Henri Bergson'un “Zaman hızlanabilir. Matematikçi, fizikçi için bir şey değişmez. Halbuki şuur bakımından değişiklik derin olur” ifadelerini en iyi yansıtan şairimizdir. Bu yönüyle bana Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ne içindeyim zamanın şirindeki vurguları anımsattırır.
ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında; yekpare, geniş bir ânın parçalanmaz akışında.
bir garip rüya rengiyle uyuşmuş gibi her şekil, rüzgârda uçan tüy bile benim kadar hafif değil.
Beş yıl gurbette Batı acununda bir büyük kentte Vatandan ayrı onulmaz acılarla Öksüz yaşadım Ayaklarım yeryüzünde Başım yedi kat gökte Evrensel sarsıntılarda toprağa yakın Ulu ağaçların yanısıra Köksüz yaşadım
Yıllarca düşüme girdi cüce Beşparmak Yıllarca gönlümde yattı Trodos Dağ dağ, ova ova çatladı tohum Umutlar boyunca yeşerdi toprak Dedim ki nasıldır şimdi limasol nasıldır Girne, Lârnaka,Baf Yoksa bir uzun uykuda mı Hısarlar koynunda yiğit Lefkoşa Tarih Mağusa
Yıllarca düşümde yaşadı Türkiye Yıllarca bir büyük ateş içinde yandım Her düşünce bir şimşek gibi çaktıkça boşlukta Bir yıldırım koptu sandım kafatasımdan Bir tuhaf ülkeydi yaşadığım Bütün duygularıma yaban Yollarında tarih, yapılarında gelenek kokan Havası sisli, iklimi kancık, sesleri boğuk Ocak ortasındaymış gibi İlkbaharda İnsanı soğuk, toprağı soğuk, renkleri soğuk Parası, karısı, kızanı soğuk Bastım o yaban illerin toprağına Her adım başına bir sarsıntı oldu Dağlar koparcasına evrensel depremlerle topraktan Kopum paramparça dünyalarımla Maddem bir yana Ruhum bir başka yana Dedim ki benim bir yurdum var: Kıbrısla Birleşmiş Türkiye Artık ayrılmaz kalbimi ondan Atomu bir milyar parçaya bölen Ne kılınç, ne de dehâ Kalbim o Ata yurdundundan unutulmaz anılarla dolu Haykırdım çığlık çığlığa günler geceler boyu Anne Anadolu Anne Anadolu
Hani doğduğum o şirin köy Nerde Ömrümün Beşparmak dağları Nerde benim Girne'm,Lefkoşa'm, Mağusa'm Tüm vatan öksüzlüğünde yorgun argın Kaç gece buhranlı düşler içinde belirdi Mersin Kaç gece Toroslar gönlüme uzandı boylu boyunca Kaç gece kızakla imdim Palandökenden Kaç gece yağız atlarla tırmandım Ağrı'ya Kaç gece, ışık ışık,dalga dalga, pul pul Taymis kıyılarında bir uzun gezintide Kalbimin içinde güldü İstanbul
Bozkırlar boyunca uzardı bir mutlu düşünce Işık mıydı, toprak mıydı, neydi Bir şimşek çaktı mı boşlukta Atatürk'ten bir parçaydı o bence
Günler bir kuru yaprak gibi düştükçe ömrün dalından Her an kendimi öz yurtta sanırdım Bir başka dünyaydı o hem ne garip yönleri vardı O dev şehrin meydanlarında Atatürk'ün Bir heykelini bile görmeyince O derin uykudan hıçkırıklarla uyanırdım
Şu sokak sisli,bu yapı paslı, kapkara Bu şehir başka, burası Londra! Bir vatan özleminin sonsuzluğunda Ömrüm olgunluğa yönelen meyvalarla her yemek vakti Dökülü dökülüverdi porselen tabaklara
Beş yıl gurbette geçen ömrün zalim saatlarında Uzun saniyeleri saydım Sandım ki her bahar, her yaz Bir köy düğününde Ya Mesarya'da, ya Çukurovadaydım. Yürüdüm yıllar boyu düşlerimin ülkesinde, yaya İklimle, mevsimle değişti alınyazım Çorak bozkırlarda başıboş, özgür Dudaklarım çatladı susuzluktan Kara toprağa sırt üstü yattım da akşam olunca Bir elim uzadı Kars'a değin Bir elim okşadı Edirne'yi Başım yastık belleyip düştü de Zonguldak'a Ayaklarım kök saldı Kıbrıs'ta ana toprağa Benimle güldü, benimle ağladı her şey Büyüdü kalbim, büyüdü sevincim Doğuda dadaşım,Batıda efem Kuzeyde Karadenizlim Güneyde esmer kardeşim Türk kardeşim Türkmen kardeşim
II
beş yıl her günün duygulu saatlarında Beş bin yıllık zamanı Vatan coğrafyası üstünde tüm yaşadım Vücudum Batı'da, ruhum Doğu'da Bir yanda öldüm yaşadım Öte yanda güldüm yaşadım Tutundum aydınlık sütunlarına gökkubesinin Hep O'nu düşündüm,her saniye O'nu Samsun kıyılarından Ergenekon'u Sordum O tarih mi, tarihin gözü, kulağu; nesi Aklımda ne Britanya Müzesi Ne de Britanika Ansiklopedisi Bir sonsuz düşünceydi o Sereserpe uzanmış aydınlık toprakta yemyeşil Kişinin özgürlüğü, ulusların kardeşliği Uygar kentlerin mutluluğu, sevinci, neş'esi Bir yaşlı güve yürüdü mü bir tozlu yaprakta Duydum O'nun kulaklarıyla Üç bin yıl önce Altaylardan Ecdat soluklarıyla uzayan en güzel sesi Her şeyde O vardı, her şeyimde hep O New York'ta Özgürlük Anıtı,Londra'da Big Ben Eyfel Kulesi bile Sen nehrinden önce O'na bakardı Bir ışık sarardı çepçevre yıldızları En büyük sevinç, en güzel umut Anıt- Kabirden ta Merih'e kadar uzardı.
III
Ne kadar da baygındı şu Kasım sabahları Işıklar ortasında kara bir yılan gibi Kıvrılan Taymis nehri kıyılarında İnsanca acılarla kasvete inat Güzeldi güzel olmasına bu saatlarda dünya Uyurdu bir mavi tül perdesi altında Büyük Britanya İğreti aynalarla kırılmış paramparça Üstünde güneş batmayan imparatorlukların Buğdaylı,altınlı,petröllü Pırlanta rüyasında
Yüzyıllar öncesi böyle üzgün mü akardı Taymiş Böyle derin bir uykuda umutsuz Sayıklar mıydı Westminister ile Buckingam Ceviz iriliğinde plâtinler elmaslar Kıymetli taşların parıltısı taçlar tahtlar Yeryüzünde kuvvetle mağrur başlar Ya hele Okyansulara koşan Uygar dediğimiz şu sular Şu köprüler,şu tekneler, şu rıhtımlar Kişiye kıtadan kıtaya yol açan buhar...
Sarsıntılara dolu geçmişte Savaşlar, şanlar, şerefler, zaferler, yenilgiler Bir bir açardı gün ışığına hortlak perdeleri Her nefes alışta,her an çekişte Bir yanda kafası yükün altında kopan zenci Öte yanda ışıkla yıkanmış salonlarda Şampanya yerine içilen halis insan kanı Şurada belkemiği,burada kafa tası Hani ya nerde kaldı İspanyol armadası Bakınız Jan Dark'ı bile nasıl yıkmışlar bu ateşte
Böyle değildi,hâşâ Bu rıhtımlarda şahlanan eski çağlar Gelecek büyük günlerin düşleriyle gururlu Okyanusları sıkıştırdı avuçlarında Britanya adasının deniz gözlü Sarışın sıska çocukları Şarkılar yükselirdi dudaklarına Şarkılar baharat, kavuçuk üstüne Hindin çayı keteni, Mısırın pamuğu, pirinci Petrol kokardı Arap çöllerini öperken dudakları
IV
İlk ışık,ilk şimşek, ilk gök İlk kıyamet koptu Gelibolu'da İlk yıldırım:Mustafa Kemal Dünya o gün bir daha Sarsıldı yerinden İlk özgürlük türküsü tutsak ulusların İlk nur Asya'ya İlk aydınlık O'nunla düştü Afrikaya Kölelik yıkıldık kişilerin ulusların kaderinden Uzak Doğu'dan Uzak Batı'a
O'nda bir sonrasız ışık vardı Bir mutlu sevinç Bin yıl sonra doğacak çocuğun yüreğinde Bin yıl önceden o çarpardı
V
Kaç Kasım sabahı ölümünle üzgün Taymis kıyılarında bir küçük parka oturdum da Sessiz gözyaşı döktüm. İlkin bir şimşektin,bir yıldırım Şimdi milyonca yürekte umut Gazi Paşam, Atatürk'üm. Bıraktığın türküler söylenir cümle acunda Bıraktığın türküler Kıbrısımda Ya özgürlük, ya ölüm Uygar kentler sathında aydınlığın Bak nasıl barıştık çevrende Grenwich, Tower Bridge, Big Ben Ne kadar mutluyum bilsen Dört yanımı sarmış dost ışıklar
Aydınlık çağlara yöneldik Aya değdi başımız Yıldızlar avuçlarımızda Yükselmedeyiz daha da Yurtta barış var,evrende barış Köleliğe baş kaldırtmayız sevmekle seni Yeryüzünden başka Merihte de,Ayda da.
6 Şubat 1927'de Ozanköy'de doğmuştur. ilk ve orta öğrenimini Kıbrıs'ta Türk okullarında, yüksek öğrenimini Girne'deki İngiliz Yüksek Okulu'nda bitirir. Kıbrıs'ta çeşitli dergilerde yazılar yazar. daha sonra Hürsöz gazetesinde çalışmaya başlar. 1951 yılında gazeteden ayrılarak Türkiye'ye çalışmaya gider. Adana ve Erzurum'da çeşitli görevlerde bulunur. Türkiye'de iki yıl çalıştıktan sonra yüksek öğrenim için 1953 yılında İngiltere'ye giden Osman Türkay, 1955 yılında modern diller okulu'nun gazetecilik bölümünden, 1958 yılında ise ekonomik diller okulu'nun felsefe bölümünden mezun olarak Kıbrıs'a gelir.
Kıbrıs'ta bir süre bozkurt gazetesi'nde çalışan Türkay, Fuat Veziroğlu ve kutlu adalı ile birlikte beşparmak ve uyarı adlı edebiyat dergilerini yayımlar. ilk şiir kitabı 7 telli'yi 1959 yılında yayımlar. 3500 adet basılan 7 telli Türkiye'de ve yurtdışında büyük ilgi görür. bu kitabından sonra uzay çağı şairi olarak adlandırılır.
1961 yılında İngiltere'ye geri döner ve edebî çalışmalarını orada sürdürür. 1953 yılında Londra'da modern diller okulu'nda gazetecilik, ardından ekonomik bilimler okulu'nda felsefe eğitimi alır. ada'ya dönen Türkay, çeşitli gazete ve dergilerde çalışır. 1961'de Londra'ya döner. 70'li yıllara kadar Amerika, Avrupa, Uzakdoğu, Ortadoğu gezilerine çıkar. dünya şiir derneklerinin çeşitli çalışmalarına katılır.
Uluslararası PEN, ulusal gazeteciler sendikası, Londra şiir derneği, kıtalararası şiir derneği gibi birçok önde gelen uluslararası kurumların üyesi olur. Türkçe şiir ve tiyatro eserleri yanında İngilizce şiir kitapları, inceleme ve antolojiler yayımlar.
sağlık nedenleriyle 2000 yılında hükümet tarafında Kıbrıs'a getirilir. ancak ana yurda dönüşünden kısa süre sonra, 22 ocak 2001 sabahı vefat eder.
Hint şairi Krishna Srinivas'a göre, geleceğin şiirini yazan uzay şairi ünvanlı kıbrıslı şair.
Ay İçin Requiem Dur gitme hangi güneş dizgesinin duygulu yaratıkları telleyip pullayacak o imgeyi şiirin saltık rengiyle dur gitme anımsa bir kez yıldızlarla yüklü uzun geceleri yeminleri sevişmeyi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?