almakta olduğunu tespit edince durumu dr. küçük'e duyurdu. rum dışişleri bakanlığı hakkında disiplin kovuşturması açtı. bu yüzden kıbrıs'a dönüş yapamadı ve ailesiyle birlikte ankara'ya yerleşti.

murat akıner ankara'da 1965 yılında geçirdiği trafik kazası sonucunda yaşamını yitirdi. kaza yapan araçta bulunan murat akıner'in hamile eşi şirin akıner kazadan sağ kurtuldu. kaderin garip bir cilvesi olarak oğlu metin akıner (mitchell)'de babasını göremeden dünyaya geldi. metin akıner babasının anısını canlandırmak için balalan'daki evlerini restore etti ve bir anıt taşı yaptırdı.



mustafa kemal atatürk

ad victoriam
"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." demiş büyük ata. işte bu sözü en iyi anlatan olay Lefkoşa'da yaşanır.

30 ağustos 1922'deki büyük zafer haberi Kıbrıs'a ulaşır. Kıbrıslı Türkler büyük heyecan yaşar. hele 9 eylül günü, İzmir'in kurtuluşu duyulur duyulmaz Lefkoşa'da büyük bir miting yapılır. zafer kutlanır. Mustafa Kemal'e kutlama mesajları gönderilir.

dönemin İngiliz valisi Kıbrıslı Türklerin kutlama yapmasına bozulur: "Türkiye'de halk zafer sevinci ile coşuyor ve şenlikler düzenliyor. buna bir diyeceğimiz yok. fakat sizlere ne oluyor? Mustafa Kemal'in ne yüzünü gördünüz, ne de sesini duydunuz. buna rağmen sokaklara dökülüp, o'nun zaferlerini kutluyorsunuz! hayret doğrusu!"

halkın sesi

ad victoriam
gazetenin kuruluş hikayesini dr.fazıl küçük şu şekilde anlatmıştır: “yıl 1942. söz gazetesinin sahibi remzi bey, 25 yıl verdiği mücadelenin yorgunluğu ile hasta düşmüştü. bütün uğraşmalar sonuç vermedi. türkiye'ye götürüldü, tedavisine devam edildiyse de maalesef hayata gözlerini kapamış, gazetesiz kalmıştık. bir gazeteye büyük ihtiyaç duyulduğu günlerdi. radyoların verdiği haberlerden başka, yeni bir şey öğrenme olanağı yoktu. ada içinde olup bitenlerden türk tarafı tamamen habersizdi. karanlıklar içinde yüzüyorduk. savaş yıllarında yeni bir gazete çıkarmanın kolay olmayacağını takdir edenler, haklı olarak atılamıyordu ortalığa. zaten bizim tarafta elle çalışan, elle dizilen iki iptidai matbaadan başka bir şey yoktu..."

gazetenin çıkarılması için dönemin ingiliz müsteşarından izin alınması gereklidir. “müsteşar bana, 'çok düşündüm, kimliğini pek ala biliyorum. dosyan epeyce kabarık. diğer taraftan türk toplumunu da gazetesiz bırakmak istemiyorum. ama şartlarım var. nazik bir zamanda hükümeti boş yere meşgul etmeyeceksin, bizlere yardımcı olmasan bile, kamuoyunu alet olarak kullanmayacaksın, gidebilirsin' demişti. ayrıldım ve birkaç gün sonra da yazılı olarak Halkın Sesini çıkarabileceğim bildiriliyordu. ilkokul sıralarında iken duyduğum ve beynime çakılan 'halkın sesini işiten duyan yok' sözleri, beni, çıkaracağım gazetenin isminin halkın sesi olmasına teşvik etmişti.”

katak

ad victoriam
kıbrıs adası türk azınlığı kurumu adıyla 18 nisan 1943 tarihinde lefkoşa evkaf binasında kurulan cemiyet.

kuruluş amacı kıbrıs türk toplumunun haklarını korumak; kıbrıs türk toplumunun ekonomik, eğitim ve sosyal hayat seviyelerini yükseltmek amacıyla çalışmalar yapmaktı. kıbrıslı türklerin adada varoluş mücadelesinin illk önderlerinden necati özkan'ın deyimiyle katak "kemal atatürk türk adası kıbrıs"dır.

osman türkay

ad victoriam


Beş yıl gurbette
Batı acununda bir büyük kentte
Vatandan ayrı onulmaz acılarla
Öksüz yaşadım
Ayaklarım yeryüzünde
Başım yedi kat gökte
Evrensel sarsıntılarda toprağa yakın
Ulu ağaçların yanısıra
Köksüz yaşadım

Yıllarca düşüme girdi cüce Beşparmak
Yıllarca gönlümde yattı Trodos
Dağ dağ, ova ova çatladı tohum
Umutlar boyunca yeşerdi toprak
Dedim ki nasıldır şimdi limasol
nasıldır Girne, Lârnaka,Baf
Yoksa bir uzun uykuda mı
Hısarlar koynunda yiğit Lefkoşa
Tarih Mağusa

Yıllarca düşümde yaşadı Türkiye
Yıllarca bir büyük ateş içinde yandım
Her düşünce bir şimşek gibi çaktıkça boşlukta
Bir yıldırım koptu sandım kafatasımdan
Bir tuhaf ülkeydi yaşadığım
Bütün duygularıma yaban
Yollarında tarih, yapılarında gelenek kokan
Havası sisli, iklimi kancık, sesleri boğuk
Ocak ortasındaymış gibi İlkbaharda
İnsanı soğuk, toprağı soğuk, renkleri soğuk
Parası, karısı, kızanı soğuk
Bastım o yaban illerin toprağına
Her adım başına bir sarsıntı oldu
Dağlar koparcasına evrensel depremlerle topraktan
Kopum paramparça dünyalarımla
Maddem bir yana
Ruhum bir başka yana
Dedim ki benim bir yurdum var:
Kıbrısla Birleşmiş Türkiye
Artık ayrılmaz kalbimi ondan
Atomu bir milyar parçaya bölen
Ne kılınç, ne de dehâ
Kalbim o Ata yurdundundan unutulmaz anılarla dolu
Haykırdım çığlık çığlığa günler geceler boyu
Anne Anadolu
Anne Anadolu

Hani doğduğum o şirin köy
Nerde Ömrümün Beşparmak dağları
Nerde benim Girne'm,Lefkoşa'm, Mağusa'm
Tüm vatan öksüzlüğünde yorgun argın
Kaç gece buhranlı düşler içinde belirdi
Mersin Kaç gece Toroslar gönlüme uzandı boylu boyunca
Kaç gece kızakla imdim Palandökenden
Kaç gece yağız atlarla tırmandım Ağrı'ya
Kaç gece, ışık ışık,dalga dalga, pul pul
Taymis kıyılarında bir uzun gezintide
Kalbimin içinde güldü İstanbul

Bozkırlar boyunca uzardı bir mutlu düşünce
Işık mıydı, toprak mıydı, neydi
Bir şimşek çaktı mı boşlukta
Atatürk'ten bir parçaydı o bence

Günler bir kuru yaprak gibi düştükçe ömrün dalından
Her an kendimi öz yurtta sanırdım
Bir başka dünyaydı o hem ne garip yönleri vardı
O dev şehrin meydanlarında Atatürk'ün
Bir heykelini bile görmeyince
O derin uykudan hıçkırıklarla uyanırdım

Şu sokak sisli,bu yapı paslı, kapkara
Bu şehir başka, burası Londra!
Bir vatan özleminin sonsuzluğunda
Ömrüm olgunluğa yönelen meyvalarla her yemek vakti
Dökülü dökülüverdi porselen tabaklara

Beş yıl gurbette geçen ömrün zalim saatlarında
Uzun saniyeleri saydım
Sandım ki her bahar, her yaz
Bir köy düğününde
Ya Mesarya'da, ya Çukurovadaydım.
Yürüdüm yıllar boyu düşlerimin ülkesinde, yaya
İklimle, mevsimle değişti alınyazım
Çorak bozkırlarda başıboş, özgür
Dudaklarım çatladı susuzluktan
Kara toprağa sırt üstü yattım da akşam olunca
Bir elim uzadı Kars'a değin
Bir elim okşadı Edirne'yi
Başım yastık belleyip düştü de Zonguldak'a
Ayaklarım kök saldı Kıbrıs'ta ana toprağa
Benimle güldü, benimle ağladı her şey
Büyüdü kalbim, büyüdü sevincim
Doğuda dadaşım,Batıda efem
Kuzeyde Karadenizlim
Güneyde esmer kardeşim
Türk kardeşim
Türkmen kardeşim

II

beş yıl her günün duygulu saatlarında
Beş bin yıllık zamanı
Vatan coğrafyası üstünde tüm yaşadım
Vücudum Batı'da, ruhum Doğu'da
Bir yanda öldüm yaşadım
Öte yanda güldüm yaşadım
Tutundum aydınlık sütunlarına gökkubesinin
Hep O'nu düşündüm,her saniye O'nu
Samsun kıyılarından Ergenekon'u
Sordum O tarih mi, tarihin gözü, kulağu; nesi
Aklımda ne Britanya Müzesi Ne de Britanika Ansiklopedisi
Bir sonsuz düşünceydi o
Sereserpe uzanmış aydınlık toprakta yemyeşil
Kişinin özgürlüğü, ulusların kardeşliği
Uygar kentlerin mutluluğu, sevinci, neş'esi
Bir yaşlı güve yürüdü mü bir tozlu yaprakta
Duydum O'nun kulaklarıyla
Üç bin yıl önce Altaylardan
Ecdat soluklarıyla uzayan en güzel sesi
Her şeyde O vardı, her şeyimde hep O
New York'ta Özgürlük Anıtı,Londra'da Big Ben
Eyfel Kulesi bile Sen nehrinden önce O'na bakardı
Bir ışık sarardı çepçevre yıldızları
En büyük sevinç, en güzel umut
Anıt- Kabirden ta Merih'e kadar uzardı.

III

Ne kadar da baygındı şu Kasım sabahları
Işıklar ortasında kara bir yılan gibi
Kıvrılan Taymis nehri kıyılarında
İnsanca acılarla kasvete inat
Güzeldi güzel olmasına bu saatlarda dünya
Uyurdu bir mavi tül perdesi altında
Büyük Britanya İğreti aynalarla kırılmış paramparça
Üstünde güneş batmayan imparatorlukların
Buğdaylı,altınlı,petröllü
Pırlanta rüyasında

Yüzyıllar öncesi böyle üzgün mü akardı Taymiş
Böyle derin bir uykuda umutsuz
Sayıklar mıydı Westminister ile Buckingam
Ceviz iriliğinde plâtinler elmaslar
Kıymetli taşların parıltısı taçlar tahtlar
Yeryüzünde kuvvetle mağrur başlar
Ya hele Okyansulara koşan
Uygar dediğimiz şu sular
Şu köprüler,şu tekneler, şu rıhtımlar
Kişiye kıtadan kıtaya yol açan buhar...

Sarsıntılara dolu geçmişte
Savaşlar, şanlar, şerefler, zaferler, yenilgiler
Bir bir açardı gün ışığına hortlak perdeleri
Her nefes alışta,her an çekişte
Bir yanda kafası yükün altında kopan zenci
Öte yanda ışıkla yıkanmış salonlarda
Şampanya yerine içilen halis insan kanı
Şurada belkemiği,burada kafa tası
Hani ya nerde kaldı İspanyol armadası
Bakınız Jan Dark'ı bile nasıl yıkmışlar bu ateşte

Böyle değildi,hâşâ
Bu rıhtımlarda şahlanan eski çağlar
Gelecek büyük günlerin düşleriyle gururlu
Okyanusları sıkıştırdı avuçlarında
Britanya adasının deniz gözlü
Sarışın sıska çocukları Şarkılar yükselirdi dudaklarına
Şarkılar baharat, kavuçuk üstüne
Hindin çayı keteni, Mısırın pamuğu, pirinci
Petrol kokardı Arap çöllerini öperken dudakları

IV

İlk ışık,ilk şimşek,
ilk gök İlk kıyamet koptu Gelibolu'da
İlk yıldırım:Mustafa Kemal
Dünya o gün bir daha
Sarsıldı yerinden
İlk özgürlük türküsü tutsak ulusların
İlk nur Asya'ya İlk aydınlık O'nunla düştü Afrikaya
Kölelik yıkıldık kişilerin ulusların kaderinden
Uzak Doğu'dan Uzak Batı'a

O'nda bir sonrasız ışık vardı
Bir mutlu sevinç
Bin yıl sonra doğacak çocuğun yüreğinde
Bin yıl önceden o çarpardı

V

Kaç Kasım sabahı ölümünle üzgün
Taymis kıyılarında bir küçük parka oturdum da
Sessiz gözyaşı döktüm.
İlkin bir şimşektin,bir yıldırım
Şimdi milyonca yürekte umut Gazi Paşam, Atatürk'üm.
Bıraktığın türküler söylenir cümle acunda
Bıraktığın türküler Kıbrısımda
Ya özgürlük, ya ölüm
Uygar kentler sathında aydınlığın
Bak nasıl barıştık çevrende Grenwich, Tower Bridge, Big Ben
Ne kadar mutluyum bilsen Dört yanımı sarmış dost ışıklar

Aydınlık çağlara yöneldik
Aya değdi başımız
Yıldızlar avuçlarımızda
Yükselmedeyiz daha da
Yurtta barış var,evrende barış
Köleliğe baş kaldırtmayız sevmekle seni
Yeryüzünden başka Merihte de,Ayda da.

Osman Türkay (Beşparmak Dergisi -1959)

osman türkay

ad victoriam
6 Şubat 1927'de Ozanköy'de doğmuştur. ilk ve orta öğrenimini Kıbrıs'ta Türk okullarında, yüksek öğrenimini Girne'deki İngiliz Yüksek Okulu'nda bitirir. Kıbrıs'ta çeşitli dergilerde yazılar yazar. daha sonra Hürsöz gazetesinde çalışmaya başlar. 1951 yılında gazeteden ayrılarak Türkiye'ye çalışmaya gider. Adana ve Erzurum'da çeşitli görevlerde bulunur. Türkiye'de iki yıl çalıştıktan sonra yüksek öğrenim için 1953 yılında İngiltere'ye giden Osman Türkay, 1955 yılında modern diller okulu'nun gazetecilik bölümünden, 1958 yılında ise ekonomik diller okulu'nun felsefe bölümünden mezun olarak Kıbrıs'a gelir.

Kıbrıs'ta bir süre bozkurt gazetesi'nde çalışan Türkay, Fuat Veziroğlu ve kutlu adalı ile birlikte beşparmak ve uyarı adlı edebiyat dergilerini yayımlar. ilk şiir kitabı 7 telli'yi 1959 yılında yayımlar. 3500 adet basılan 7 telli Türkiye'de ve yurtdışında büyük ilgi görür. bu kitabından sonra uzay çağı şairi olarak adlandırılır.

1961 yılında İngiltere'ye geri döner ve edebî çalışmalarını orada sürdürür. 1953 yılında Londra'da modern diller okulu'nda gazetecilik, ardından ekonomik bilimler okulu'nda felsefe eğitimi alır. ada'ya dönen Türkay, çeşitli gazete ve dergilerde çalışır. 1961'de Londra'ya döner. 70'li yıllara kadar Amerika, Avrupa, Uzakdoğu, Ortadoğu gezilerine çıkar. dünya şiir derneklerinin çeşitli çalışmalarına katılır.

Uluslararası PEN, ulusal gazeteciler sendikası, Londra şiir derneği, kıtalararası şiir derneği gibi birçok önde gelen uluslararası kurumların üyesi olur. Türkçe şiir ve tiyatro eserleri yanında İngilizce şiir kitapları, inceleme ve antolojiler yayımlar.

sağlık nedenleriyle 2000 yılında hükümet tarafında Kıbrıs'a getirilir. ancak ana yurda dönüşünden kısa süre sonra, 22 ocak 2001 sabahı vefat eder.

ağzından çıkan son söz “Yine geleceğim!" olur.

rauf raif denktaş

ad victoriam
Dedesi Şeherli Mehmet'in, 1878 yılında indirilen Türk bayrağının yerine çekilen İngiliz bayrağına bakarak: “Osmanlı gitti ama yine gelecek. Ben göremeyeceğim ama sen göreceksin.” dediği hayatını Kıbrıs Türkleri için harcamış, nam-ı diğer Toros.
22 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol